Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, "Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"u bir kez daha görüşülmek üzere TBMM Başkanlığı'na geri gönderdi.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre, Sezer, şunları kaydetti:
Yasaklar ve cezalar açıkça tanımlanmamış
"Cezaların idari para cezası niteliğini taşıması, özgürlüğü bağlayıcı cezaya çevrilme imkanı bulunmaması muaf tutulursa, yüksek tutarlara erişen bu tür cezaların yargı organlarınca hükmolunan para cezalarıyla benzer sonuç ve etkiler yaratacağı kuşkusuz olduğuna göre, Anayasa'nın 38. maddesindeki suç ve cezalara ilişkin esasların ve ceza hukukunun genel ilkelerinin maddenin düzenlenmesinde dikkate alınması gerekir. Ceza hukukunun temel ilkelerinden olan 'kanunsuz suç ve ceza olamayacağı' kuralının bir gereği olarak, ceza alanında yapılan düzenlemelerde yasakların ve ceza gerektiren eylemlerin öğelerinin açık ve kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirtilmesi zorunludur. Oysa, maddedeki kimi yasaklar açıkça tanımlanmamış, içeriği tartışmalı genel kavramlar ile yetinilmiştir.
Yasa maddeleri muğlak
Nitekim ikinci maddenin ikinci fıkrasının (k) bendinde, 'korku salacak yayın yapılmaması', (v) bendinde de, 'Yayınların karamsarlık, umutsuzluk, .... eğilimlerini körükleyici .... nitelikte olmaması' yayın ilkesi olarak sayılmıştır.
Bir yayının korku salacak ya da karamsarlık ve umutsuzluk duygularını körükleyici nitelikte olması kişilere göre değiştiğinden, bu ilkelerin belirgin olmadığı, nesnel içerik taşımadığı açıktır.
Belirtilen ilkelere aykırı yayın yapılması, Yasa'nın 33. maddesi uyarınca yüksek tutarlarda para cezaları uygulanmasını gerektirmektedir. Belirgin ve nesnel olmayan ilkelere uyulması zorunluluğu, yayın kuruluşlarında tedirginlik yaratacak, radyo ve televizyonların doğru ve yansız yayın yapmaları, yurt ve dünya gerçeklerinin halka duyurulmasına engel oluşturacaktır. Böylece toplumun doğru ve yansız haber alma hakkı zedelenecektir.
Ceza hukukunun 'kanunsuz suç ve ceza olamayacağı' temel ilkesinin gereği olarak, yasaklanan ve yaptırım öngörülen eylemlerin açık biçimde, kuşkuya yer bırakmayacak belirginlikte düzenlenmesi gerekir. Oysa, yukarıda belirtilen yayın ilkeleri içeriği tartışmalı genel kavramlarla anlatılmıştır."
RTÜK üyeliklerine itiraz
Maddenin önceki metninde, Üst Kurul üyelerinde 'basın, yayın, iletişim ve teknolojisi, kültür, din, eğitim, hukuk alanlarında birikimi' olma nitelikleri arandığını, bu niteliklere yeni metinde yerverilmediğini kaydeden Sezer, yeni metindeki 'mesleki açıdan yeterli bilgiye ve deneyime sahip olma' koşulunun, önceki metinde öngörülen niteliklere göre yetersiz olduğunu vurguladı. Sezer, "(Mesleki) bilgive deneyim, her zaman radyo ve televizyon yayıncılığı ile ilgili olmayabilecektir. Radyo ve televizyon yayıncılığı konusunda çok önemli görevler üstlenen Üst Kurul'a seçilecek üyelerde, 'basın, yayın, iletişim ve teknolojisi, kültür, din, eğitim ve hukuk' alanlarında birikimi olma niteliğinin aranmaması bir eksiklik olarak değerlendirilmiştir" dedi.
RTÜK'ü siyasetçilerin yönlendirmesi doğru değil
Cumhurbaşkanı Sezer, yasada, Üst Kurul üyelerinden beşinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı oluşum formülüne göre belirlenecek kontenjan doğrultusunda siyasi parti gruplarınca önerileceği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca seçileceğinin belirtildiğini anlattı. Sezer, gerekçesinde, "Bu yöntemle yapılan seçimlerde, genellikle siyasi kimliği olanların yeğlendiği bilinen bir gerçektir. Radyo ve televizyon yayıncılığında çok önemli yetkilerle donatılan ve yansız olarak görev yapması gereken Üst Kurul'a siyasi kimlikli kişilerin seçimine olanak sağlayan yöntemin uygun ve doğru olmayacağı açıktır" görüşüne yer verdi.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre, Sezer, şunları kaydetti:
Yasaklar ve cezalar açıkça tanımlanmamış
"Cezaların idari para cezası niteliğini taşıması, özgürlüğü bağlayıcı cezaya çevrilme imkanı bulunmaması muaf tutulursa, yüksek tutarlara erişen bu tür cezaların yargı organlarınca hükmolunan para cezalarıyla benzer sonuç ve etkiler yaratacağı kuşkusuz olduğuna göre, Anayasa'nın 38. maddesindeki suç ve cezalara ilişkin esasların ve ceza hukukunun genel ilkelerinin maddenin düzenlenmesinde dikkate alınması gerekir. Ceza hukukunun temel ilkelerinden olan 'kanunsuz suç ve ceza olamayacağı' kuralının bir gereği olarak, ceza alanında yapılan düzenlemelerde yasakların ve ceza gerektiren eylemlerin öğelerinin açık ve kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirtilmesi zorunludur. Oysa, maddedeki kimi yasaklar açıkça tanımlanmamış, içeriği tartışmalı genel kavramlar ile yetinilmiştir.
Yasa maddeleri muğlak
Nitekim ikinci maddenin ikinci fıkrasının (k) bendinde, 'korku salacak yayın yapılmaması', (v) bendinde de, 'Yayınların karamsarlık, umutsuzluk, .... eğilimlerini körükleyici .... nitelikte olmaması' yayın ilkesi olarak sayılmıştır.
Bir yayının korku salacak ya da karamsarlık ve umutsuzluk duygularını körükleyici nitelikte olması kişilere göre değiştiğinden, bu ilkelerin belirgin olmadığı, nesnel içerik taşımadığı açıktır.
Belirtilen ilkelere aykırı yayın yapılması, Yasa'nın 33. maddesi uyarınca yüksek tutarlarda para cezaları uygulanmasını gerektirmektedir. Belirgin ve nesnel olmayan ilkelere uyulması zorunluluğu, yayın kuruluşlarında tedirginlik yaratacak, radyo ve televizyonların doğru ve yansız yayın yapmaları, yurt ve dünya gerçeklerinin halka duyurulmasına engel oluşturacaktır. Böylece toplumun doğru ve yansız haber alma hakkı zedelenecektir.
Ceza hukukunun 'kanunsuz suç ve ceza olamayacağı' temel ilkesinin gereği olarak, yasaklanan ve yaptırım öngörülen eylemlerin açık biçimde, kuşkuya yer bırakmayacak belirginlikte düzenlenmesi gerekir. Oysa, yukarıda belirtilen yayın ilkeleri içeriği tartışmalı genel kavramlarla anlatılmıştır."
RTÜK üyeliklerine itiraz
Maddenin önceki metninde, Üst Kurul üyelerinde 'basın, yayın, iletişim ve teknolojisi, kültür, din, eğitim, hukuk alanlarında birikimi' olma nitelikleri arandığını, bu niteliklere yeni metinde yerverilmediğini kaydeden Sezer, yeni metindeki 'mesleki açıdan yeterli bilgiye ve deneyime sahip olma' koşulunun, önceki metinde öngörülen niteliklere göre yetersiz olduğunu vurguladı. Sezer, "(Mesleki) bilgive deneyim, her zaman radyo ve televizyon yayıncılığı ile ilgili olmayabilecektir. Radyo ve televizyon yayıncılığı konusunda çok önemli görevler üstlenen Üst Kurul'a seçilecek üyelerde, 'basın, yayın, iletişim ve teknolojisi, kültür, din, eğitim ve hukuk' alanlarında birikimi olma niteliğinin aranmaması bir eksiklik olarak değerlendirilmiştir" dedi.
RTÜK'ü siyasetçilerin yönlendirmesi doğru değil
Cumhurbaşkanı Sezer, yasada, Üst Kurul üyelerinden beşinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı oluşum formülüne göre belirlenecek kontenjan doğrultusunda siyasi parti gruplarınca önerileceği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca seçileceğinin belirtildiğini anlattı. Sezer, gerekçesinde, "Bu yöntemle yapılan seçimlerde, genellikle siyasi kimliği olanların yeğlendiği bilinen bir gerçektir. Radyo ve televizyon yayıncılığında çok önemli yetkilerle donatılan ve yansız olarak görev yapması gereken Üst Kurul'a siyasi kimlikli kişilerin seçimine olanak sağlayan yöntemin uygun ve doğru olmayacağı açıktır" görüşüne yer verdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.