logo
19 NİSAN 2024

Kendini inkâr eden 'milli' bakanlık

19.03.2021 00:00:00

İnanılır gibi değil…

Bir bakanlık düşünün ki, kendi yetkilerini başkasına devretsin, sadece imzalar atan ve yaptırım gücü sınırlı olan bir bakana sahip olsun. 

Doğrusunu isterseniz Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde öğrendiğim pek çok uygulamanın üzerine bir de bu Öğrenci Andı kararının altından sayın bakanın imzası çıkınca çok şaşırdım. Oysa kendisinin kültürlü ve kararlı kimliği ile pek çok reforma imza atması, uygulama yanlışlarının düzeltilmesi ümit ediliyordu. 

Pek çok ülkede "Eğitim Bakanlığı" veya "Eğitim Dairesi" olarak nitelenen bakanlığın bizdeki isminin başında bir de "Milli" kelimesi vardır. 

Geçmişte bakanlık kurulurken başına özellikle 'Milli' kelimesi eklenmiştir. Nasıl Milli Savunma Bakanlığı her yönü ile yurdun savunması ile ilgili her türlü yaptırımdan sorumlu ise, Milli Eğitim Bakanlığı da ülkede ki çocuk-genç-yaşlı tüm insanımızın yeterli kaliteyi yakalaması açısından eğitimden sorumludur.

Yani; her Türk vatandaşının milli karakterini belirleyecek, ülkenin geleceğinde rol alacak yöneticiler dâhil, onlar için karakter haritası çizmek, bu nedenle de "Milli Eğitim Temel İlkeleri" denilen, 1924 Anayasasına dayandırılan kuruluş kanununa, il ve ilçe teşkilatlarına, özel ve kamu okul sistemine, bunlarda eğitim/öğretimi yönlendirecek kadro ve teşkilata çok önemli görevler düşmektedir.

Gelin görün ki, bugün bu koca teşkilat pek çok daire, genel müdürlük, şube müdürlüğü gibi hantal, birbiri ile koordine sağlayamadığı bir yapılanması oluşmuştur. Milli Eğitim temel ilkelerinden uzaklaşmış, farklı uygulama ve uygulayıcıların bulunduğu garip bir modele dönüştürülmüştür. 

Eğitim reformu olarak karşımıza getirilen her proje kısa sürede iflas etmiş, geçen yıllar sonucu neredeyse Türkiye'nin dünya haritasındaki yerini bilmeyen, çarpım tablosundan habersiz, daha çok hurafeler ile kulakları doldurulup tarikat ve cemaatlere peşkeş çekilen bir vatandaş modeli ortaya çıkmıştır. 

Bazı daire ve genel müdürlükler adeta bakandan daha yetkili hale gelmiş, kendi verdiği sertifika ve diplomaları bile bir başka kuruluşun denklik görüşüne sunar olmuştur. 

Milli olduğu dönemlerde hizmet etmekten gurur duyduğum; kendi bünyesindeki izcilik teşkilatını dağıtıp, Din İşleri Genele Müdürlüğü'ne kısmen bağladığından ve izciliği okul dışındaki Türkiye İzcilik Federasyonu'na sadece basit bir protokol ile bağışladığından beri açıkçası bu saygım ve sevgim kaybolmuştur.

Hepimiz biliyoruz ki, eğitimin temel felsefesinde edinilmiş yanlış alışkanlıkları değiştirmek, doğru davranış biçimlerini kazandırmak, yok edilmiş veya edilme tehlikesine uğrayacak milli benliği, milli karakterimizi korumak ancak eğitim ile mümkündür. Bunun yeri de 'Milli Eğitim' politikasının vazgeçilmez kademesi olan temel eğitimidir. 

Her bireyin öncelikle iyi birer vatandaş olarak yetiştirilmesi milli bir hedeftir. İyi insan olmaları ise milletlerarası bir kazanç olarak kabul edilir. İyi yurttaş-İyi insan tüm dünya ülkelerinin hedeflediği bir modeldir. 

Şimdi size kendi imzasına sahip çıkmayan Milli Eğitim Bakanlığı'ndan sadece bir örnek vereceğim. Diğerleri bende mahfuz. Ancak bu protokol çok önemli. 

Geçtiğimiz yıl ve bu yıl Sayın Bakan bizim örnek olarak göstereceğimiz bir protokole imza attılar. 

Bu protokol Milli Eğitim Bakanlığı ile İzcilik Federasyonu arasında okullarda izciliğin yaygınlaştırılması ile ilgili idi. 

Daha önce 150 bin kişilik Atatürkçü bir gençlik örgütü olan Milli Eğitim Bakanlığı İzcilik Teşkilatı'nı, merkez ve taşra örgütleri ile kapatan zihniyet neden böyle bir çalışma başlattı dersiniz?

Türkiye'deki 20'ye yakın sabit izcilik kamp tesisi, çeşitli kurumlarca kapışıldı. Bazıları maalesef konu ile uzaktan yakından ilgisi olmayan kuruluşlara tahsis edildi. Son kalanlar da çürümeye terk edildi. 

Pek tabii, okullarda İzci liderliği yapan ve bunun karşılığında altı saat ders ücreti alan öğretmenler devre dışı kaldılar. İzcilik Federasyonu'nun devletten aldığı para ile okullara hizmet götürmesi ve izcilik çalışmalarını yürütmesi, bunca izci liderini bünyesine kabul ederek seçimleri kazanmasının mümkün olmadığı biraz matematik bilgisi olan herkesçe malum.

İlgililer hatadan dönmek için geçtiğimiz yıl okullarda izcilik çalışmalarının başlatılması konusunda eleştirilere dayanamayıp bir başlangıç girişiminde bulundular. Okulların önlerine, spor kulübü olarak tescil edilmiş olmak gibi bir engel koyarak seçimlere katılmaları adeta imkânsızlaştırdı. 

Gelelim işin en önemli yol ayrımına. 

Bunu yaparken de bir "denklik" kavramı ortaya attılar. Türkiye'de yurt dışından alınan belgelerin ve okulların eğitim denkliğini vermek Milli Eğitim Bakanlığı'nın asıl görevleri arasında. Milli Eğitim Bakanlığımız, kendi imzası bulunan, kendi teşkilatınca verilmiş her kademedeki izci lideri kurslarının mezuniyet belgelerini kabul etmeyen İzcilik Federasyonu'na bu sertifikaların denkliği için protokol imzaladı.

Böylece hangi izcilik kademe ve rütbesinde olursanız olun, okulda izcilik yapmak için kuracağınız ünitelerde federasyon kurslarına yeniden katılma zorunluluğu getirildi. Elinde sertifikası olanların belgelerini tanınmayarak yeniden denklik semineri adı altında icat edilen bir uygulamaya yeşil ışık yakıldı. 

Şimdi öğretmenler ellerinde belgeleri olsa bile, kendi okullarında izcilik yapabilmek için spor dalı olmayan bir federasyondan izin alacaklar. Geçmiş tüm hizmetleri ve aldıkları rütbeler yok sayılarak denklik kursuna katılmak zorunda olacaklar. 

Sonuç ne mi olacak? Tabii, çoğu geçen seneki gibi katılmayacaklar. Milli Eğitim Bakanlığı'nın yıllardır verdiği belgeyi kazanılmış hak olarak kabul etmeyen federasyonu protesto edecekler.

Bir süredir din işleri ile ilgili bir dairenin izciliği yeniden yapılandırmaya çalıştıklarını, camilerde yabancı ülkelerdeki kilise izciliğini örnek alarak "Camiler İzci oymağımız olsun" projesini yürüttüklerini, cemaat ve cami derneklerinin bünyesindeki kuran kursu öğrencilerini Gençlik Merkezi kurarak izcilik, okçuluk, kickboks gibi şubeler kurarak örgütleme yoluna gittiklerini izliyoruz. 

İster istemez, düne kadar Milli Savunma Bakanlığı bünyesindeki lojmanlar bölgesinde çocuk ve gençler için oluşturulan izciliği karalayan ve kapanmasına neden olanların gizli ajandalarında neyin olduğu böylece ortaya çıktı. 

Şimdi denklik için Milli Eğitim Bakanlığı'nın verdiği sertifikaların geçersizliğini geçerliliğe çevirmek için mahkeme kapıları aralanıyor. "İzci, devletine, milletine, ailesine sadıktır" düsturu gereğince örgütlü mücadeleden kaçınan oyun dışı liderler konuyu yargıya taşımaya karar vermeleri uzun ince bir yol olsa da kararlılıklarını göstermesi bakımından önemli. 

Acı olan tarafı, kurulu bir teşkilatı yok eden "dış güçler "in, Milli Eğitim Bakanlığı'nı eğitim dairesine dönüştürerek, pek çok konuda ilerici projelere geçit vermemesi, başında bulunan ve herkesin ümit bağladığı bir bakanın bu ve benzeri olaylara sessiz kalmış olmasıdır…

Ancak bunun bedeli Türk insanının erişmek istediği muasır medeniyetlerle arasındaki mesafenin açılması gibi hiçte hoş sonuçlar doğurmayacaktır.

Tıpkı Öğrenci Andı'nın kaldırılmasında hedeflenenlerde olduğu gibi…

Milli Eğitim Bakanlığı artık sadece "Eğitim Bakanlığı'dır. 

Millîliği tartışılır.

 
Taner Tümerdirim / diğer yazıları
Depremin izleri gün ağarınca ortaya çıktı
Binalar ve minareler yıkıldı
2 kurşun camlara isabet etti
Holding binasına ateş açıldı
İsrail'den İran'a misilleme
İran'da uçuşlar askıya alındı
'Hasarlı evlere girmeyin'
Açıklama sırasında depreme yakalandı
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler; Peygamberimizin ahlakı
Fenerbahçe penaltılarda yıkıldı
Umutlu başlangıç kabusa döndü
Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam
Fabrikalarda işler tersine döndü
Ustaysan, zanaatkârsan maaş kıyak
Teknoloji geliştiriyor
Özellikle 5G teknolojilerinde iddialı
Sulusaray'da deprem korkusu sürüyor
Geceyi dışarıda geçiriyorlar
Kaçmaya çalışan 5 kişi yaralandı
Tokat bu kez 5.6 ile sallandı
Tokat beşik gibi sallanıyor
5.6'lık deprem korkuttu
Doç. Dr. Mehtap Aras 'kaçış yok' dedi
'6 ila 7,2 arasında bir deprem kaçınılmaz'
Kayyum başkan toplantıya katılmadı
Seçimi kaybeden başkan toplantıda
Özel'den seçime dair çarpıcı değerlendirme
' 31 Mart bir zafer değildir'
Depremin izleri gün ağarınca ortaya çıktı
Binalar ve minareler yıkıldı
2 kurşun camlara isabet etti
Holding binasına ateş açıldı
İsrail'den İran'a misilleme
İran'da uçuşlar askıya alındı
'Hasarlı evlere girmeyin'
Açıklama sırasında depreme yakalandı
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler; Peygamberimizin ahlakı
Fenerbahçe penaltılarda yıkıldı
Umutlu başlangıç kabusa döndü
Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam
Fabrikalarda işler tersine döndü
Ustaysan, zanaatkârsan maaş kıyak
Teknoloji geliştiriyor
Özellikle 5G teknolojilerinde iddialı
Sulusaray'da deprem korkusu sürüyor
Geceyi dışarıda geçiriyorlar
Kaçmaya çalışan 5 kişi yaralandı
Tokat bu kez 5.6 ile sallandı
Tokat beşik gibi sallanıyor
5.6'lık deprem korkuttu
Doç. Dr. Mehtap Aras 'kaçış yok' dedi
'6 ila 7,2 arasında bir deprem kaçınılmaz'
Kayyum başkan toplantıya katılmadı
Seçimi kaybeden başkan toplantıda
Özel'den seçime dair çarpıcı değerlendirme
' 31 Mart bir zafer değildir'
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.