İşte sizlere çok farklı iki mekanda, aynı meslek sahibi iki "görevli" tarafından anlatılan iki olay.
Her iki olayın bizzat şahidi olduğum için yazıyorum.
Olaylardan biri Trabzon'da, bir cami lokalinde vuku bulmuştu.
"Din görevlisi" arkadaşla sohbet ediyorum.
Sohbetin bir yerinde "din görevlisi" arkadaş, kesin bir hükümle, içinde soru şıkkı olmadan bana şunu söylüyor;
"Türkiye Ermeni Patriği Mutafyan aslında "gizli bir Müslüman", biliyor musun?"
Benim sempozyumlarda ve başka mekanlarda gördüğüm Mutafyan'ı, sadece televizyonlarda görmüş "din görevlisi" arkadaş, bana, bir kesin hüküm cümleleriyle bu sözü söylüyor; "Ermeni Patriği Mutafyan aslında gizli bir Müslüman, bunu sen biliyor musun?"
Haberin kaynağını sorunca bana şu hikayeyi anlattı;
Bu dağ köyüne, kimsenin tanımadığı, bir adam gelmiş. Onlara hayat hikayesini anlatmış.
Çok büyük bir bunalım içindeymiş, intihar etmeyi düşünüyormuş, (hatta bunun için iki köprüden hangisini seçsem acaba diye kara kara düşünürken. s.y.) tesadüf bu ya, yolu Patrikhaneye düşmüş.
Mutafyan bey onu tekrar hayata bağlamış, ona Kur'an öğretmiş, ilmihal bilgisi vermiş, miş, miş...
İkinci olay, İstanbulumuzun Selatin camilerinden birinde oldu.
Aynı zamanda "hafız" olan görevli delikanlıya, hacca "görevli" olarak giden arkadaşı anlatmış.
Hürmeten bir "şeyh efendiyi" akşam namazında öne geçirmişler, sizin anlayacağınız, "şeyh efendi" imam olmuş.
Ve akşam namazını iki rekat kıldırıp selam vermiş.
Bilmeyene not; seferilikte dört rekatlı namazlar iki kılınır, üç rekatlı akşam namazında indirime gidilmez.
İkinci olayda öne çıkan bir başka husus da şuydu;
Mutafyan'ın "gizli Müslüman" olduğunu söylerken çok ciddi bir tavır ortaya koyan "din görevlisinin" aksine, "şeyhe efendinin" akşam namazını iki rekat kılıp selam vermesini çok komik bulan diğer "din görevlisi" katıla katıla gülmüştü.
Şimdi, 1100 kilometre mesafede iki mekanda olmuş bu iki olayın birbiriyle hiçbir ilgi ve alakası yok diyorsanız mesel yok.
İş kapanmış, dava düşmüştür.
Yok, mekan izafidir, bin yüz değil, iki bin iki yüz kilometre mesafede de olsa bu iki olay birbirine çok yakındır diyorsanız, cevaplarınızı en kısa zamanda muhtarlığa gönderin, "diyalog" marka birer don kazanın.
Stop!
Her iki olayın bizzat şahidi olduğum için yazıyorum.
Olaylardan biri Trabzon'da, bir cami lokalinde vuku bulmuştu.
"Din görevlisi" arkadaşla sohbet ediyorum.
Sohbetin bir yerinde "din görevlisi" arkadaş, kesin bir hükümle, içinde soru şıkkı olmadan bana şunu söylüyor;
"Türkiye Ermeni Patriği Mutafyan aslında "gizli bir Müslüman", biliyor musun?"
Benim sempozyumlarda ve başka mekanlarda gördüğüm Mutafyan'ı, sadece televizyonlarda görmüş "din görevlisi" arkadaş, bana, bir kesin hüküm cümleleriyle bu sözü söylüyor; "Ermeni Patriği Mutafyan aslında gizli bir Müslüman, bunu sen biliyor musun?"
Haberin kaynağını sorunca bana şu hikayeyi anlattı;
Bu dağ köyüne, kimsenin tanımadığı, bir adam gelmiş. Onlara hayat hikayesini anlatmış.
Çok büyük bir bunalım içindeymiş, intihar etmeyi düşünüyormuş, (hatta bunun için iki köprüden hangisini seçsem acaba diye kara kara düşünürken. s.y.) tesadüf bu ya, yolu Patrikhaneye düşmüş.
Mutafyan bey onu tekrar hayata bağlamış, ona Kur'an öğretmiş, ilmihal bilgisi vermiş, miş, miş...
İkinci olay, İstanbulumuzun Selatin camilerinden birinde oldu.
Aynı zamanda "hafız" olan görevli delikanlıya, hacca "görevli" olarak giden arkadaşı anlatmış.
Hürmeten bir "şeyh efendiyi" akşam namazında öne geçirmişler, sizin anlayacağınız, "şeyh efendi" imam olmuş.
Ve akşam namazını iki rekat kıldırıp selam vermiş.
Bilmeyene not; seferilikte dört rekatlı namazlar iki kılınır, üç rekatlı akşam namazında indirime gidilmez.
İkinci olayda öne çıkan bir başka husus da şuydu;
Mutafyan'ın "gizli Müslüman" olduğunu söylerken çok ciddi bir tavır ortaya koyan "din görevlisinin" aksine, "şeyhe efendinin" akşam namazını iki rekat kılıp selam vermesini çok komik bulan diğer "din görevlisi" katıla katıla gülmüştü.
Şimdi, 1100 kilometre mesafede iki mekanda olmuş bu iki olayın birbiriyle hiçbir ilgi ve alakası yok diyorsanız mesel yok.
İş kapanmış, dava düşmüştür.
Yok, mekan izafidir, bin yüz değil, iki bin iki yüz kilometre mesafede de olsa bu iki olay birbirine çok yakındır diyorsanız, cevaplarınızı en kısa zamanda muhtarlığa gönderin, "diyalog" marka birer don kazanın.
Stop!
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024