Önce plastik mermi ve gazla Filistinli Müslümanların üzerine çullanan İsrail, İslam coğrafyasındaki ülkelerin birbirleri harekete geçmeye çağırıp, her zaman olduğu gibi hiçbirisinin harekete geçmediğini görünce Gazze'nin üzerine havadan bomba yağdırmaya başladı.
Bu satırları kaleme alırken şehit sayısı 25'e ulaşmıştı.
Önceki gün bir gazetenin manşet haberinde Osmanlı arşivlerinde Kudüs'e ait tapu kayıtlarının bulunduğu ve bu kayıtların örneklerinin bir süre önce Filistinli yetkililere teslim edildiğini yazıyordu.
Haber aynen şöyleydi: "Türkiye'nin arşivlerinde bulunan Osmanlı'dan kalan belgelerde Kudüs'e ait 47 zabıt kayıt defterinde 171 bin 306 tapu kaydı bulunuyor. Bunun 133 bin 365'i özel mülkiyete, 37 bin 671'i vakıflara ait kayıtlardan oluşuyor. Tapu kayıtlarının örnekleri Türkiye tarafından bir süre önce Filistin yetkililere teslim edildi.
Filistinlilere bu tapu kayıtları hangi düşünceyle verildi bilmiyorum ancak bu haberi okurken 'Madem tapu kayıtları o toprakların gerçek sahiplerinin kimler olduğunu ispatlıyor, o zaman neden bu tapularımıza sahip çıkmıyoruz?' diye sormadan edemedim.
Öyle ya bizim ceddimize ait olan ve tapusu da elimizde olan toprakları İsrail'den geri almak için gerekli diplomatik ve hukuki girişimlerde neden bulunmuyoruz?
Aynı haberde Kudüs'te Sultan 2. Abdülhamid adına kayıtlı 139 tapu kaydından 137'si geçmiş dönemde hazineye devredildiği kalan 2'sinin ise Kudüs'ün Eriha Bölgesi'nde olduğu da hatırlatılıyordu.
İsrail'in Filistin'e reva gördüğü zulüm karşısında kınamaktan başka bir hamle yapmayan iktidardaki siyasiler, anlaşılan yere göğe sığdıramadıkları Sultan Abdülhamid'in tapulu arazilerini de bırakmışlar İsrail'e.
Tapusu Türkiye'de olan toprakların hesabını hukuki ve diplomatik yollarla saramayanların Filistin davasına sahip çıkmakta ne kadar samimi olduklarını varın siz düşünün.
İsrail, 14 Mayıs 1948'de tarihi Filistin toprakları üzerinde kurulduğunda
Yahudilerin bölgede sahip olduğu toprakların oranı yüzde 7'i geçmiyordu.
Yani yüz ölçümü yaklaşık 28 milyon dönüm Filistin topraklarında 1948'de Yahudilerin sahip olduğu tapulu arazi miktarı 2 milyon dönümdü.
Şu an ise Filistin topraklarının yüzde 90'ı İsrail işgali altında.
Osmanlı arşivlerindeki kayıtlara göre Yahudiler bu toprakların 650 bin dönümünü Osmanlı Devleti döneminde satın almışlar. 500 bin dönümünü 1917'den sonra Filistin'i yöneten İngilizler Yahudilere bağışlamış.
600 bin dönümünü de Filistin dışında yaşayan Hıristiyan Araplardan satın almışlar.
Bu durum 'Filistinliler topraklarını Yahudilere sattı' propagandasının doğru olmadığını göstermesinin yanında Filistin konusunda İslam coğrafyasında bugün gördüğümüz duyarsızlığın köklerinin Osmanlı dönemine kadar uzandığını gösteriyor.
Komşusu açken tok yatanı mümin saymayan inancımızın ölçüleri ortadayken İslam ülkesi diye onlarca ülke varken Filistin'in yıllardır İsrail terörü altında inlemesinin tek izahı; 'gerçek İslam'ın yaşanmıyor' olması olabilir.
Eğer gerçek İslam yaşansa, ortada gerçekten İslam ülkeleri olsa ne Filistin işgal edilir, ne de Mescid-i Aksa'da İsrail askerleri boy gösterebilirdi.
Merhum Hocam Prof. Dr. Haydar Baş'ın ömrü boyunca Ehl-i Beyt vurgusu yaparak, 'tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'tir' demesinin nedenini şimdi anlıyor muyuz?
Eğer Ehl-i Beyt'i anlayıp, Allah tarafından seçilmiş bu aile gibi İslam yaşayan Müslümanların bulunduğu ülkelerin İsrail'e tepkileri çok daha caydırıcı olurdu.
Hülasa, İslam ülkeleri önce bu duyarsızlıktan, bu ölçüsüzlükten kurtulmadan, Müslümanlar Ehl-i Beyt gibi İslam'ı anlayıp yaşamadan ne kendilerine ne de Filistin'e derman olabilirler.
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Oylar AKP’ye zoraki gitmiş! / 12.08.2023
- Ya o rüzgâr hiç esmezse… / 11.08.2023