İki farklı Türkiye?

İktidar partisi kurmaylarının anlattığı Türkiye ile Türk milletinin yaşadığı Türkiye çok farklı.Başbakan, Türkiye manzaraları anlatırken, farklı bir ülkeden bahsediyor; milletimiz ise çok farklı bir Türkiye'de yaşıyor.Başka Kemal Unakıtan olmak üzere bakanlar başka bir Türkiye'den söz ediyorlar; Türk milleti ise onların anlattığı Türkiye'den farklı bir Türkiye'de yaşıyor.Başbakan ve bakanların anlattığının aksine, Türk milletinin yaşadığı Türkiye'de işsizlik kol geziyor? İş yok, aş yok.Tarım bitmiş? Sanayi durmuş? Kepenkler inmiş, işyerleri kapanmış? Kapatılamayan işyerleri de "kapatma masrafı" temin edilemediği için kapatılamıyor.Dış ticaret açığı, 63 milyar dolara fırlamış?Cari açık, 39 milyar rekoru kırmış?En kârlı işletmeleri ecnebilere devredilmiş.Dahası, vatan toprakları yabancılara satılmış.İçi boşaltılmış vatan, biyoloji dersinde öğrencilerin önünde duran insan anatomisi ve maket iskelet gibi, vatandaşın önünde durmaktadır? Vatanın içi boşaltılmış, altındaki madenler ve üstündeki işletmeler ecnebiye peşkeş çekilmiş vaziyette duruyor milletin önünde.Toprak artık vatandaşın karnını doyurmuyor.İşyerleri artık halkın açlığını gideremiyor.Kamu kurumları, artık ne işçisini, ne memurunu geçindirmiyor.İşi olan aç ve borçlu, işi olmayan zaten aç?Bütün bu gerçeklere rağmen, milletin sırtına zam yükleyen, vergi yükleyen "devlet borcu" azalmıyor; bilakis arttıkça artıyor. İşin cabası, iktidar tarafından "iskontolu tahvil" enstrümanıyla borç ve faiz ötelenerek örtülüyor, "kayıtdışı borç"lanmaya gidiliyor; böylece milletin sırtındaki toplam borç yükü miktarı gözden kaçırılmaya çalışılıyor.Olan yine millete oluyor; milletin anası ağlıyor.Vatan satılıyor; milletin sırtındaki "devlet borcu" azalmıyor.TÜPRAŞ'tan TEKEL'e yüzlerce karlı işletme ecnebiye devrediliyor; milletin sırtındaki "devlet borcu" yine azalmıyor.Azalmaz; bu ekonomi anlayışıyla, azalmaz, daha da artar, artacak. Bu kapitalist ve IMF'ci anlayış, 80-90 tane devleti batırdı. Şimdi ABD'yi batırıyor.Türk ekonomisi, maalesef, peşkeş, borç, faiz ve yalan ekseninde battıkça batırılıyor? Ankara'da kimsenin yüzü kızarmıyor. Pişkin pişkin politika yapılıyor.Başbakan, GAP'tan ve tarımdan söz ediyor.Teşviklerden, desteklerden dem vuruyor? Ancak işin bam telini satır arasına saklıyor; Erdoğan, bütün bu işleri "uluslar arası taahhütlere sadık kalarak" yapacaklarının altını çiziyor.Genelde ekonomiyi batıran, özelde Türk tarımını bitiren, AKP ve diğer IMF'ci partilerin, bu "uluslar arası bağlantıları, taahhütleri ve IMF'ye bağımlılık" değil mi?!GAP özelinde konuşursak, GAP Bölgesinin denetim ve koordinasyonunun "uluslararası bir komisyona devredilmesi" AB kriterleri olarak önümüze konmadı mı?! AKP, önümüzdeki günlerde AB kriteri olarak uluslararası komisyona devredilmesi hedeflenen GAP'ı mı tamamlamaktan söz ediyor?! Son Vakıflar Yasası'nda sergilendiği gibi, milletin gözü başörtüsü ile bağlanarak vatan toprakları nasıl ecnebilere ve azınlıklara peşkeş çekildi ise, GAP da tamamlanarak "uluslararası komisyon"a, öyle mi peşkeş çekilecek?! AKP, buna hayır diyebilir mi?! Diyemez? Çünkü AKP hükümeti, AB'nin hizmetinde bir hükümettir. O halde güneydoğulu vatandaşımız Erdoğan'ın GAP ve tarım eksenli pembe hülyalarına kanmasın?Kanmasın da, ne yapsın?! Kendisini asla kandırmayacak, milli ekonomi modeli ve milli tarım projeleri sahibi olan bir "sahip" bulsun? O da BTP'den başkası değildir... Hayır, şu da var, diyebilen varsa, onlar da beri gelsin!