Kişisel arzu ve istekler adalete engel olur
Fars ayetlerinden Hulvan'ın kumandanı Esved b. Kutbe'ye yazmış olduğu mektup
17.07.2025 00:06:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Ali (a.s) "...Vali, kişisel arzu ve isteklerine göre hareket ederse, bu onun adaletli bir şekilde hükmetmesine engel olur.
İnsanların senin yanındaki işleri, sahip oldukları hakta eşit olsun. Çünkü adalete zulümden ulaşılamaz. Benzerinden hoşlanmadığın şeyden kaçın. Sevabını umup azabından korkarak nefsini Allah'ın sorumlu tuttuğu şeyleri yapmaya ada.
Şunu bilesin ki dünya, bir bela yurdudur. Orada bir saat yaşanan rahatlık, kıyamet gününde hasret ve pişmanlığa neden olur.
Hiçbir şev, seni ebediyen haktan müstağni kılamaz. Nefsini sapmalardan koruman ve bütün gücünle halkın işlerini ıslaha çalışman nefsin üzerindeki haklarındandır. Çünkü sana onlardan ulaşan şey, onlara senden ulaşan şeylerden çok daha fazladır."
Ordunun sefer-güzergâhı üzerindeki yerlerin vali ve sorumlularına yazmış olduğu mektup
"Allah'ın kulu, Mü'minlerin Emiri Ali'den ordunun geçeceği yerlerdeki valilere, zekat ve haraç memurlarına...
...İdare etmekte olduğunuz yerlerden inşallah geçecek olan bir ordu gönderiyorum. Onlara, insanlara eziyet etmekten, kötülük yapmaktan kaçınmak gibi Allah'ın farz kıldığı şeyleri tavsiye ettim.
Ben nezdinizde, yaptığınız biat sebebiyle ordunun size ve zimmetiniz altında bulunanlara yapacağı kötülüklerden uzağım.
Ancak aç kalan askerin, açlığını gidermeye başka bir yol bulamaması halinde, açlığını giderecek kadar bir şey yemesi caiz görülebilir.
Onların zulmederek bir şey almaları halinde, kendilerini cezalandırın, idareniz altındaki sefih kişilerin de askere zarar ' vermelerine engel olun.
Ben de ordunun içinde olacağım; ordudan bir zulüm, haksızlık görür de onlara karşı koymakta acze düşer, Allah'tan ve benden başkasının yardımından ümit keserseniz, o işi bana havale edin. İnşallah, Allah'ın yardımıyla bu durumu ben değiştiririm."
Kumeyl b. Ziyad-ı Nabi'yi saldırıya geçmek için onun yanından geçen yağmacı düşman ordusuna engel olmamasından dolayı kınayan mektubu
"Üstlendiği işi ihmal edip başkalarına bırakılan işe girişen kimse düşüncesiz aciz bir kimsedir. Korumanı emrettiğim halde kimsenin korumadığı ve düşmanın geçişine engel olmadığı sınırları bırakıp Kırkısya halkına karşı saldırıya girişmen, aklının eksikliğine delalet etmektedir.
Düşmanlarından dileyenlerin dostlarına karsı saldırıya geçmeleri için güçsüz,/savunmasız bir köprü olmuşsun.
Ne bir iş yapabilecek gücün var, ne düşmanın kalbinde korku ve heybetin var, ne bir sınırı koruyorsun, ne düşmanın şevketini yıkıyorsun, ne şehir halkının ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsun ve ne de emirini hoşnut edebiliyorsun. ve's-Selam"
Malik el-Eşter'i Mısır'a vali tayin ettiği zaman onunla gönderdiği mektup
"...Münezzeh olan Allah, Muhammed'i (s.a.a) âlemler için korkutucu, Resulleri için de şahit olarak gönderdi. O (s.a.a) göçtükten sonra Müslümanlar, hilafet hususunda çekişmeye başladılar.
Allah'a andolsun, Peygamberden (s.a.a) sonra Arabın bu işi Ehl-i Beyt'inden alıp başkasına bırakacakları, bana engel olacaklarını aklıma bile getirmedim.
İnsanların filana biat etmesi beni sıkıntıya düşürdü! İnsanların dinden döndüklerini, halkı Muhammed'in dinini iptal etmeye çağırdıklarını görünceye dek elimi tuttum, sabrettim.
Fakat bu olaylar olurken, İslam'a yardım etmezsem, onda bir gedik açılmasından veya yıkılmasından korktum. Çünkü bu musibet, benim için az bir zaman sürecek, sonra serap gibi yitecek, bulut gibi dağılıp gidecek olan hilafetten, size emir olmaktan daha büyüktü.
Hemen işe koyuldum, batıl yok olup gidinceye, din bütünüyle istikrara kavuşuncaya kadar mücadele ettim.
...Allah'a yemin olsun, onların karşısına tek başıma çıksam, onlar da bütün yeryüzünü kaplamış olsalar yine korkmam.
Zira ben onların daldıkları sapıklığı ve süslendiğim hidayeti çok iyi biliyorum, Rabbimden yakin ile birlikteyim. Ben Allah'a kavuşmayı özlüyor, onun güzel karşılığını ümit ediyor, bekliyorum.
Bana üzüntü veren şey bu ümmetin başına sefih, zalim ve facir kimselerin musallat olmaları, Allah'ın malını aralarında dolaştırmaları, kullarını köle yapmaları, salihleriyle savaşmaları, fasıklarını dost ve yardımcı edinmeleridir.
Onların arasında sizin için haram kılınmış olanı içip, İslam'a göre had vurulan var. Gönüllerini memnun edecek bir mal mülk verilmedikçe İslam'a gelmeyen var.
Üzerinizdeki hâkimiyetlerinden korkmasaydım sizleri bu kadar yönlendirmez, kınamaz, çağırmaz, teşvik etmezdim. Yüz çevirdiğinizde veya gevşediğinizde sizleri terk eder, bırakırdım.
Çevrenizin kuşatıldığını, şehirlerinizin alındığını, ülkelerinize el konulduğunu, beldenize savaş açıldığını görmüyor musunuz?
Allah size merhamet etsin, düşmanınızla savaşa çıkın, zaaf göstererek yerinizde çakılıp kalmayın, sonra zillete düşersiniz, nasibiniz daha da aşağı olur da perişan olursunuz. Savaşan kişi uyanık olmalıdır, çünkü kendisi uyuşa da rakibi asla uyumaz. ve's-Selam." Nehc'ül Belaga Mektuplar 59-62
İnsanların senin yanındaki işleri, sahip oldukları hakta eşit olsun. Çünkü adalete zulümden ulaşılamaz. Benzerinden hoşlanmadığın şeyden kaçın. Sevabını umup azabından korkarak nefsini Allah'ın sorumlu tuttuğu şeyleri yapmaya ada.
Şunu bilesin ki dünya, bir bela yurdudur. Orada bir saat yaşanan rahatlık, kıyamet gününde hasret ve pişmanlığa neden olur.
Hiçbir şev, seni ebediyen haktan müstağni kılamaz. Nefsini sapmalardan koruman ve bütün gücünle halkın işlerini ıslaha çalışman nefsin üzerindeki haklarındandır. Çünkü sana onlardan ulaşan şey, onlara senden ulaşan şeylerden çok daha fazladır."
Ordunun sefer-güzergâhı üzerindeki yerlerin vali ve sorumlularına yazmış olduğu mektup
"Allah'ın kulu, Mü'minlerin Emiri Ali'den ordunun geçeceği yerlerdeki valilere, zekat ve haraç memurlarına...
...İdare etmekte olduğunuz yerlerden inşallah geçecek olan bir ordu gönderiyorum. Onlara, insanlara eziyet etmekten, kötülük yapmaktan kaçınmak gibi Allah'ın farz kıldığı şeyleri tavsiye ettim.
Ben nezdinizde, yaptığınız biat sebebiyle ordunun size ve zimmetiniz altında bulunanlara yapacağı kötülüklerden uzağım.
Ancak aç kalan askerin, açlığını gidermeye başka bir yol bulamaması halinde, açlığını giderecek kadar bir şey yemesi caiz görülebilir.
Onların zulmederek bir şey almaları halinde, kendilerini cezalandırın, idareniz altındaki sefih kişilerin de askere zarar ' vermelerine engel olun.
Ben de ordunun içinde olacağım; ordudan bir zulüm, haksızlık görür de onlara karşı koymakta acze düşer, Allah'tan ve benden başkasının yardımından ümit keserseniz, o işi bana havale edin. İnşallah, Allah'ın yardımıyla bu durumu ben değiştiririm."
Kumeyl b. Ziyad-ı Nabi'yi saldırıya geçmek için onun yanından geçen yağmacı düşman ordusuna engel olmamasından dolayı kınayan mektubu
"Üstlendiği işi ihmal edip başkalarına bırakılan işe girişen kimse düşüncesiz aciz bir kimsedir. Korumanı emrettiğim halde kimsenin korumadığı ve düşmanın geçişine engel olmadığı sınırları bırakıp Kırkısya halkına karşı saldırıya girişmen, aklının eksikliğine delalet etmektedir.
Düşmanlarından dileyenlerin dostlarına karsı saldırıya geçmeleri için güçsüz,/savunmasız bir köprü olmuşsun.
Ne bir iş yapabilecek gücün var, ne düşmanın kalbinde korku ve heybetin var, ne bir sınırı koruyorsun, ne düşmanın şevketini yıkıyorsun, ne şehir halkının ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsun ve ne de emirini hoşnut edebiliyorsun. ve's-Selam"
Malik el-Eşter'i Mısır'a vali tayin ettiği zaman onunla gönderdiği mektup
"...Münezzeh olan Allah, Muhammed'i (s.a.a) âlemler için korkutucu, Resulleri için de şahit olarak gönderdi. O (s.a.a) göçtükten sonra Müslümanlar, hilafet hususunda çekişmeye başladılar.
Allah'a andolsun, Peygamberden (s.a.a) sonra Arabın bu işi Ehl-i Beyt'inden alıp başkasına bırakacakları, bana engel olacaklarını aklıma bile getirmedim.
İnsanların filana biat etmesi beni sıkıntıya düşürdü! İnsanların dinden döndüklerini, halkı Muhammed'in dinini iptal etmeye çağırdıklarını görünceye dek elimi tuttum, sabrettim.
Fakat bu olaylar olurken, İslam'a yardım etmezsem, onda bir gedik açılmasından veya yıkılmasından korktum. Çünkü bu musibet, benim için az bir zaman sürecek, sonra serap gibi yitecek, bulut gibi dağılıp gidecek olan hilafetten, size emir olmaktan daha büyüktü.
Hemen işe koyuldum, batıl yok olup gidinceye, din bütünüyle istikrara kavuşuncaya kadar mücadele ettim.
...Allah'a yemin olsun, onların karşısına tek başıma çıksam, onlar da bütün yeryüzünü kaplamış olsalar yine korkmam.
Zira ben onların daldıkları sapıklığı ve süslendiğim hidayeti çok iyi biliyorum, Rabbimden yakin ile birlikteyim. Ben Allah'a kavuşmayı özlüyor, onun güzel karşılığını ümit ediyor, bekliyorum.
Bana üzüntü veren şey bu ümmetin başına sefih, zalim ve facir kimselerin musallat olmaları, Allah'ın malını aralarında dolaştırmaları, kullarını köle yapmaları, salihleriyle savaşmaları, fasıklarını dost ve yardımcı edinmeleridir.
Onların arasında sizin için haram kılınmış olanı içip, İslam'a göre had vurulan var. Gönüllerini memnun edecek bir mal mülk verilmedikçe İslam'a gelmeyen var.
Üzerinizdeki hâkimiyetlerinden korkmasaydım sizleri bu kadar yönlendirmez, kınamaz, çağırmaz, teşvik etmezdim. Yüz çevirdiğinizde veya gevşediğinizde sizleri terk eder, bırakırdım.
Çevrenizin kuşatıldığını, şehirlerinizin alındığını, ülkelerinize el konulduğunu, beldenize savaş açıldığını görmüyor musunuz?
Allah size merhamet etsin, düşmanınızla savaşa çıkın, zaaf göstererek yerinizde çakılıp kalmayın, sonra zillete düşersiniz, nasibiniz daha da aşağı olur da perişan olursunuz. Savaşan kişi uyanık olmalıdır, çünkü kendisi uyuşa da rakibi asla uyumaz. ve's-Selam." Nehc'ül Belaga Mektuplar 59-62
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.