Türk halkının hafızası kısa ömürlü ve aşırı unutkan, tıpkı balık hafızası gibi. "Toplumsal bellek" diye tabir ettiğimiz olgu neredeyse hiç yok. Olayları ve olguları değerlendirirken sadece "anın" verdiği heyecanla ve "anın" şartlarının sürüklediği mecralarda geziniyoruz. Aynı olgu ve olaylar çok kısa bir zaman sonra aynı heyecan ve tepkiye neden olamayabiliyor, çok önemli olsalar dahi. İşte tam balık hafızası; dün yok, gelecek umurunda değil, sadece yaşanılan "an" var.
Toplumsal belleğimizin zayıflığını, hiç olmazsa 3- 4 ayda bir de olsa dile getirmeyi şahsıma tevdî edilmiş bir vazife olarak addediyorum. Bu durum da okuyucu nazarında tekerrür olarak değerlendirilme riskini içinde taşıyor ama başka çare yok.
Bölücübaşı, azılı terörist Apo'nun İmralı'daki malikanesinde sürdürdüğü ve orada geçen her saniyesinin bir çivi gibi böğrüme saplandığı zevk-ü sefa dönemi de, belli zaman aralıklarıyla hatırlatmak mükellefiyetinde olduğum mevzuların başında geliyor. Bu hazin durumun Türk halkının "balık belleğinden" silinmeye yüz tutmuşluğuna bir isyan çığlığı olarak da değerlendirebilirsiniz bu hatırlatmaları...
Ne olacak bu Öcalan'ın durumu?
MHP eli kolu bağlı bir şekilde idam kararını rafa kaldırdı. O dönemde az da olsa kamuoyunda bir baskı vardı asılması yönünde ama AKP iktidarı döneminde derin ve tehlikeli bir sessizlik hakim. Nedense kimseden çıt çıkmıyor, fırtına öncesi sessizlik gibi.
Ama azılı teröristbaşı Öcalan iktidarın ve kamuoyunun bu gaflet halinden istifade etmeyi ihmal etmiyor. Öcalan, kamuoyunun ve hükümetin bu sessizliğinden ve vurdumduymazlığından aldığı cesaretle, kendi yayın organı olan Yeni Gündem Gazetesi'ne "Hükümeti halka şikayet ediyorum" başlıklı iki tamsayfalık bir "ilan-mektubu" yayınlama cür'etini kendinde bulabiliyor. Bu mahlukat, yayınladığı bu ilanla Türkiye'ye tehditler savurabiliyor.
Bölücübaşı azılı katil, İmralı'da kendisine yönelik tecridin derinleştirildiğini, görüşme süresinin 14 günde bir saate düşürüldüğünü ve sağlık sorunları bulunduğunu öne sürdüğü ilanda şunları söyleyebilme cesaretini kendisinde bulabiliyor:
"İmralı'daki sağlık sorunları tam bir çökertmedir. Benim burada çürümem Kürtlerin olduğu kadar Türkiye'nin de çürümesidir. İnkarcı ve imhacı siyasal yaklaşıma son vermek gerekir. Yoksa hızla savaş sürecine girilir. Eğer Kürt sorununda adım atılmaz ve benim durumum çözülmezse çatışma kaçınılmaz olur.
Türkiye'nin takati bunu kaldıramaz. Sorunlar daha da ağırlaşarak önümüzdeki on yılları, hatta yüzyılı kaybetmeyle sonuçlanır. Türk halkı hükümetin sorumsuzluğuna ve gayri ciddi yaklaşımlarına dur demelidir. Çünkü bu savaşın sonuçlarından en fazla Türkiye halkı zarar görecektir. Türk Kürtle güç kazanır. Tarihte hep böyle olmuştur."
Açık açık Türkiye Cumhuriyeti devletini tehdit ediyor. Tehditte bunun ötesi yok.
Zamanlama da çok önemli. AB bastırıyor, "hapiste bulunan DEP'lileri (Leyla Zana ve ekibi) hemen serbest bırakın, yoksa AB'yi unutun" şeklinde. Hükümet de "evet" anlamında yorumlanabilecek bir sessizlikle cevap veriyor, bu talebe. Öte yandan DEHAP'ın evrakta sahtecilik yaptığının Yargıtay tarafından onanması sürecinde, bazı yazarlar "Kürtlere saygısızlık ve haksızlık yapıldı" şeklinde maksadını aşan yorumlar yapıyor. Tam böyle bir zamanda bölücübaşının Türkiye devletine tehditlerin birbirini kovaladığı bu ilanı yayınlanıyor. AB, Leyla Zana ve rüfekası için hükümete sunduğu talebin kabul görmesinin hemen ardından, "artık sayın Apo da hapiste cezasını çekmiştir, onu da yeniden yargılayıp serbest bıraksanız" şeklinde özel isteğini hükümete iletecektir. Ve bunlar göz açıp kapayıncaya kadar vuku bulacak gelişmelerdir haberiniz olsun!
Ben hatırlatmaya devam edeceğim. Ama bu hatırlatma, yarın bir gün Apo serbest bırakılıp milletvekili olma yolunda siyasete soyunduğu zaman "ben demiştim" demek için değil, sadece ve sadece hatırlatmak ve balık belleklerin kapasitesini bir nebze de olsa zorlamak için.
Toplumsal belleğimizin zayıflığını, hiç olmazsa 3- 4 ayda bir de olsa dile getirmeyi şahsıma tevdî edilmiş bir vazife olarak addediyorum. Bu durum da okuyucu nazarında tekerrür olarak değerlendirilme riskini içinde taşıyor ama başka çare yok.
Bölücübaşı, azılı terörist Apo'nun İmralı'daki malikanesinde sürdürdüğü ve orada geçen her saniyesinin bir çivi gibi böğrüme saplandığı zevk-ü sefa dönemi de, belli zaman aralıklarıyla hatırlatmak mükellefiyetinde olduğum mevzuların başında geliyor. Bu hazin durumun Türk halkının "balık belleğinden" silinmeye yüz tutmuşluğuna bir isyan çığlığı olarak da değerlendirebilirsiniz bu hatırlatmaları...
Ne olacak bu Öcalan'ın durumu?
MHP eli kolu bağlı bir şekilde idam kararını rafa kaldırdı. O dönemde az da olsa kamuoyunda bir baskı vardı asılması yönünde ama AKP iktidarı döneminde derin ve tehlikeli bir sessizlik hakim. Nedense kimseden çıt çıkmıyor, fırtına öncesi sessizlik gibi.
Ama azılı teröristbaşı Öcalan iktidarın ve kamuoyunun bu gaflet halinden istifade etmeyi ihmal etmiyor. Öcalan, kamuoyunun ve hükümetin bu sessizliğinden ve vurdumduymazlığından aldığı cesaretle, kendi yayın organı olan Yeni Gündem Gazetesi'ne "Hükümeti halka şikayet ediyorum" başlıklı iki tamsayfalık bir "ilan-mektubu" yayınlama cür'etini kendinde bulabiliyor. Bu mahlukat, yayınladığı bu ilanla Türkiye'ye tehditler savurabiliyor.
Bölücübaşı azılı katil, İmralı'da kendisine yönelik tecridin derinleştirildiğini, görüşme süresinin 14 günde bir saate düşürüldüğünü ve sağlık sorunları bulunduğunu öne sürdüğü ilanda şunları söyleyebilme cesaretini kendisinde bulabiliyor:
"İmralı'daki sağlık sorunları tam bir çökertmedir. Benim burada çürümem Kürtlerin olduğu kadar Türkiye'nin de çürümesidir. İnkarcı ve imhacı siyasal yaklaşıma son vermek gerekir. Yoksa hızla savaş sürecine girilir. Eğer Kürt sorununda adım atılmaz ve benim durumum çözülmezse çatışma kaçınılmaz olur.
Türkiye'nin takati bunu kaldıramaz. Sorunlar daha da ağırlaşarak önümüzdeki on yılları, hatta yüzyılı kaybetmeyle sonuçlanır. Türk halkı hükümetin sorumsuzluğuna ve gayri ciddi yaklaşımlarına dur demelidir. Çünkü bu savaşın sonuçlarından en fazla Türkiye halkı zarar görecektir. Türk Kürtle güç kazanır. Tarihte hep böyle olmuştur."
Açık açık Türkiye Cumhuriyeti devletini tehdit ediyor. Tehditte bunun ötesi yok.
Zamanlama da çok önemli. AB bastırıyor, "hapiste bulunan DEP'lileri (Leyla Zana ve ekibi) hemen serbest bırakın, yoksa AB'yi unutun" şeklinde. Hükümet de "evet" anlamında yorumlanabilecek bir sessizlikle cevap veriyor, bu talebe. Öte yandan DEHAP'ın evrakta sahtecilik yaptığının Yargıtay tarafından onanması sürecinde, bazı yazarlar "Kürtlere saygısızlık ve haksızlık yapıldı" şeklinde maksadını aşan yorumlar yapıyor. Tam böyle bir zamanda bölücübaşının Türkiye devletine tehditlerin birbirini kovaladığı bu ilanı yayınlanıyor. AB, Leyla Zana ve rüfekası için hükümete sunduğu talebin kabul görmesinin hemen ardından, "artık sayın Apo da hapiste cezasını çekmiştir, onu da yeniden yargılayıp serbest bıraksanız" şeklinde özel isteğini hükümete iletecektir. Ve bunlar göz açıp kapayıncaya kadar vuku bulacak gelişmelerdir haberiniz olsun!
Ben hatırlatmaya devam edeceğim. Ama bu hatırlatma, yarın bir gün Apo serbest bırakılıp milletvekili olma yolunda siyasete soyunduğu zaman "ben demiştim" demek için değil, sadece ve sadece hatırlatmak ve balık belleklerin kapasitesini bir nebze de olsa zorlamak için.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012