İmam Hüseyin’in özlü sözlerinden
İmam Hüseyin (a.s) Kerbela'ya doğru hareket ettiklerinde şöyle buyurdular
21.02.2025 00:20:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Hüseyin (a.s) Kerbela'ya doğru hareket ettiklerinde şöyle buyurdular:
"Doğrusu bu dünya değişip tanınmaz olmuş ve bütün iyiliklerine sırt çevirmiş; kabın dibindeki azıcık kalıntı sudan ve havası ağır olan otlaktaki gibi alçak yaşantıdan başka bir şey kalmamıştır.
Hakka amel edilmediğini ve batıldan da kaçınılmadığını görmüyor musunuz? Böyle bir durumda müminin ölümü arzulaması haktır. Ben ölümü saadet, zalimlerle yaşamayı ise alçaklık biliyorum.
İnsanlar dünya kullarıdır; din ise onların dillerine bir yalaktır; dinin sayesinde geçimlerini sağladıkları müddetçe onu koruyup gözetirler; (ama) zorluklarla imtihan edildiklerinde dindarlar azalır.
Yanında başkasının gıybetini eden bir adama şöyle buyurdu: "Ey adam! Gıybet etmekten sakın. Çünkü gıybet, cehennem köpeklerinin katığıdır."
Bir adam İmam'ın nezdinde: "Liyakatli olmayan birine ihsan yapıldığında zayi olur." dediğinde İmam aleyhi's-selâm şöyle buyurdu: "Hayır! Öyle değildir; ihsan hem iyilere ve hem de kötülere yağan yağmura benzer."
Allah, gücünü aldığı kimseden itaat istemediği gibi, teklif yükünü de ondan kaldırır.
Bazıları, Allah'tan bir şey umarak ibadet ederler; bu tacirlerin ibadetidir. Bazıları da korkarak ibadet ederler; bu da kölelerin ibadetidir. Bazıları ise Allah'a şükür olarak ibadet ederler; bu da hür insanların ibadetidir; işte en faziletli ibadet budur.
Bir adam, İmam aleyhi's-selâm'a selâm vermeden: "Nasılsınız? Allah afiyet versin." dediğinde şöyle buyurdu: "Evvel selâm, sonra kelam. Allah, sana da afiyet versin." Daha sonra buyurdular ki: "Selâm vermedikçe hiçbir kimseye konuşma müsaadesi vermeyin."
Allah'ın, kendi kulunu istidracı (gafil avlaması), ona bol nimet verip şükretmekte başarısız kılmasıdır. (Fırsatı elinden kaçıncaya kadar nimetle meşgul olup velinimetini hatırlamamasıdır.)
Abdullah İbn Zübeyr, Abdullah İbn Abbas'ı Yemen'e sürgün ettiğinde, İmam aleyhi's-selâm ona şöyle bir mektup yazdı:
"Allah'a hamt, Peygamber'e salât ve selâmdan sonra: Zübeyir oğlunun, seni Taife sürgün etme haberi bana ulaştı; Allah bu vesileyle ismini yüceltip günahını affetti.
Şüphesiz salih insanlar, bela ve zorluklara duçar olurlar. Eğer Allah sadece iyi işlerle seni mükâfatlandırsaydı, sevabın az olurdu. Allah-u Teâla, musibet vakti sabır, nimet vakti ise şükretmeyi bize ve size mukadder eylesin ve kıskanç olan düşmanı ebedi olarak (musibete uğradığımızdan dolayı) sevindirmesin.
Bir adam gelip İmam aleyhi's-selâm'dan yardım istediğinde İmam şöyle buyurdu: Ağır bir borcu, gücü aşan yüklü bir tazminatı ödemek ve aşağılayıcı fakirlik dışında ağız açmak doğru değildir.
O adam: "Bunlardan biri için gelmişim" dediğinde, İmam aleyhi's-selâm kendisine yüz dinar verilmesini emretti.
İmam aleyhi's-selâm oğlu Seccad aleyhi's-selâm'a şöyle buyurdu: "Ey oğlum! Allah'tan başka yardımcısı olmayan kimseye zulmetmekten sakın."
Adamın biri: "Rabbinin nimetini ise durmadan an." ayetinin anlamının ne olduğunu sorduğunda İmam aleyhi's-selâm şöyle buyurdular: "Allah-u Teâla, din hususunda ona (Peygamber'e) bağışta bulunduğu nimetleri sürekli anmasını emretmiştir."
Ensardan birisi İmam aleyhi's-selâm'a ihtiyacını karşılaması için ricada bulunmak istediğinde, İmam şöyle buyurdu: "Ey Ensari kardeş, yüzünün suyunu dökme, isteğini bir kâğıda yaz, ben Allah'ın izniyle seni sevindirecek bir şey yaparım."
Ensari şöyle yazdı: "Ya Eba Abdillah, filan adamın benden beş yüz dinar alacağı vardır, beni sıkıştırıyor; durumum düzelinceye kadar bana mühlet vermesi hakkında onunla konuş."
İmam aleyhi's-selâm mektubu okuyup evine girdi ve içerisinde bin dinar olan bir kese getirip şöyle buyurdu: "(Bu) beş yüz dinarla borcunu öde, geri kalan beş yüz dinarla da geçimini sağla.
Bu üç kimsenin dışında hiç kimseye ağız açma: Dindar, yiğit ve soylu. Çünkü dindar kendi dinini koruması için ihtiyacını karşılar. Yiğit de (seni ümitsiz etmeyi) kendi yiğitliğine sığdırmaz, utanır. Soylu ise ihtiyacın için yüzünün suyunu dökmeye mecbur kaldığını bildiğinden, haysiyetini korumak için seni eli boş geri çevirmez." (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
"Doğrusu bu dünya değişip tanınmaz olmuş ve bütün iyiliklerine sırt çevirmiş; kabın dibindeki azıcık kalıntı sudan ve havası ağır olan otlaktaki gibi alçak yaşantıdan başka bir şey kalmamıştır.
Hakka amel edilmediğini ve batıldan da kaçınılmadığını görmüyor musunuz? Böyle bir durumda müminin ölümü arzulaması haktır. Ben ölümü saadet, zalimlerle yaşamayı ise alçaklık biliyorum.
İnsanlar dünya kullarıdır; din ise onların dillerine bir yalaktır; dinin sayesinde geçimlerini sağladıkları müddetçe onu koruyup gözetirler; (ama) zorluklarla imtihan edildiklerinde dindarlar azalır.
Yanında başkasının gıybetini eden bir adama şöyle buyurdu: "Ey adam! Gıybet etmekten sakın. Çünkü gıybet, cehennem köpeklerinin katığıdır."
Bir adam İmam'ın nezdinde: "Liyakatli olmayan birine ihsan yapıldığında zayi olur." dediğinde İmam aleyhi's-selâm şöyle buyurdu: "Hayır! Öyle değildir; ihsan hem iyilere ve hem de kötülere yağan yağmura benzer."
Allah, gücünü aldığı kimseden itaat istemediği gibi, teklif yükünü de ondan kaldırır.
Bazıları, Allah'tan bir şey umarak ibadet ederler; bu tacirlerin ibadetidir. Bazıları da korkarak ibadet ederler; bu da kölelerin ibadetidir. Bazıları ise Allah'a şükür olarak ibadet ederler; bu da hür insanların ibadetidir; işte en faziletli ibadet budur.
Bir adam, İmam aleyhi's-selâm'a selâm vermeden: "Nasılsınız? Allah afiyet versin." dediğinde şöyle buyurdu: "Evvel selâm, sonra kelam. Allah, sana da afiyet versin." Daha sonra buyurdular ki: "Selâm vermedikçe hiçbir kimseye konuşma müsaadesi vermeyin."
Allah'ın, kendi kulunu istidracı (gafil avlaması), ona bol nimet verip şükretmekte başarısız kılmasıdır. (Fırsatı elinden kaçıncaya kadar nimetle meşgul olup velinimetini hatırlamamasıdır.)
Abdullah İbn Zübeyr, Abdullah İbn Abbas'ı Yemen'e sürgün ettiğinde, İmam aleyhi's-selâm ona şöyle bir mektup yazdı:
"Allah'a hamt, Peygamber'e salât ve selâmdan sonra: Zübeyir oğlunun, seni Taife sürgün etme haberi bana ulaştı; Allah bu vesileyle ismini yüceltip günahını affetti.
Şüphesiz salih insanlar, bela ve zorluklara duçar olurlar. Eğer Allah sadece iyi işlerle seni mükâfatlandırsaydı, sevabın az olurdu. Allah-u Teâla, musibet vakti sabır, nimet vakti ise şükretmeyi bize ve size mukadder eylesin ve kıskanç olan düşmanı ebedi olarak (musibete uğradığımızdan dolayı) sevindirmesin.
Bir adam gelip İmam aleyhi's-selâm'dan yardım istediğinde İmam şöyle buyurdu: Ağır bir borcu, gücü aşan yüklü bir tazminatı ödemek ve aşağılayıcı fakirlik dışında ağız açmak doğru değildir.
O adam: "Bunlardan biri için gelmişim" dediğinde, İmam aleyhi's-selâm kendisine yüz dinar verilmesini emretti.
İmam aleyhi's-selâm oğlu Seccad aleyhi's-selâm'a şöyle buyurdu: "Ey oğlum! Allah'tan başka yardımcısı olmayan kimseye zulmetmekten sakın."
Adamın biri: "Rabbinin nimetini ise durmadan an." ayetinin anlamının ne olduğunu sorduğunda İmam aleyhi's-selâm şöyle buyurdular: "Allah-u Teâla, din hususunda ona (Peygamber'e) bağışta bulunduğu nimetleri sürekli anmasını emretmiştir."
Ensardan birisi İmam aleyhi's-selâm'a ihtiyacını karşılaması için ricada bulunmak istediğinde, İmam şöyle buyurdu: "Ey Ensari kardeş, yüzünün suyunu dökme, isteğini bir kâğıda yaz, ben Allah'ın izniyle seni sevindirecek bir şey yaparım."
Ensari şöyle yazdı: "Ya Eba Abdillah, filan adamın benden beş yüz dinar alacağı vardır, beni sıkıştırıyor; durumum düzelinceye kadar bana mühlet vermesi hakkında onunla konuş."
İmam aleyhi's-selâm mektubu okuyup evine girdi ve içerisinde bin dinar olan bir kese getirip şöyle buyurdu: "(Bu) beş yüz dinarla borcunu öde, geri kalan beş yüz dinarla da geçimini sağla.
Bu üç kimsenin dışında hiç kimseye ağız açma: Dindar, yiğit ve soylu. Çünkü dindar kendi dinini koruması için ihtiyacını karşılar. Yiğit de (seni ümitsiz etmeyi) kendi yiğitliğine sığdırmaz, utanır. Soylu ise ihtiyacın için yüzünün suyunu dökmeye mecbur kaldığını bildiğinden, haysiyetini korumak için seni eli boş geri çevirmez." (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.