İmamlığı üstlenmeden önce de ilmin merkeziydi
İmam Rıza imamlığı fiilen üstlenmeden önceki dönemde de ilmin merkezi konumundaydı. İmam Rıza buyurdu ki: “Ravza’da otururdum. Medine’deki âlimler de mescitte dağılmış vaziyette otururlardı. Biri bir meseleyi çözemediği zaman hep birlikte beni gösterirlerdi. Ve meseleyi bana havale ederlerdi. Ben de cevap verirdim”
13.01.2025 11:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Rıza, Muhammed b. Harun'un Hicri 193'den 197'ye kadar olan beş yıllık iktidar dönemine tanık oldu. El-Emin bu dönemde İmam'a veya Ehl-i Beyt takipçilerine karşı herhangi bir sindirme hareketine girişmedi. Bunda kardeşi Memun'la arasındaki taht kavgalarının da payı vardır. El Emin tahta çıktığı ilk yıllarda, onunla kardeşi Memun arasında ihtilaf baş göstermişti. Öyle ki, İslam Devleti iki ayrı yönetime bölündü. Her ikisinin de mal ve silah kaynağı vardı.
Hicri 194 yılında Hımıs halkı Abbasilere karşı ayaklandı. Muhammed el-Emin'in komutanı Hımıs halkının ileri gelenlerini öldürdü. Halkın büyük kısmı zindana atıldı. Bölge ateşe verildi.
Aynı yıl el-Emin, minberlerde oğlu Mûsa'nın veliaht olarak atandığının ilan edilmesini istedi. Sonra, kardeşi Memun'dan oğlunu veliaht olarak tanımasını istedi. Ancak, Memun bunu reddetti.
195 yılında kardeşi Memun'la savaşmak üzere Horasan bölgesine bir ordu gönderdi. Ancak, ordu ağır bir yenilgi aldı. 197 yılına kadar art arda ordular göndermeye devam etti. Ancak, bir türlü Horasan'ı ele geçiremedi. Sonunda Memun'un orduları Bağdat'ı kuşattı. 198 senesinde kanlı bir savaştan sonra Memun'un orduları Bağdat'ı ele geçirdiler. El-Emin ve yanında kalan adamları öldürüldü. Memun, kardeşini öldürdükten sonra devletin tek hâkimi oldu. (el-Kâmil fi't-Tarih, c.6, s.222, 223).
İşte bütün bu koşullar, İmam Rıza'nın ve dostlarının sıkı bir takibe alınmasına izin vermiyordu.
İmam Rıza imamlığı fiilen üstlenmeden önceki dönemde de ilmin merkezi konumundaydı. İmam Rıza, hayatının bu dönemiyle ilgili şunları söyler: "Ravza'da otururdum. Medine'deki âlimler de mescidde dağılmış vaziyette otururlardı. Biri bir meseleyi çözemediği zaman hep birlikte beni gösterirlerdi. Ve meseleyi bana havale ederlerdi. Ben de cevap verirdim." (İ'lamu'l-Vera, c.2, s.64; Keşfu'l-Gumme, c.3, s.107; Biharu'l- Envar, c.49, s.100).
İmam Rıza Abbasilerin, ümmetin kafasını karıştırmalarına, yanlış fikir ve inançları Müslümanlara dayatmalarına engel olmaya da çalışmıştır. Muhammed b. Âbid'e şöyle demiştir: "Abbasi'ye, tevhid gibi meseleler hak kında konuşmamasını, insanlarla bildikleri şeyleri konuşmasını, istemedikleri, hoşlanmadıkları şeyler hakkında konuşmamasını söyle." (et-Tevhid, s.95).
Hicri 194 yılında Hımıs halkı Abbasilere karşı ayaklandı. Muhammed el-Emin'in komutanı Hımıs halkının ileri gelenlerini öldürdü. Halkın büyük kısmı zindana atıldı. Bölge ateşe verildi.
Aynı yıl el-Emin, minberlerde oğlu Mûsa'nın veliaht olarak atandığının ilan edilmesini istedi. Sonra, kardeşi Memun'dan oğlunu veliaht olarak tanımasını istedi. Ancak, Memun bunu reddetti.
195 yılında kardeşi Memun'la savaşmak üzere Horasan bölgesine bir ordu gönderdi. Ancak, ordu ağır bir yenilgi aldı. 197 yılına kadar art arda ordular göndermeye devam etti. Ancak, bir türlü Horasan'ı ele geçiremedi. Sonunda Memun'un orduları Bağdat'ı kuşattı. 198 senesinde kanlı bir savaştan sonra Memun'un orduları Bağdat'ı ele geçirdiler. El-Emin ve yanında kalan adamları öldürüldü. Memun, kardeşini öldürdükten sonra devletin tek hâkimi oldu. (el-Kâmil fi't-Tarih, c.6, s.222, 223).
İşte bütün bu koşullar, İmam Rıza'nın ve dostlarının sıkı bir takibe alınmasına izin vermiyordu.
İmam Rıza imamlığı fiilen üstlenmeden önceki dönemde de ilmin merkezi konumundaydı. İmam Rıza, hayatının bu dönemiyle ilgili şunları söyler: "Ravza'da otururdum. Medine'deki âlimler de mescidde dağılmış vaziyette otururlardı. Biri bir meseleyi çözemediği zaman hep birlikte beni gösterirlerdi. Ve meseleyi bana havale ederlerdi. Ben de cevap verirdim." (İ'lamu'l-Vera, c.2, s.64; Keşfu'l-Gumme, c.3, s.107; Biharu'l- Envar, c.49, s.100).
İmam Rıza Abbasilerin, ümmetin kafasını karıştırmalarına, yanlış fikir ve inançları Müslümanlara dayatmalarına engel olmaya da çalışmıştır. Muhammed b. Âbid'e şöyle demiştir: "Abbasi'ye, tevhid gibi meseleler hak kında konuşmamasını, insanlarla bildikleri şeyleri konuşmasını, istemedikleri, hoşlanmadıkları şeyler hakkında konuşmamasını söyle." (et-Tevhid, s.95).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.