Bir an durun ve çevrenize bakın.
Yaşamımıza anlam katan inandığımız şeylerdir.
Bunlar olmasa yaşamak için bir heyecanımız da olmaz. Zamanı durdurun. Geriye dönüp baktığımızda çevremizdeki insanların çeşitli beklentileri gerçekleştirmeye çalıştıklarını izleyeceksiniz.
Ebeveynler, çocuklarının iyi birer meslek sahibi olması gerektiği inancı ile çalışır ve onları geleceğe hazırlama kaygısını taşırlar. Onların inandığı şey gelecekteki mutluluktur.
Kimi bir evin, kimi bir arabanın hayalini kurar. Bunu sağlamak için çalışır. Hayata yeni başlayacak olanların hayali mutlu bir yuva sahibi olmaktır.
İnsanı birey olarak ele aldığınızda çok büyük beklentileri ve hırsları yoktur. Yeter ki öğretilmemiş olsun. İyilik, güzellik, mutluluk, sevgi gibi şeyler öğretilen ve örnek alınan şeylerdir. Yaradan'ı sevmek için bile öğrenmek gerekir.
Büyük bir hırsla çalışan, zenginlikten başka bir şeye değer vermeyen, arzu ve isteklerinin peşinde koşan, kendi istek ve arzularından başka şeylere değer vermeyen kişiler için tek gerçek inandıkları ve uğrunda ömürlerini harcadıkları şeylerdir.
Bu tür hırslar ve arzular insanı kör eder. İkbaline ikbal katmaya çalışanlar zamanla çevresine zararlı olmaya ve toplum tarafından sadece kendisinden çıkarları olanlar tarafından sevilirler.
Oysa çok daha yüce değerler vardır ve bunlar maddi açıdan bir anlam ifade etmez. Günümüzde yardımseverlik, hoşgörü ve iyi niyet, ön yargılardan arınmak, sevgi gibi kavramlar giderek kaybolan güzelliklerdir.
Öylesine ki, pandeminin yaşandığı şu korkunç günlerden bile ders almayanlar, başkalarının hayatını tehlikeye atacak kararlar alanlar, kurallara uymayanlar, kendi menfaatlerinden başka bir şey düşünmeyenler çoğunlukta.
Mutluluk ve sağlık bir adım ötemizde iken sadece bencillik ve egolara tabi olmak, kendimizi sevgi dünyasında yalnızlaştırmak, etrafımıza aşılmaz duvarlar örmek için uğraşıyoruz. Oysa virüsün aşamayacağı duvar, ulaşamayacağı ada yok.
Eğer inandığımız şey sevgi ise, yaşamımızda her şeyi sevginin terazisi ile ölçmek zorundayız. Arabanız, eviniz, telefonunuz altından da olsa sevginin yerini tutmadığını anladığınız gün gerçekle yüzleşmek çok ağır gelir.
Katlettiğimiz bir dünyanın varlığından da bahsedelim.
Allah bize bu yaşamı mutlu olmak, başkalarını mutlu etmek, emanet ettiği güzelliklere sahip çıkmak, birbirimizi sevmemiz için yarattı ise niçin onu kirletmeye ve yok etmeye çalışıyoruz.
Kesilen her bir ağacın, kuruyan her bir derenin, dalsız kalıp ötmeyen her kuşun, börtü böceğin, yuvasız kalan tavşanın, kısacası açmayacak çiçeğin, ötmeyecek bülbülün sorumlusu insandır.
Yanan yakılan şey sadece bir orman parçası değildir. Doğanın yok olan bir koludur. Nasıl bir kolu yerine getiremez iseniz, yok ettiğiniz bir doğa parçasını da eski haline döndüremezsiniz.
Ben apartmanların sarayların değil, ormanların ve doğanın insanın gerçek yuvası olduğuna inanırım. Sonunda üzerimize atılacak birkaç kürek toprak ile bizde onun bir parçası olmayacak mıyız?
Biz yaşasak da, ölsek de dünya dönmeye ve doğa tüm mevsimleri bütün güzelliğiyle tam zamanında insanlara armağan etmeye devam edecek.
Bizim insan olarak 'sevgi'ye ihtiyacımız olduğunu sakın unutmayın.
Maddiyat inandığınız gerçek olsa bile, yaşam bir kuşun kanadının çırpması kadar kısadır… Geriye sizi güzel işlerinizi anlatan dillerden ve saygı ile anan kalplerden başka bir şey kalmayacaktır.
Sevgiyle kalın, sevgiye inanın.
- İzciliğin görevi… / 22.06.2025
- Gençlik ve milli demokrasi… / 19.06.2025
- Savaş tamtamları… / 18.06.2025
- Ölenlerin yaşamı… / 06.06.2025
- Söz veren mi, sözünü tutan mı değerli? / 31.05.2025
- Arifler ve âlimler… / 20.05.2025
- Bir öğün, üç tabak yemek… / 13.05.2025
- Zirvede olmak… / 09.05.2025
- Bir saldırının düşündürdükleri… / 06.05.2025