Kazakistan'daki saldırılar ve elimizden kayan "Türk dünyası"

Kazakistan'ın Tengiz bölgesindeki petrol yataklarında çalışan Türk işçilerinin aynı yerde çalışan Kazaklar tarafından "öldüresiye" dövülmeleri ve onlarca Türk işçisinin öldürülmüş olabileceği ihtimali iki ülke arasındaki ilişkilerin zedelenmesinin ötesinde, daha geniş perspektiften değerlendirildiğinde bölgeye yönelik plan ve senaryoları da ciddi anlamda etkileyebilecek sinir uçlarına sahip.Bu yönüyle 400'den fazla Kazak işçinin organize bir şekilde Türk işçilerini öldürme girişimlerini, Avrasya coğrafyasında Türkiye'nin pozisyonu bağlamında ele alıp, AB, ABD ve Rusya'nın bölgeye dair plan ve projelerini hesaba katmak durumundayız.Böyle bir olay için birçok bahane öne sürülebilir; yemek sırası kavgası, alınan ücretlerin adaletsiz olmasından mülhem çekememezlik vesair... Fakat olayın perde arkasına inildikçe, farklı kokuların geldiği muhakkak.Konunun derinlerine inmeden, bayram öncesinde gerçekleşen önemli bir zirveden bazı notlar aktaralım.20 Ekim'de AB ülkeleri liderleri ile Rus lider Putin gayriresmi bir zirvede biraraya geldiler. Bu zirvenin en önemli gündemi enerjiydi. Geçen yıl Ukrayna ile yaşanan krizden gerekli dersleri çıkaran AB'li yetkililer, bölgede bir enerji tekeli haline gelen Rusya'ya olan enerji bağımlılıklarını en az hasarla atlatmanın yollarını arıyorlar. Yaklaşan kış, AB liderlerinin uykularını kaçırmaya fazlasıyla yetiyor. Çünkü AB'nin, ikinci bir Ukrayna krizini kaldıracak ne gücü, ne de nefesi var. Nitekim AB ülkeleri, bu enerji darboğazıyla ilgili olarak farklı tedbirler de almıyorlar değil. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, AB bünyesinde "özel bir Enerji Temsilciliği" kurulmasını teklif ederken, Almanya da,  geçtiğimiz haftalarda Dışişleri bünyesinde bir "enerji dairesi" oluşturdu.Yani anlayacağınız, AB'nin bu aralar en önemli gündemi enerji. Tabir yerindeyse onunla yatıp, onunla kalkıyorlar.Haksız da değiller. İngiltere'de Enerji şirketi Mitsui Babcock tarafından yapılan araştırmaya göre, İngiltere 2012 yılında elektriksiz kalabilirmiş. Yüzde 80 oranında Rusya'ya enerji bağımlısı olan Almanya'da da durum farklı değil. ABD cephesinde ise, Avrasya enerji tekelini tam anlamıyla Rusya'ya kaptırmış olmanın karın ağrısı hakim. Bu tekeli yıkmak için Rice yönetimindeki ABD dışişleri farklı girişimler yapsa da nafile. Ancak ABD'nin Rusya ile yürüttüğü "enerji mücadelesini" kolay kolay bitirme niyeti ve lüksü bulunmuyor. Çin'in öncülüğündeki Uzakdoğu grubunun da Rusya ile yürüttüğü enerji pazarlıkları ve bölgeye yönelik planları oldukça diri. Rusya cephesi ise elindeki bu tekeli sağlamlaştırmak ve Orta Asya'da daha sağlam yerleşmek için değişik atraksiyonlar içinde. Bu bağlamda Batı basınına "Putin'in 'dış Ruslar' hamlesi" olarak yansıyan haberleri dikkatle takip etmek gerekiyor. Putin, eski Sovyet ülkeleri liderlerine Rusça'nın ortak dil olarak korunması çağrısı yaparken, Rusya'nın Orta Asya'daki etkisini artırmaya yönelik adımlar planlıyor. Hülasa, Avrasya coğrafyası tam anlamıyla kurtların göz hapsinde, herkes bir tarafta pusuya yatmış uygun anın gelmesini kolluyor.İşte böyle bir ortamda AKP hükümetinin bölgeye yönelik bir politikası olduğunu söylemek oldukça zor. Çünkü hükümetin bırakın Avrasya'yı, dışarıya dair neredeyse hiçbir politikası bulunmuyor. Dış politikada tam bir "politikasızlığın" hakim olduğu Türkiye'de bütün bu talihsizlikler yetmezmiş gibi, bir de Kazakistan'daki bu olay eklenince, işin sonunun nereye varacağını kestirmek hiç de zor olmuyor. Kazakistan'daki olayın perde arkasını daha iyi kavrayabilmek için Türkiye'den bir gazetecinin bölgeyle ilgili araştırmalar yapan Kürşad Zorlu ile arasında geçen şu diyaloğun şifrelerini çözmek gerekiyor: "Kürşad Zorlu ile dün konuşurken, geçen yıl ülkenin en büyük kenti Almatı'da bir Türk gazeteci ile lokantada yemek yerken, 30 yaşlarında bir Kazak, mikrofonu eline alarak herkesi şaşırtan şu konuşmayı yaptığını anlattı bize:"Bu Türkler'e güvenmeyin. Onlar II. Dünya Savaşı'nda bizi sırtımızdan vurdular. Buraya gelip bizi sömürüyorlar. Biz Kazak'ız, onlar Türk..." (Yalçın Bayer, 24 Ekim 2006, Hürriyet.)Yeraltı zenginlikleri bakımından bölgenin en zengin ülkesi durumundaki Kazakistan (2025'teki petrol üretiminin Suudi Arabistan seviyesine ulaşacağı tahmin ediliyor) ile Türkiye arasında, Azerbaycan'ın da dahil edileceği farklı enerji politikalarının gündemde olabileceği böyle bir zaman diliminde, Türkiye'nin ve Türklüğün Kazakistan'dan bu derece uzaklaştırılması oldukça anlamlı olsa gerek. Biz buradan ne kadar Kazak Türkleri, Orta Asya Türk dünyası diye hesap yapıp, onların tabiriyle "maval okusak da", o coğrafya hızla elimizden kaymakta ve Türklüğe sırtını çevirmekte. Yukarıdaki alıntıda da açık bir şekilde ifade edildiği üzere, o bölgelerde Türklük aleyhine uzun bir süredir kampanya ve propagandalar yürütülüyor. Çok önemli bir hinterlandı kaybetmek üzereyiz, haberiniz olsun!Hem de böyle sudan sebepler, kavgalar bahanesiyle...