Fransa krallarından XI. Lousis, halkından huzura çıkan ticaret ve sanayi sahiplerine pek çok hürmet ve riayet eder, hatta sofrasına alır, teklifsizce konuşur bilgi alırmış.
Tüccarlardan bir makam heveslisi, kralın iltifatlarından yüz bularak, bir rütbe ister, alır. Bundan sonra kraldan daha çok hürmet beklerken, aksini görür. Bir gün sebebini sorar. Kral der ki: "Önce, ben seni halkımın en büyük ticaret sahiplerinden diye tanır ve ona göre davranırdım. Lakin şimdi rütbeli adamlarımın en küçüklerinden olduğun için, sana evvelki gibi davranamam. Zira rütbece senden büyük olanları gücendiririm."
Atalarımız ne güzel söylemişler: "Taş yerinde ağırdır." İnsanı kendi yerinde değerlendirmek gerekir. Bu her alanda çok önemli bir seçicilik, isabet ve gerekliliktir.
Allah Resulü (s.a.a) Hayber günü, "Yarın sancağı öyle birisine vereceğim ki, Allah ve Resulü onu sever, o da Allah ve Resulünü sever. Allah, onun eliyle fethi gerçekleştirecektir" buyurdu. Kılıcı hak edeni biliyordu. Ve ehline verdi. Zafer kazanıldı.
Allah Resulü hilafet hakkını Allah'ın emri ile (Maide 67) İmam Ali'ye verdi. "Hak Ali iledir" buyurdu. Sakife ehline vermedi.
Yezid'in fitnesi, zulmü, İmam Hüseyin'in eli ile yıkıldı. Allah ve Resulü İmam Hüseyin'in kılıcını seçti.
Üstadımız, can büyüğümüz, bilgemiz Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in kıymeti bilinseydi, devletin bütün birimleri harekete geçerdi. Üniversiteler sıraya girerdi. Mütefekkirler, yazarlar makaleler yazardı. Romancılar hayatını yazardı. Halk baş tacı ederdi.
Elbette, Hüseyni duruşun sahibi ve temsilcisiydi. Türkoğlu Türk'tü. Tek başına hakkı tutup kaldırdı. Tarih, fen, hukuk, sosyoloji, mantık, felsefe, matematik, hadis ve tefsir bilgisi, lahuti, manevi derinliği, keramet ve feraset sırları, ekonomi dehası, bilgi ve sezgi donanımı ile bir dünya idi. Kitaplarındaki, sohbetlerindeki sözler kavram ve tespitler araştırılacak tanıtım ve inceleme başta olmak üzere binlerce eser ortaya çıkacaktır.
Fırsat ve zaman geçmiş değildir. Kutlu mirasın sahibi vardır. Bağımsız Türkiye Partisi, Genel Başkanı Hüseyin Baş ve kadro hazırdır.
İnsan kolay yetişmiyor. Kabiliyet ve başarı kolay elde edilmiyor.
Benim adamım, senin adamın diyerek devlet işi yürümez. Atalarımız ne diyor: "At binenin (iş bilenin) kılıç kuşananın."
Askerlik yaptığım yıllarda, bir gün komutan beni çağırdı. Ramazanda asker teravih namazı kılsın, oruç tutsun. Bunu sen planlayıp bölük çavuşu ile takip edeceksin demişti. Takdir ettim. Askeri bilgisi mükemmel olan bir subay, bir onbaşı bile olsa, konusunda uzman biri ile işini yapıyor.
Atatürk'ün başarı sebeplerinden biri budur. Her konuda yetişecek kabiliyetlerin önünü açtı. İmkân verdi. Ve ülke kurtulduktan sonra ilerledi.
Yaptırdığı uçak fabrikası devam etseydi bugün dünyadan uçak almayacaktık… Bir tefsir âlimi seçiyor, hala ayarında bir tefsir yazılmış değildir.
Mevlana'nın söylediği gibi
"Mücevherden sarraflar anlar ancak, başkası bilmez
Ne fark eder ki kör insan için, elmas da bir cam da,
Sana bakan bir kör ise, sakın kendini camdan sanma.
Burnu koku almayan bir kişiye gül kokusu da pislik kokusu da birdir nasıl olsa."
Ziya paşa ne güzel demiş:
"Ne günlere kaldık ey Gazi hünkâr;
Katır mühürdar oldu, eşek defterdar!"
İnsanları yapamayacakları işlere sürükleyip küçültürsek fayda yerine zarar görürüz.
Neyi seçiyoruz, kimi hangi göreve getiriyoruz. Kim nerede iş yapar, bunların hesabı yapılırsa düzen olur. Gelişme olur. Huzur ve adalet olur. İşi bilene verelim. İş bilenleri yetiştirelim. Kıymet bilenlerimiz çok olsun.
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021