logo
28 MART 2024

Kendi sesimizi dinlemeliyiz

30.07.2001 00:00:00
Prof. Dr. Haydar Baş, ülkenin bütün problemlerinin çözümünün mili duruştan,kendi sesimize kulak vermekten geçtiğini söyledi. Prof. Dr. Baş, "Kuvayı Milliye dediğimiz hareket bu milletin milli duruşudur" dedi

Artvin, Trabzon, Rize, Gümüşhane'den sonra Kuvayı Milliye Kadrosunun mimarı Prof. Dr. Haydar Baş, bu kez Ordu'yla buluştu.

Nezik bir ortamda yine bir akşam yemeğinde 1000 civarında, heyecanlı, coşkulu, ordulu sanayici, işadamı ve esnafa hitabeden Prof. Dr. Haydar Baş, tarihe imza atan açıklamalarda, bulundu. Prof. Dr. Haydar Baş, Kuvayı Milliye'nin bu milletin milli duruşunun taa kendisi olduğunu söyledi.

Asıl mesele insan meselesidir

Ülkemizin siyasi, iktisadi, hukuki, sınai çok büyük problemleri var olup bütün bu problemlerin başındaki asıl problemin, problemlerin de kaynağı olan insan unsuru olduğun söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, bu asıl problem ile tali problemlerin ilişkisin şöyle açıkladı.

"Kanaatı şahsiyem o ki biz, asıl, bizi biz yapan değerlerden, özümüzden koptuk. Kendimize yabancı olduk. Baştan kara bir hürriyet anlayışı içinde, başıboş, ne yaptığını bilmeyen bir varlık haline geldik.

Şimdi bu insanı siz mühendis olarak düşünüyorsunuz, aradığınız neticeyi vermiyor. Çiftçi, öğretmen olarak düşünüyorsunuz, aradığınız neticeyi vermiyor. Siyasetçi olarak düşünüyorsunuz, aradığınız neticeyi vermiyor. Siyasetçi olarak düşünüyorsunuz, yine istediğiniz neticeyi vermiyor. Çünkü insan, kendinden kopmuş, kendi yararını bilmezler olmuş."

Prof. Dr. Baş, insan çürüdüğü zaman ülkeyi nelerin beklediğini Atatürk'ün şu sözleri ile şöyle ortaya koydu: "Bu düşüşün başlangıç noktası acz ile başlamıştır. Türkiye'nin fikir adamları kendi kendilerine hakaret ediyorlardı.

Diyorlardı ki, biz adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal de yoktur. Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı bize düşman olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara kayıtsız, şartsız bırakmak istiyorlardı. Onlar bizi idare etsin, diyorlardı."

Kuvayı Milliye milletin milli duruşudur

Prof. Dr. Baş şöyle devam etti.

"İnsanı çürüttün mü demek ki merhum Atatürk döneminde de aynı kaderi yaşadık. Bugün de aynı kaderi yaşıyoruz. Avrupa, Amerika'dan adam gelecek, bize hizmet edecekmiş. Bize bizden başkasından fayda yoktur. İyi bilelim ki Türk'e Türk'ten başka dost yoktur. Kendimize gelmeli, kendimizi bilmeliyiz. Kendi plân, program ve projelerimizi hayata geçirmeliyiz. Bunları şovenist bir anlayışla söylemiyorum. Türk milletinin kültürü üst bir kimliktir.

Bu kimliğin altında Lazı, Çerkezi vardır. Boşnağı, Kürdü, Arabı vardır. Eğer kışkırtmalar olmasaydı şu topraklar üzerinde kimin Kürt, kimin Laz, kimin Boşnak olduğunu kimse bilmeyecekti. Çünkü ortada Türk oğlu Türk vardı. Bizim şimdi asıl bu birliğe ihtiyacımız var. Milli bir duruş lazımdır, işte Kuvayı Milliye dediğimiz hareket, bu milletin kendisi, milli duruşudur."

Devlet adamının

görmesi gereken şey

Prof. Dr. Haydar Baş, bu milletin nasıl bir milli duruş sergilemesi gerektiğini Körfez Krizi örneğinden yola çıkarak çevrenizdeki gelişmelerle şöyle ortaya koydu:

"Körfez Savaşı yapılırken merhum Özal ve kadrosuna, 'Körfez Savaşına alet olmayın. Memleketin başını belaya sokarsınız' dedik. Amerika'nnın Körfez'de ne işi vardı? Oradan ilk tohum atılacak. O bölgede, Güneydoğumuzu da içine alan bölgede bir fitne çıkartılacak.

O bakımdan Türkiye'nin o bölgesindeki siyaseti, Fırat ve Dicle havzası üzerinde hesabı olan milletlerle olması hiç mümkün değildir. Bir devlet adamının, anasından emdiği helal süt gibi bunları bilmesi lazımdır. Türkiye'nin Fırat ve Dicle havzası üzerinde hesabı olanlarla ittifakının olmaması lazımdır. O bölge üzerinde hesabı olmayanlarla birlikte o bölgede karşı hile ve desise içinde olanların karşısında olması lazımdır. Biz onlara, 'İsrail'in bu bölge üzerinde hesabı var' dedik. Görünüşte Kürtler, birtakım Ermeniler devreye girdi. Aslında bunlar birer piyondur. O bölgede Irak, bir Kürt devletinin kurulmasını istemez. İran da istemez. Sen ister misin? O halde o bölgede devlet kuracak İrade ile mantık ve mantalite olarak nasıl bir araya gelebilirsin? İşte biz bunu on sene evvel gördük. İkaz ettik. Ama sözümüz dinlenmedi."

Teşhis yanlış olunca

Aynı söz dinletememe olayının iki sene evvel ortaya konulan ekonomik programda da kendini gösterdiğini, "Bu programda da kendini gösterdiğini, "Bu programla Türkiye'yi krizden çıkartamazsınız" dediğini, makaleler yazdığını, Meltem TV'de en az 10 programla enflasyon düşmez. Memleketi batırırsınız" diye avaz avaz bağırdığını söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, şunları söyledi: "Teşhis yanlış olunca tedavi de yanlış oluyor.

Sanki talep enflasyonu varmış gibi hareket ediliyor. İşçiye, çiftçiye, memura para vermiyor. Piyasada olması gereken yara Sermaye Piyasası ve Bankalarda toplanıyor. Benim Ordulu kardeşim de 'dükkana biri gelse de 2 bardak satsam' diye bekliyor. Böyle bir halde enflasyonun düşmesi mümkün değildir. Şayet düşerse ki bu Türk insanının haysiyetindendir. Çünkü Türk insanı."

Telafisi mümkün olmayan olay

Yanlışı sadece bunlarla sınırlı olmadığını, Filistin örneğinde olduğu gibi tarihin yeniden tekerrür etme tehlikesi ile karşı karşıya bulunulduğunu söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş bu tehlikeye şöyle haber verdi:

"Theodor Herzl, İkinci Abdülhamit'e geldi, Filistin'den toprak satın almak istediğini söyledi. Abdülhamit ise, "kan dökülerek alınan toprak para ile satılamaz" cevabını verdi ve onu kovdu. Fakat Abdülhamit azledildikten sonra bugünkü Filistinlilerin dedeleri, hem de birbirlerine nispet yaparak, ucuz-pahalı topraklarını Yahudilere sattılar. Bugün de, "Bana şu kadar yer ver de orada devletimi kurayım" diye yalvarıyor. Allah korusun biz de sanki bugün bu kadere doğru gidiyoruz. Çünkü diplomatik maksatla toprak satışına izin veren bir kanun çıktı. Sayın Cumhurbaşkanımız da onayladı. Hiçbir basın organımız, medya mensubumuz bunu ele alıp yazmadı. Sadece bizim Yeni Mesaj'da bunlar gündem edildi. Zaten Güneydoğumuzda topraklarımız harıl harıl satın alınıyor. Yarın bu maksatla topraklarımız elimizden çıkarsa bir Filistin kaderi yaşamamız mukadder olur. Onun için çok ama çok ayık olmamız lazımdır. Bunlar sıradan olaylar değildir. Her şeyin telafisi mümkündür. Ama vatanın bölünmesi, toprakların elden çıkması, milletin birbirine düşmesi hiçbir zaman telafi edilir meseleler değildir."

IMF'ye DUR denilmeli!

Yaptığı konuşmada IMF'nin Türkiye'ye dayatıldığı politikalara değinen Prof. Dr. Haydar Baş, IMF politikalarının tarımı, hayvancılığı, ormancılığı, sanayiyi kısaca topyekün üretimi öldürdüğünü söyleyerek, bu politikalar milli bir duruşla "dur" denilmesi gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Haydar Baş "dur" demeniz ne anlam ifade ettiğini şöyle dile getirdi:

"Aynı siyaset merhum Atatürk'ün döneminde de Batılılar bize tavsiye ettiler. Hepsini elinin tersi ile itti. "Bize tarım da lazım, sanayi de lazım" dedi. 1938 senesinde Türkiye Cumhuriyeti devleti uçak imal etti. Peki bu adamlar Atatürk'ü sever mi? Sevmezler. Sadece imalatta kalmadı. İmal ettiği uçakları o günün şartlarında bugünkü Belçika'ya ihraç etti. Yine 2. Dünya Savaşı sırasında gaz maskesi sadece Türkiye'de vardı. Dünya ülkeleri maske almak için kuyruğu girdi. Bütün dünyaya göz maskesi ihraç ettik. Türkün mührü onların maskeni haline geldi. Bu anlayış devam etseydi bugün Türkiye atom bombasına sahip olur muydu? Olmaz mıydı?"

Ülke üzerinde oynanan oyun

O dönemde de bu vatan ve millet üzerinde çeşitli oyunlar oynandığı bilgisini aktaran Prof. Dr. Haydar Baş, bu oyunun mahiyetini şöyle anlattı:

"Merhum Atatürk'ün döneminde bir sistem geçişi oldu. Saltanattan Cumhuriyete geçerken elbette gerek saltanat, gerek Cumhuriyetçiler arasında yüzde 10 bile mutabakat olması mümkün değildir. Çünkü saltanat yanlısı insanlar yeni gelen sistemin ne olduğunu bilmiyor. Cumhuriyet ilan edenlerde "mutlaka devletin bekada olması lazım gelir" diyor. Bu aradaki çatışmayı senelerce, Din-Cumhuriyet çatışması şekline çevirdiler. Ve bunu kullandılar. Şimdi biz diyoruz ki, o dönemde yapılan mücadele, kavga saltanat ile Cumhuriyet arasındaki, rejimler arasındaki mücadeledir. Siyasi bir mücadeledir. Bundan sonra Müslüman'ı hiç kimse saltanat hesabına Cumhuriyetine karşı çıkaramayacaktır. Çünkü Kuvayı Milliye ruhu hastalıkları teşhis etti."

Devlet Nuh'un gemisidir

Kuvayı Milliye ruhunun başka hastalıkları da teşhis ettiğini söyleyerek konuşmasın sürdüren Prof. Dr. Baş, bunları şöyle dile getirdi:

"Benim rahmetli dedem ve babam "Devlet Baba" derlerdi. Şimdi bizim muhterem ağabeylerimiz devletten o kadar bıktılar ki "küçültelim" diyorlar sen onu kayık, filika kadar yaparsan içine kim binecek? Devlet Nuh'un gemisidir. Ona bindiğin zaman hayatın kurtulur. Mesele, gerçek bu olmasına rağmen "Bütün kavga-oyun, devlet ve milleti birbirine düşürerek aradaki parselleri toplamak içindir. Hesap budur. Ama bu milletin kendisi bu oyunu gördü, tespit etti, teşhis etti. Bozamaya hazırladı. Ayağa kalktı. Adına Kuvayı Milliye dedi. Çünkü çözümün milli olması lazımdı. Bizim yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı emsalsizdir. Mübalağa etmiyorum. Bütün bunlara milli duruşla sahip çıkacak sizler meseleye sahip olduğunuz zaman hesapları bozacak ve bu vatanın batmasına müsaade etmeyeceksiniz."

Türkiye'nin önüne konan taş

Türkiye'nin boğuştuğu problemlerin ancak milli bir duruşla çözülebileceği gerçeği karşısında bu ülkeye, bu milletin geleceğine göz dikenlerin yeni senaryolar ürettiğini ve oyunu sahneye koyduğunu söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş bu senaryo hakkında şunları söyledi: "Ülkemiz üzerindeki hesaplar büyüktür. Vizenin bu milletten alınması lazımdır. Alsınlar, başımız-gözümüz üstüne. Yahudi lobilerinden ve hele gidip Amerika'da icazet almak bize has bir davranış stili değildir. Biz bu oyunları bozmak için yola çıktık. "Sizin bu ülkemin kalkınmasında hangi sanayi teziniz var?" diye sorulduğunda, "globalizm" cevabını veriyorlar. Peki sadece Türkiye'nin değil dünyanın anasını ağlatan globalizm olmadı mı? Globalizm, Batı zihniyetine göre tek tip insan yetiştirerek sülük gibi dünyanın kanın emmektir. Bana bu mantıkla zengin olan ülke gösterebilir misin? Onun için düşünerek adım atmanın, yürümenin zamanı gelmiş, geçmek üzeredir. Ben ilan ediyorum. Gelsinler bizi dinlesinler. 2 yılda Avrupa'yı, 3 yılda Amerika'ya yetişiriz. 4 yılda da Allah'ın izni ile dünya lideri oluruz."
'Vatandaş' BTP'de karar kıldı
Darende'de bu gerçek oldu...
Yargıtay'da bilek güreşi sürüyor
9. turda da başkan seçilemedi
BDDK savcılığa yazı gönderdi
Seçil Erzan'ın telefonu incelenecek
Sevgi evinde şüpheli ölüm
Bebek yatağında ölü bulundu
'Rusya sadece Ruslarındır' akımına Putin'den tepki
'Ülkede 190 etnik grup var'
Saray'dan Mehmet Şimşek açıklaması
'İtibar etmeyiniz'
Terör saldırısında ölü sayısı arttı
Hayatını kaybedenler 143'e yükseldi
Bağımsız aday olan eski CHP'li başkana seslendi
'Son kez uyarıyorum!'
Kılıçdaroğlu sonunda patladı
'Bilal'e anlatır gibi son kez anlatıyorum'
"Ligden çekilmek için sponsorlarımızla görüştük"
Koç: Bize ceza verirlerse vebalini öderler
Bahçeli'den yerel seçim öncesi mesaj
'Riskli ve tehlikelerle dolu'
Erdoğan'a 'beka sorunu' göndermesi
'Perdelik kumaştan kefen giyen 7 zibidi'
"İstanbul’u yapay zeka devriminin gözbebeği yapacağız"
BTP İBB adayı Cihan Erdoğanyılmaz
Diyarbakır mitinginde İstanbul mesajı verdi
'CHP'yi, utanmadan Kürt kardeşlerimize...'
Beklenen açıklama geldi
Kadir İnanır'dan iyi haber
'Vatandaş' BTP'de karar kıldı
Darende'de bu gerçek oldu...
Yargıtay'da bilek güreşi sürüyor
9. turda da başkan seçilemedi
BDDK savcılığa yazı gönderdi
Seçil Erzan'ın telefonu incelenecek
Sevgi evinde şüpheli ölüm
Bebek yatağında ölü bulundu
'Rusya sadece Ruslarındır' akımına Putin'den tepki
'Ülkede 190 etnik grup var'
Saray'dan Mehmet Şimşek açıklaması
'İtibar etmeyiniz'
Terör saldırısında ölü sayısı arttı
Hayatını kaybedenler 143'e yükseldi
Bağımsız aday olan eski CHP'li başkana seslendi
'Son kez uyarıyorum!'
Kılıçdaroğlu sonunda patladı
'Bilal'e anlatır gibi son kez anlatıyorum'
"Ligden çekilmek için sponsorlarımızla görüştük"
Koç: Bize ceza verirlerse vebalini öderler
Bahçeli'den yerel seçim öncesi mesaj
'Riskli ve tehlikelerle dolu'
Erdoğan'a 'beka sorunu' göndermesi
'Perdelik kumaştan kefen giyen 7 zibidi'
"İstanbul’u yapay zeka devriminin gözbebeği yapacağız"
BTP İBB adayı Cihan Erdoğanyılmaz
Diyarbakır mitinginde İstanbul mesajı verdi
'CHP'yi, utanmadan Kürt kardeşlerimize...'
Beklenen açıklama geldi
Kadir İnanır'dan iyi haber

Yargıtay Başkanlığı seçiminde dokuzuncu turda da sonuç çıkmadı

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresinin dolması nedeniyle yapılan başkanlık seçimlerinin dokuzuncu turunda da iki aday salt çoğunluğu sağlayamadı.
28.03.2024 11:15:00
İhlas Haber Ajansı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde dokuzuncu turda da sonuç çıkmadı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde dokuzuncu turda da sonuç çıkmadı
24 Mart 2020'de Yargıtay Başkanlığı görevine seçilen Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresi pazar günü itibarıyla dolmuştu.

Yüksek Mahkeme'nin 4 yıl boyunca görev yapacak yeni başkanını belirlemek için Yargıtay'da sandık kuruldu ve pazartesi saat 08.00 itibarıyla Yargıtay üyeleri sandık başına gitti.

Seçimin ilk 8 turunda hiçbir aday, 348 Yargıtay üyesinin salt çoğunluğu olan en az 175 oyu alamadı.

Bugün gerçekleştirilen dokuzuncu tur da sonuçlandı.

Dokuzuncu turda adaylardan Mehmet Akarca 119, Ömer Kerkez ise 138 oy aldı.

Oylamada 11 oy boş, 68 oy ise geçersiz sayıldı. İki aday da salt çoğunluğu bu turda da sağlayamadı.

Oylama onuncu tur ile devam edecek.

BDDK, Seçil Erzan'ın telefonundaki yazışma ve tape kayıtlarını inceleyecek

İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden yargılama dosyasına, BDDK tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen cevap yazısı eklendi.
28.03.2024 09:46:00 / Güncelleme: 28.03.2024 09:55:06
Anadolu Ajansı
BDDK, Seçil Erzan'ın telefonundaki yazışma ve tape kayıtlarını inceleyecek
BDDK, Seçil Erzan'ın telefonundaki yazışma ve tape kayıtlarını inceleyecek

Kamuoyunda "yüksek karlı gizli fon" adıyla bilinen 2'si tutuklu 7 sanığın yargılandığı dolandırıcılık davasında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunca (BDDK) savcılığa gönderilen yazıda, ortaya çıkan deliller doğrultusunda sanık Seçil Erzan'ın telefon kayıtlarında yeni bir inceleme yapılması gerektiği bildirildi.

İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden yargılama dosyasına, BDDK tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen cevap yazısı eklendi.

Yazıda, dava aşamasında ortaya çıkan bilgi ve belgeler ile müştekilerin iddia ettikleri suçlamalar kapsamında yeni bir inceleme yapılmasının gerekli olduğu kaydedildi.

Seçil Erzan'ın telefonu incelenecek

BDDK'nın, "Seçil Erzan'ın WhatsApp üzerinden, başta banka görevlileriyle yaptığı yazışmalarının ve varsa telefon tape kayıtlarının kurumumuzca yürütülen inceleme açısından oldukça kritik önem taşıyabileceği değerlendirilmiştir." ifadelerini kullandığı yazıda, Erzan'ın yazışma dökümünün kurumun görevlendirdiği ilgili kişilere gönderilmesi talep edildi.

İddianameden

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, sanık Seçil Erzan'ın, bir bankanın Levent'teki şubesinde müdür olarak çalıştığı ve müşteki Bülent Çeviker'den kişisel güven ilişkisine dayalı 2 milyon dolar alarak yüksek kar vaadiyle yeniden kendisine iade edeceğini bildirdiği kaydediliyor.

İddianamede, müşteki Çeviker'e para karşılığında yazılı evrak verildiği ancak daha sonra Çeviker'in Erzan'a ulaşamadığı, durumu bankaya bildirdiği, banka tarafından araştırma yapıldığı, Erzan hakkında suç duyurusunda bulunulduğu anlatılıyor.

Sanık Erzan'ın bu yöntemle futbolcular, iş insanları ve çeşitli meslek gruplarından müştekilere, yüksek kar getirisi olan güvenilir bir fon bulunduğunu, kamuoyunda tanınan Fatih Terim ve Hakan Ateş gibi isimlerin bu fona dahil olduğunu söyleyerek, müştekileri bu fona para yatırmaya ikna ettiği anlatılan iddianamede, gerçekte ise böyle bir fonun hiç olmadığının tespit edildiği belirtiliyor.

İddianamede, Erzan'ın, müştekilerin verdiği paralara ilişkin sahte belgeler oluşturup, bu belgelere bankanın kaşesini ve ıslak imzasını atıp müştekilere teslim ettiği ve dolandırıcılık kastıyla hareket ettiği kaydediliyor.

Seçil Erzan'ın 252 yıla kadar hapsi isteniyor

Sanık Erzan'ın "özel belgede sahtecilik" ve "tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında, kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında nitelikli dolandırıcılık" suçlarından 69 yıldan 226 yıla kadar hapsi istenen ana iddianamenin ardından hazırlanan yeni iddianameyle Erzan hakkında istenen hapis cezası da yükseldi.

Erzan'ın, 77 yıldan 252 yıla kadar hapsinin talep edildiği iddianamede, sanıklar Ali Yörük, Kerem Can, Hüseyin Eligül, Nazlı Can, Atilla Yörük ve Asiye Öztürk'ün ise aynı suçlardan 3 yıl ile 85 yıl arasında hapisle cezalandırılması isteniyor. 

İsmailağa Cemaati'nden aforoz edilen Cübbeli Ahmet'ten 'FETÖ' savunması

Kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, İsmailağa Cemaatinin resmi sayfasından kendisi hakkında yapılan paylaşımlara dair açıklama yaptı.
28.03.2024 09:32:00 / Güncelleme: 28.03.2024 09:37:53
Haber Merkezi
İsmailağa Cemaati'nden aforoz edilen Cübbeli Ahmet'ten 'FETÖ' savunması
İsmailağa Cemaati'nden aforoz edilen Cübbeli Ahmet'ten 'FETÖ' savunması
İsmailağa Cemaatinin kendileriyle hiçbir bağı kalmadığını söylediği ve cemaatlerini dağıtmakla suçladığı Ahmet Mahmut Ünlü'den (Cübbeli Ahmet Hoca) açıklama geldi.

Ünlü, cemaatin istişare heyeti imzasıyla yayınlanan açıklamanın baştan aşağıya yalanlarla dolu olduğunu bunun kaynaklarını da haftaya paylaşacağını duyurdu.


'SEYFETTİN İNANÇ'I ÇÖZMEDEN İSMAİLAĞA ANLAŞILMAZ'

Kendisine yakın olan Lalegül TV'de konuşan Ahmet Hoca, istişare heyeti olarak kendileri adlandırılan heyetin kimse tarafından bilinmediğini ifade etti. İstişare heyetinde bulunan çoğu ismin cemaatin başı olan Mahmud Efendi tarafından hiçbir zaman vekil olarak tayin edilmediği iddia etti.

Ünlü özellikle Seyfettin İnanç'a dikkat çekti:

İsmailağa'nın bütün maddi işlerini, para işlerini toplayan kotaran Seyfettin İnanç'tır. Bu Seyfettin İnanç bizim işte talebelerimizdendir. Tefsirde senelerce bizimle bulunmuştur. Dolayısıyla tarikat vekilliği yoktur. Yani şimdi öyle bir durum ki vekilliği olmayan adamlar bunlar. Ama projeleri getiren bunlar, bütün olayları heyete arz eden, şu anda beni güya ihraç etmişler, aforoz etmişler. Bunun da işte alt şeyini birlikte hazırladıkları adam Seyfettin İnanç'tır. Şimdi Seyfettin İnanç meselesi önemlidir. Çünkü yakın zamanda medyada İsmail Ağa'dan FETÖ çıktı diye haberler birçok kanalda yer almıştır. Ekranda görüyorsunuz. Burada ortada oturan Seyfettin İnanç'tır. Buradaki resmin ortası işte bu heyetinde ortasını İsmail'e de ortasını her şeyin ortasını anlamak istiyorsanız o ortadaki arkadaş bu arkadaşın kardeşi Mehmet Bahadır İnanç. Bu kişi FETÖ firarisidir. Şu anda FETÖ'den aranmaktadır. Dolayısıyla bizim FETÖ ile ne irtibatımız var diyenin bütün camianın para işleri, finans işleri, bütün getir götür işleri, heyetin karar işleri, azir işleri, nasip işleri, ikram işleri hepsi Seyfettin'in inancı üzerinden geçer. İsmailağa'yı anlamak isteyen Seyfettin'i çözmeden anlayamaz.

FETÖ 2000'LERDEN BERİ SIZMAYA ÇALIŞIYOR

Ünlü, FETÖ'nün 2000'lerin başından itibaren İsmailağa Cemaatine sızmaya çalıştığını ve 2006 sonrasında bu çalışmalara hız verdiğini iddia etti. Kendisine yapılanın da bu çerçevede yapıldığını öne sürdü.

Cübbeli Ahmet Hoca kendisini direkt cemaatin bir önceki lideri olan Mahmud Ustaosmanoğlu'na bağlı olduğunu şu an cemaatin başında olan Hasan Efendi'nin de aynı durumda olduğunu ve bu sebeple kendisini cemaatten atmaya bir yetkisinin olmadığını vurguladı. Buna ek olarak Ünlü, cemaatten bazı kişilerin FETÖ'cü Emre Uslu ile aynı dili kullandığı ve kendisi için "gebermesini" istediklerini ifade etti.

Trabzon'da içme suyu isale hattı çalışmasında meydana gelen göçükte 3 işçi öldü

Trabzon'un Hayrat ilçesi Balaban Mahallesi'nde içme suyu isale hattı çalışması sırasında meydana gelen göçükte 3 işçi toprak altında kalarak hayatlarını kaybetti.
27.03.2024 15:16:00 / Güncelleme: 27.03.2024 16:07:33
İhlas Haber Ajansı
Trabzon'da içme suyu isale hattı çalışmasında meydana gelen göçükte 3 işçi öldü
Trabzon'da içme suyu isale hattı çalışmasında meydana gelen göçükte 3 işçi öldü
Alınan bilgiye göre, ilçenin Balaban Mahallesi'nde saat 13.30 sıralarında içme suyu isale hattı çalışması sırasında göçük meydana geldi.

Göçük altında kalan müteahhit firmaya bağlı 3 işçinin kurtarılması için AFAD ekipleri ve itfaiye ekipleri çalışma başlattı. Yapılan çalışmalarda 3 işçinin cansız bedenine ulaşıldı.

Öte yandan Balaban Merkez mahallesinde yeni yapılan içme suyu şebekesi hattına test amaçlı su verilmesi sonucu yaşanan kazada 3 işçinin tazyikli suyun oluşturduğu heyelan sebebiyle toprak altında kaldığı iddia edildi.

Cenazeler Adli Tıp'a gönderildi

Trabzon'un Hayrat ilçesi Balaban Mahallesi'nde içme suyu isale hattı çalışması sırasında meydana gelen göçükte hayatını kaybeden 3 işçinin cansız bedenleri Trabzon Adli Tıp Kurumu'na gönderildi.

Alınan bilgiye göre, ilçenin Balaban Mahallesi'nde saat 13.30 sıralarında içme suyu isale hattı çalışması sırasında göçük meydana geldi. Göçük altında kalan taşeron firmaya bağlı 3 işçinin kurtarılması için AFAD ekipleri ve itfaiye ekipleri çalışma başlattı. Yapılan çalışmalar sonrasında 3 işçinin cansız bedenine ulaşıldı.

Hayatını kaybeden işçilerin isimlerinin Mehmet Mahmut Allahverdi, İbrahim Keskin ve Dinçer Uzunosmanoğlu olduğu öğrenilirken, işçilerin cansız bedenleri otopsi için cenaze aracı ve ambulansla Trabzon Adli Tıp Kurumu'na kaldırıldı.

Olayla ilgili açıklama yapan Hayrat Belediye Başkanı Mehmet Nuhoğlu, 'İller Bankası'nın yaptığı Trabzon Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi'nin (TİSKİ) içme suyu ana ishale hattında çalışan 3 işçimiz boruya kaynak yaparken üzerine gelen heyelanın altında kaldılar. Buraya daha önce hat döşenmişti. Borularda tekrar arıza olunca yeniden hat döşüyorlardı. Olay duyulur duyulmaz zaten burada ekskavatör-kato vardı. Hemen müdahale ettiler. 3 işçimiz rahmetli oldular. Cesetleri çıkartıldı. Üzerlerinde fazla da toprak yoktu ancak takdiri ilahi böyleymiş' dedi.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.