Hz. Peygamber’i devre dışı bırakmanın Kur’an’daki hükmü
Gerçek manada, "Müslüman halkların Hıristiyanlaştırılması" anlamını taşıyan dinlerarası diyalog, ülkemizde siyasi irade tarafından da bir devlet politikası haline getirilince dinin temel konularında bile çok büyük sapmalar gündeme geldi.
Bunlardan en önemlisi Kelime-i Tevhid'in ikinci kısmı olan "Muhammedü-r Rasulüllah" ifadesinin devre dışı bırakılmasıydı.
Önce FETÖ'nün lideri (O dönemlerde herkes 'hocaefendi' diyordu) "Bunu demeyenlere de şefkat nazarı ile bakılması lazım", "Bunu demek kemalattandır" -yani olmasa da olur anlamında- diyerek sürecin düğmesini basmıştı.
Ardından Milli Eğitim Bakanlığı'nın ilköğretim din kitaplarından bu ifade kaldırıldı; Veda Hutbesi'ndeki, "Size iki şey bırakıyorum…" ifadesi, "Tek şey bırakıyorum o da Allah'ın kitabı Kur'an" diye değiştirilerek, Peygamber Efendimiz ve Ehl-i Beyt'i devre dışı bırakıldı.
Vatikan'ın, Peygamber Efendimizi devre dışı bırakmak için milyarlarca dolar bütçe ayırdıklarını açıklamasından hemen sonra, içeriden de misyon sahibi birilerinin Hz. Muhammed'siz bir din anlayışını resmi ya da gayri resmi yerleştirmeye çalışması hiç de tesadüf değildir.
Öncelikle şunu ifade etmeliyiz ki, "Allah katında tek hak din" olan İslam dini, Allah'a iman, Hz. Peygamber'e ve O'nun pak Ehl-i Beyt'ine itaat üzerine kurulmuştur.
Hz. Peygamber'e iman ve itaat, birilerinin iddia ettiği gibi kemalat yani olsa da olur olmasa da olur kabilinden değil, olmazsa olmazdır. Hz. Peygamber'e iman etmeyen, ya da iman etmenin şart olmadığını ima eden asla mü'min ve Müslüman olamaz.
Cenab-ı Hak Arş u ala'da Habibi'nin ismini, Kendi "Allah" isminin yanına yazmıştır.
Hz. Peygamber'in önemini kavrama açısından Mekkeli müşriklerin durumu oldukça önemlidir. Bildiğiniz gibi, Hz. Peygamber, hayatı boyunca en büyük mücadelesini Mekkeli müşriklere karşı vermiştir. Mekke'de 13 yıl boyunca Peygamberimize, Ehl-i Beyt'ine ve de Müslümanlara yapmadıkları eziyet kalmamıştır.
Müşriklerin birçoğu hakkında, onların küfürlerinin büyüklüğü hakkında ayetler mevcuttur. Örneğin "Tebbet Suresi", Peygamberimizin iman etmeyen öz amcası Ebu Leheb ve de karısı hakkında inmiştir. Cenab-ı Hak bu sürede Ebu Leheb'e ve karısına "elleri kurusun" diye beddua etmektedir.
Bunları niye anlatıyorum, işte bu inkarcılara "müşrik" denmesinin sebebi, Ehl-i Kitab'a müşrik denmesinden farklıdır. Onlar Allah'a inandıkları halde O'na yaklaşmak için sarıldıkları vesile konusunda şirke düşmüşlerdi. Zümer suresi 3. ayette ifade edildiği gibi müşrikler, "Biz o putlara, ancak bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz" diyorlardı.
Vesile olarak, Cenab-ı Hakk'ın sevdiği ve seçtiği Hz. Peygamber'e iman ve itaat etmeyip, putlara sarıldıkları için müşrik olmuşlardı. Bu noktaya çok dikkat etmeliyiz.
Ehl-i Kitab'ın müşrikliği ise Hıristiyanlarda, "Baba, oğul ve kutsal ruh" teslis inancıyla Allah'a şirk koşmalarından, Yahudilikte ise "Üzeyr Allah'ın oğludur" inancından, yani yine Allah'a şirk koşmalarındandır. Daha sonra da inançlarının temel hükümlerini değiştirme yoluna giden hahamlarını ve papazlarını rab edinmişlerdir. Kur'an'ın ifadesi böyledir.
Toparlarsak, Mekkeli müşrikler, Allah'ın beddua ettiği, ebedi cehennemlik kimselerdir, Peygamber Efendimiz bunlarla Bedir, Uhud, hendek gibi önemli savaşlar yapmıştır ve bunların en büyük suçu Allah'a yaklaşmaya putları vesile kılmaları, bu sebeple Hz. Peygamber'e şirk koşmaları ve O'na itaat etmemeleridir.
İşte Kelime-i Tevhid'in ikinci kısmını kaldırıp Hz. Peygamber'siz bir İslam inancını empoze etmeye çalışanların hali Mekkeli müşriklerin hali gibidir.
Bu konu bu kadar önemlidir.
Günümüzde, kelime-i tevhitteki "Muhammedü-r Rasulüllah" ifadesinin yerine "İbrahim halilullah" ifadesini koyanlar bu Kur'anî gerçekleri dikkate almalı.
Devam edeceğiz.
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025