AB, 3 Ekim'e kadar öncelikli olarak ek protokolün imzalanmasını istiyor.
Hükümet yetkilileri, Türkiye'nin ek protokolü imzalayacağına dair mektubu Brüksel'e iletti.
Gelişen sürecin, basına yansıyan satır aralarını sizlere aktarayım, siz değerlendirin, efendim.
Türkiye mutabakat mektubunda Kıbrıs Rum Kesimi'nden "Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak söz etti, ancak Rum gemilerinin Türk limanlarına giremeyeceğini belirtti.
İşte bu noktada pürüz çıktı.
Avrupa Birliği'nin genişlemeden Sorumlu Olli Rehn'in sözcüsü Krisztina Nagy "Rum gemi ve uçaklarına kısıtlama getirilmesinin Gümrük Birliği Anlaşması'nın ihlali olacağını" söyledi.
AB, Türkiye'nin, hiçbir üyesine "ayırımcılık" yapmamasını istedi.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, TBMM Grup toplantısında şu değerlendirmeleri yaptı:
"Geçen 1 Mayıs 2004 tarihinde AB'ye 10 yeni "ülke" katıldı. Bu ülkelerden birisi de "Kıbrıs Rum Yönetimi"dir. AB'nin üye sayısı 15'ten 25'e çıktı. AB hukukuna göre, tam üye olan bütün "ülke"ler AB müktesebatını otomatik olarak üstlenirler. Yani AB hukukunu, genelgelerini, yönetmeliklerini, AB'nin diğer ülkelerle yaptığı bütün aşamaları üstlenirler."
"1 Mayıs 2004 tarihinde 10 yeni "ülke" de bunları üstlendi. Bunların bir parçasında da AB'nin Türkiye ile yaptığı anlaşmalar vardır. Türkiye ile ilgili anlaşmayı da 10 yeni "ülke" üstleniyor. Protokol dediğimiz ve konuştuğumuz konu budur."
Dışişleri Bakanı Gül, protokolün imzası ile sadece Rum mallarının Türkiye'ye girişinin serbest bırakılacağını belirterek, "Kalıcı çözüme kadar tanıma yok" dedi.
Acaba Ek protokolün imzalanması tanıma anlamına geliyor mu? Hükümet yetkilileri tanıma anlamına gelmediği noktasında ısrar ediyor.
Peki, AB'nin olaya bakışı nasıl?
Türkiye Karma Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lajendijk, "Türkiye Gümrük Birliği Protokolü'nü Kıbrıs'ı da kapsayacak şekilde genişlettiği zaman bu, tabiri caizse bir "light" tanıma olacaktır" diye konuştu.
Belçika'nın "La Derniere Heure" gazetesi, Türkiye'nin Kıbrıs konusunda "boyun eğmek istemediğini" yazdı.
Önemine binaen tekrar ediyorum "boyun eğmek istemediğini".
Belçika basınının Türkiye'nin AB ve Kıbrıs sürecine bakışı ilginç. Sanki ortada bir suçlu ve onu yargılayan birileri var.
Gazete devamında, "Kıbrıs Rum Kesimini resmen tanımayan Türkiye'nin, Uyum Protokolü'nü imzalamasının, AB tarafından "de facto", yani fiili tanıma olarak kabul edileceğini yazdı.
Peki, Rum kesiminin olaylara bakışı nasıl?
Kısa bir zaman önce Kıbrıs Rum Kesimi'nin Adalet ve Kamu Düzeni Bakanı Doros Theodoru'nun açıklamaları gündeme bomba gibi düşmüştü.
Güney Kıbrıs'ta yayımlanan Alithia gazetesi "Theodoru New York'ta ağzını açtı" başlıklı haberde "Theodoru'nun açıkladığı Papadopulos'un taktiklerini şöyle sıralamıştı:
"3 Ekim'e kadar müzakerelerden kaçınmaya çalışacağız.
"Bugüne kadarki çaba, çözümü engellemekti.
"Kıbrıs sorununun çözümü, zamana yayılarak ve AB hukuku içinde aranacak.
Theodoru, 24 Nisan'da yapılan referandumdan çıkan "hayır" yanıtının kendileri için bir başarı olduğunu, çünkü "hayır" yanıtıyla devlet olmaya devam ettiklerini kaydetmişti. Adada çözüm için acele eden tarafın kendileri değil Türkiye olduğunu belirten Rum Bakan, "Biz Türkiye'yi kontrol edecek ve rol sahibi olacağız. Bu Avrupa çözümüdür. AB çerçevesi içinde, işgalle alakalı olan bütün bu küçük ve çok sayıdaki sorun, AB organlarında ve Türkiye'nin üyelik müzakerelerinde göğüslenecek ve çözüm bulunacak" ifadelerini kullanmıştı.
Tabii, işgal dediği, Türk askerinin, Türk halkının ve bayrağımızın adada bulunması.
Gelişmelere bakılırsa, AB sürecinde Kıbrıs konusunda oldukça önemli adımlar bekleniyor.
Duamız o ki, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in "Yavruvatan değil, vatandır" dediği ve uğruna binlerce şehit verdiğimiz Kıbrıs'ımız daha müzakerelere bile başlayamadığımız AB uğruna feda edilmesin.
Hükümet yetkilileri, Türkiye'nin ek protokolü imzalayacağına dair mektubu Brüksel'e iletti.
Gelişen sürecin, basına yansıyan satır aralarını sizlere aktarayım, siz değerlendirin, efendim.
Türkiye mutabakat mektubunda Kıbrıs Rum Kesimi'nden "Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak söz etti, ancak Rum gemilerinin Türk limanlarına giremeyeceğini belirtti.
İşte bu noktada pürüz çıktı.
Avrupa Birliği'nin genişlemeden Sorumlu Olli Rehn'in sözcüsü Krisztina Nagy "Rum gemi ve uçaklarına kısıtlama getirilmesinin Gümrük Birliği Anlaşması'nın ihlali olacağını" söyledi.
AB, Türkiye'nin, hiçbir üyesine "ayırımcılık" yapmamasını istedi.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, TBMM Grup toplantısında şu değerlendirmeleri yaptı:
"Geçen 1 Mayıs 2004 tarihinde AB'ye 10 yeni "ülke" katıldı. Bu ülkelerden birisi de "Kıbrıs Rum Yönetimi"dir. AB'nin üye sayısı 15'ten 25'e çıktı. AB hukukuna göre, tam üye olan bütün "ülke"ler AB müktesebatını otomatik olarak üstlenirler. Yani AB hukukunu, genelgelerini, yönetmeliklerini, AB'nin diğer ülkelerle yaptığı bütün aşamaları üstlenirler."
"1 Mayıs 2004 tarihinde 10 yeni "ülke" de bunları üstlendi. Bunların bir parçasında da AB'nin Türkiye ile yaptığı anlaşmalar vardır. Türkiye ile ilgili anlaşmayı da 10 yeni "ülke" üstleniyor. Protokol dediğimiz ve konuştuğumuz konu budur."
Dışişleri Bakanı Gül, protokolün imzası ile sadece Rum mallarının Türkiye'ye girişinin serbest bırakılacağını belirterek, "Kalıcı çözüme kadar tanıma yok" dedi.
Acaba Ek protokolün imzalanması tanıma anlamına geliyor mu? Hükümet yetkilileri tanıma anlamına gelmediği noktasında ısrar ediyor.
Peki, AB'nin olaya bakışı nasıl?
Türkiye Karma Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lajendijk, "Türkiye Gümrük Birliği Protokolü'nü Kıbrıs'ı da kapsayacak şekilde genişlettiği zaman bu, tabiri caizse bir "light" tanıma olacaktır" diye konuştu.
Belçika'nın "La Derniere Heure" gazetesi, Türkiye'nin Kıbrıs konusunda "boyun eğmek istemediğini" yazdı.
Önemine binaen tekrar ediyorum "boyun eğmek istemediğini".
Belçika basınının Türkiye'nin AB ve Kıbrıs sürecine bakışı ilginç. Sanki ortada bir suçlu ve onu yargılayan birileri var.
Gazete devamında, "Kıbrıs Rum Kesimini resmen tanımayan Türkiye'nin, Uyum Protokolü'nü imzalamasının, AB tarafından "de facto", yani fiili tanıma olarak kabul edileceğini yazdı.
Peki, Rum kesiminin olaylara bakışı nasıl?
Kısa bir zaman önce Kıbrıs Rum Kesimi'nin Adalet ve Kamu Düzeni Bakanı Doros Theodoru'nun açıklamaları gündeme bomba gibi düşmüştü.
Güney Kıbrıs'ta yayımlanan Alithia gazetesi "Theodoru New York'ta ağzını açtı" başlıklı haberde "Theodoru'nun açıkladığı Papadopulos'un taktiklerini şöyle sıralamıştı:
"3 Ekim'e kadar müzakerelerden kaçınmaya çalışacağız.
"Bugüne kadarki çaba, çözümü engellemekti.
"Kıbrıs sorununun çözümü, zamana yayılarak ve AB hukuku içinde aranacak.
Theodoru, 24 Nisan'da yapılan referandumdan çıkan "hayır" yanıtının kendileri için bir başarı olduğunu, çünkü "hayır" yanıtıyla devlet olmaya devam ettiklerini kaydetmişti. Adada çözüm için acele eden tarafın kendileri değil Türkiye olduğunu belirten Rum Bakan, "Biz Türkiye'yi kontrol edecek ve rol sahibi olacağız. Bu Avrupa çözümüdür. AB çerçevesi içinde, işgalle alakalı olan bütün bu küçük ve çok sayıdaki sorun, AB organlarında ve Türkiye'nin üyelik müzakerelerinde göğüslenecek ve çözüm bulunacak" ifadelerini kullanmıştı.
Tabii, işgal dediği, Türk askerinin, Türk halkının ve bayrağımızın adada bulunması.
Gelişmelere bakılırsa, AB sürecinde Kıbrıs konusunda oldukça önemli adımlar bekleniyor.
Duamız o ki, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in "Yavruvatan değil, vatandır" dediği ve uğruna binlerce şehit verdiğimiz Kıbrıs'ımız daha müzakerelere bile başlayamadığımız AB uğruna feda edilmesin.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024