Günümüzde içi boşaltılmış ve anlamını yitirmiş kelimelerden biri de barıştır. Toplumların temeli olan aileler bile, barışı aramakta ve özlemektedir. Hal böyle iken, yine de küresel barıştan söz edilmektedir.
Küresel barışı sağlamak, elbette herkesin yararınadır. Ama bu nasıl sağlanacaktır? Batılılara göre, tüm insanlar Hıristiyan olurlarsa veya Hıristiyanların yaptıklarına ve ettiklerine karışılmazsa, yani sömürüye ses çıkarılmazsa, küresel barış sağlanır.
Görülen o ki, küresel barıştan herkes aynı şeyi anlamıyor. Batılıların küresel barış dediği doğrudan doğruya küresel terörizmdir. Dolayısıyla küresel barışı Batılılardan beklemek safdilliktir. Hele Müslümanların böyle bir beklenti içerisinde olması çılgınlıktır.
Geçmişte küresel barışı sağlamış ve gelecekte de sağlayacak olan yalnızca Müslümanlardır. Müslümanlar bunu can, mal, din, namus ve akıl emniyetini temin ederek sağlamışlardı.
Bugün Osmanlı'nın düşmanları dahi, onun küresel barışı sağladığını ve denge unsuru oluşturduğunu kabul ediyorlar. Osmanlı'nın durdurulmasını, devin uyutulmasına benzeten Toynbee diyor ki: "Dev uyanırsa, karşısında kimse duramaz." Gerçekten de bir uyutulma söz konusudur.
Çünkü Müslümanlar, aralarına sınırlar çizilerek ve farklı rejimlerde yaşamaya mahkûm edilerek değiştirilememişlerdir. Dahası onları değiştirmek ve dönüştürmek için yapılan kültür devrimleri de başarısız olmuşlardır.
Müslümanlar, her türlü baskı ve saldırılara rağmen, kültür ve medeniyetlerini korumuşlardır. Tek eksiğimiz, kendi kaynaklarımızı temel alarak bölgesel ve küresel sorunlara çözümler sunamamaktır. Evet, küresel sorunlara da ancak ve ancak Müslümanlar çözüm getirebilir. Çünkü İslâm, evrenseldir ve tüm insanlığa hitap etmektedir.
O bakımdan Müslümanlar, insanlık âlemini kuşatacak olan küresel mesaj ve çözümleri ortaya koymak zorundadırlar. Bunu yapamazlarsa, görevlerini yerine getirmemiş olurlar.
İslâm ülkelerinde, Batılıların işgal ve sömürülerine karşı tepki ve başkaldırılar her geçen gün artmaktadır. Ne var ki, bunlar karşıtlık düzeyinden öteye henüz geçirilememiş ve küresel bir teze dönüştürülememişlerdir.
İslâm ülkelerinin bazı yöneticileri, Batılılara karşı fiili bir tavır gösterememekte, sadece tepki ve eleştiri ile yetinmektedirler. Böyle davranmak Müslümanları aldatmak, avutmak ve uyutmaktır. Müslümanların uyanık olmaları ve bu tür aldatmacalara prim vermemeleri gerekir.
İslâm ülkeleri, kendilerini milli hedeflerle sınırlandırmamalı ve mutlaka küresel projelere, özellikle de küresel barış projesine odaklanmalıdırlar. Suriyeli âlim Cevdet Said, bu konuya ilgili şunları söyler: "Hayatta vurgulanması gereken en önemli şey, İslâm'ın verdiği barış mesajıdır. Cihad, gerçeğin ortaya çıkması için çabalamaktır. Kuran'ın cihad dediği budur."
Barış dininin mensupları olan Müslümanlar, küresel barış için sığınılacak tek liman iken, ne yazık ki, Batılıların algı yönetimi sonucu, tam tersi bir konuma itilmektedirler. Bu yanlış gidişata "dur" demek ve tüm insanlığın önüne küresel bir barış projesi koymak borcundayız.
Küresel barışı sağlamak, elbette herkesin yararınadır. Ama bu nasıl sağlanacaktır? Batılılara göre, tüm insanlar Hıristiyan olurlarsa veya Hıristiyanların yaptıklarına ve ettiklerine karışılmazsa, yani sömürüye ses çıkarılmazsa, küresel barış sağlanır.
Görülen o ki, küresel barıştan herkes aynı şeyi anlamıyor. Batılıların küresel barış dediği doğrudan doğruya küresel terörizmdir. Dolayısıyla küresel barışı Batılılardan beklemek safdilliktir. Hele Müslümanların böyle bir beklenti içerisinde olması çılgınlıktır.
Geçmişte küresel barışı sağlamış ve gelecekte de sağlayacak olan yalnızca Müslümanlardır. Müslümanlar bunu can, mal, din, namus ve akıl emniyetini temin ederek sağlamışlardı.
Bugün Osmanlı'nın düşmanları dahi, onun küresel barışı sağladığını ve denge unsuru oluşturduğunu kabul ediyorlar. Osmanlı'nın durdurulmasını, devin uyutulmasına benzeten Toynbee diyor ki: "Dev uyanırsa, karşısında kimse duramaz." Gerçekten de bir uyutulma söz konusudur.
Çünkü Müslümanlar, aralarına sınırlar çizilerek ve farklı rejimlerde yaşamaya mahkûm edilerek değiştirilememişlerdir. Dahası onları değiştirmek ve dönüştürmek için yapılan kültür devrimleri de başarısız olmuşlardır.
Müslümanlar, her türlü baskı ve saldırılara rağmen, kültür ve medeniyetlerini korumuşlardır. Tek eksiğimiz, kendi kaynaklarımızı temel alarak bölgesel ve küresel sorunlara çözümler sunamamaktır. Evet, küresel sorunlara da ancak ve ancak Müslümanlar çözüm getirebilir. Çünkü İslâm, evrenseldir ve tüm insanlığa hitap etmektedir.
O bakımdan Müslümanlar, insanlık âlemini kuşatacak olan küresel mesaj ve çözümleri ortaya koymak zorundadırlar. Bunu yapamazlarsa, görevlerini yerine getirmemiş olurlar.
İslâm ülkelerinde, Batılıların işgal ve sömürülerine karşı tepki ve başkaldırılar her geçen gün artmaktadır. Ne var ki, bunlar karşıtlık düzeyinden öteye henüz geçirilememiş ve küresel bir teze dönüştürülememişlerdir.
İslâm ülkelerinin bazı yöneticileri, Batılılara karşı fiili bir tavır gösterememekte, sadece tepki ve eleştiri ile yetinmektedirler. Böyle davranmak Müslümanları aldatmak, avutmak ve uyutmaktır. Müslümanların uyanık olmaları ve bu tür aldatmacalara prim vermemeleri gerekir.
İslâm ülkeleri, kendilerini milli hedeflerle sınırlandırmamalı ve mutlaka küresel projelere, özellikle de küresel barış projesine odaklanmalıdırlar. Suriyeli âlim Cevdet Said, bu konuya ilgili şunları söyler: "Hayatta vurgulanması gereken en önemli şey, İslâm'ın verdiği barış mesajıdır. Cihad, gerçeğin ortaya çıkması için çabalamaktır. Kuran'ın cihad dediği budur."
Barış dininin mensupları olan Müslümanlar, küresel barış için sığınılacak tek liman iken, ne yazık ki, Batılıların algı yönetimi sonucu, tam tersi bir konuma itilmektedirler. Bu yanlış gidişata "dur" demek ve tüm insanlığın önüne küresel bir barış projesi koymak borcundayız.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018