İnsanlar ölür, fikirler ölmez…

Yaşamın içindeki en önemli aktör insanoğludur. Bu nedenle de, davranış ve düşünceleri ile sadece kendi çevresine değil, fikirlerinin yayılması ile gelecek kuşaklara da örnek olmuştur. 

Yaşadıkları dönemlerde düzene aykırı davranışlar sergileseler, sıra dışı bir hayat sürseler de daima aranmış, dikkat çekmeyi başarmışlardır. Fikir ve düşünceleri yöneticilere aykırı olduğu için bundan zarar görenler, zindanlara atılanlar, önleri kesilenler, açlığa mahkûm edilenler olmuşsa da fikir ve düşüncelerinin yayılmasına engel olunamamıştır. 

İnsanoğlunun ölümsüzlüğü geride bıraktığı yaşamın izleri ile oluşur. Eserleri,  söylemleri, başına gelenler bir sonraki nesle örnek olur. Yaktığı düşünce ateşleri bir anda her yeri sarmasa da, geride bıraktığı közler, araştırıcı ruha sahip olanlara ilham kaynağı olur ve yangını yeniden başlatır. 

***

İnsanların öldürülmekle fikirlerinin yok edilemeyeceğini fark eden diktatörler, her dönemde var olmuş, bunları önlemek için iftira yollarını; mesnetsiz suçlamalarda bulunarak yandaş mahkemelerde onları mahkûm ederek halkın gözünde küçültme yoluna gitmeyi tercih etmişlerdir. 

Cahil halk kitleleri bu insanları taşlayacak ve dışlayacak kadar nefretle doldurulmuşlar, ancak gelecek kuşakların akıllı çocukları her konuda önlerine çıkan devrimin izlerini araştırdıkça karşılarına çıkan gerçekler ile sarsılmışlar, geçmişi lanetlemekten geri durmamışlardır. 

Yaratanın haktan ve haklılıktan yana olan tecellisi her dönemde insanoğluna gerçeğin sopasını tattırmıştır. Kimi açlıktan, kimi tokluktan ölmekle cezasını çekerken, doğruyu savunanların da mükâfatlandırıldığı görülmüştür. 

Gerçeği görmeyenler, yanlışta ısrar edenler ise kendi düşünce dünyalarında helak olmuşlar; yoz düşüncelerinin ve bağnazlıklarının denizinde boğulmuşlardır. Halka zulüm edenlerin nasıl helak oldukları ve sonlarının ibretlik halleri görülmüştür. 

***

Ülkeler de insanlar gibidir. Bir başka ülkeye yaptıkları haksızlık ve zulümler aynen insanlara olduğu gibi yıkım ve felaketler yolu ile cezalandırılmış, helak edilmişlerdir. Bir ülkede yönetimin adil, hâkimlerin adaletli ve affedici olması, affettiklerinin cezasını sevgi ile terbiye ve telafi etmesi çok önemlidir. 

İnsanlığın başına musallat olan belalar ve felaketler durup, dururken ortaya çıkmaz. İnsan; kendi yanlışlarından, kurumlanmalarından ve gerçeğe karşı isyanlarından ötürü belayı kendisi başına musallat eder. 

İyi yaşamak, onurlu yaşamak, sevgi dolu yaşamak, doğruluk yolunda yürüyerek haksızlık etmekten korkmak, haksız kazançlardan uzak durmak ve mesleğinde daha iyisini yapabilmek için çabalamak; beklentilerinin sınırlarını bilerek yaşamak gibi davranışlarda bulunmak için düşüncesini terbiye etmek; nefsine hâkim olmak zorundadır. 

İşte ancak o zaman insanların ölümüne katlanabilir, fikirlerinin niçin yaşadığını anlama erdemine ulaşabilirsiniz. 

Ben dünya üzerinde her insan için belirlenmiş görev ve o göreve giden bir yol olduğuna inanırım. Çünkü insanoğlu bu dünyaya mutlaka bir görevle gönderilmiş ve çıktığı yolculukta önüne çıkan engelleri aşarak başarılı olması gereken bir varlıktır. 

Geçtiği her engel insanlık yolculuğunda ona bir değer katar ve hedefe yaklaştırır. 

Siz siz olun, size çizilen yolun hikmetlerini fark etmeye, engelleri küçümsemeden sabırla geçmeye çalışın. 

Bugün Haydar Baş Hoca'nın fikirleri kendinden sonra nasıl yaşıyorsa, Atatürk'ün sözleri her yerde nasıl bize medeniyetler dünyasının kapılarını açıyorsa, Ehlibeytin, Hacı Bektaş, Yunus, Mevlana gibi Anadolu'nun gönül sultanlarının sözleri kulaklarımıza küpe takıyorsa katlandıkları sıkıntılarda gösterdikleri sabrın sonucudur. 

Sabır çeşmesi bir mükâfat çeşmesidir. O sudan içmeyi başaranlar bu dünyada başka bir beklentileri olmadığını fark ederler… 

Sizde sabredenlerden olun ne olur… Yarın yeni bir gün olsun. Yeni günde söyleyecek güzel sözlerimiz olsun…