(Dünden devam ediyoruz)
Konuşmacılardan birisi olan Tarihçi Ekrem Önen de Lozan'ın sadece anlaşmayı anlatarak anlaşılamayacağına vurgu yaparak Osmanlının son döneminde cereyan eden olayları anlattı.
Lozan'dan önce Skyes-Picot anlaşması ile İngilizler, Fransızlar ve Ruslar tarafından Kürdistan'ın bölünme projesinin hazırlandığını kaydeden Önen, bu bölünmenin fiilen de hayata geçirildiğini söyledi.
Kürtlerin günümüzde uluslararası güçlerin siyasetini çok iyi okuması gerektiğini ifade eden Ekrem Önen, "Bugün konjonktürel beyanlar üzerinde siyasetimizi inşa ediyoruz. Putin'in Biden'ın sözlerine bel bağlıyoruz. Oysa Kürtler faktör olmaktan kurtulup aktör olmalı. Bugün de devletler bizim adımıza siyaset yapıyor ama biz masada yokuz. Biz bu durumdan kurtulmaz isek kanaatimce Lozan tekrarlanır" ifadelerini kullandı.
Felsefeci Hasan Yıldız da aynı mantıktaki sunumunda yine tarihe iftira attı:
Lozan'da haksızlığa uğrayan, kendi topraklarında isimsizleştirilenlerin Kürtler olduğunu kaydeden Yıldız, "Kürtlerin soydan ve topraktan gelen hakları konusunda başvuracağı yasal zemin ortadan kaldırılıyordu; Çünkü onlar nasıl olsa Müslüman idiler. Lozan' da elde edilen bu konsensüs, Irak ve Suriye cephesinde de uygulanacak ve 'Müslüman bir ülkede Müslüman bir azınlığın olmayacağı' görüşünden hareketle, bu devletlerde Kürtler, Müslüman olmanın bedelini siyasi haklarından mahrum olarak ödeyeceklerdi. 1925 yılında Londra'da hazırlanan Irak Anayasası'nda Kürtlere yer verilmedi" dedi.
Öte yandan Kürt Diaspora Konfederasyonu (DİAKURD) Lozan Anlaşması'nın 100'üncü yılında "Kürt halkının ihlal edilen self-determinasyon hakkının uygulanması için Türkiye Cumhurbaşkanlığı'na yaptığı başvurudan yanıt alamadığı için uluslararası hukuk yollarına başvuruda bulunduğunu" açıklamıştı.
(Kaynak: https://www.rudaw.net/turkish/kurdistan/080720236)
Son söz
Anlaşılıyor ki, Cumhuriyetin 100. yılı için hayal kuranlar bir değil bin. Başlıklarından birisi de 'Lozan'; Lozan'ın 100. yılında Lozan ile hesaplaşmak istiyorlar.
Bu zihniyet, emperyalistlerden aldıkları desteklerle 1924-1930 yılları arasında tam 20 kez Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı ayaklandılar. Hepsinde ayakları kırıldı. Şimdi yine ayaklanmak istiyorlar.
Eğer bizler, Lozan'da İngilizlerin ısrarla, Kürtleri 'azınlık' kavramına dahil etme gayretlerine karşı merhum Atatürk'ün telgraf ile, "Bu topraklarda yaşayan ve Müslüman olan herkes kardeştir, bir millettir. O milletin adı da Türk Milleti'dir" anlayışına sahiplenir, imandan gelen kardeşliğimizi ortaya koyarsak yine onların ayaklarını kırarız. Aksi takdirde emperyalistler hedeflerine ulaşır.
Lozan'a dönersek
Belli fitne odakları Lozan'ı mağlubiyet olarak nitelemek istemiş hatta madenlerimizi Lozan Antlaşması'ndan ötürü çıkaramadığımız fitnesini yaymış ve Lozan'da ne kazandık, soruları ile gönülleri bulandırmaya çalışmışlardı.
Her alanda olduğu gibi bu alanda da merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın tokadını yediler.
"Lozan bu devletin tapu senedidir" diyen merhum Prof. Dr. Haydar Baş, Lozan ile kazandıklarımızı kabaca şöyle özetlemişti:
Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Lozan Barış Konferansı'nda tanınmış ve sorunları çözüme kavuşmuştur. Avrupalıların, Türkleri Anadolu ve Avrupa'dan atma (Şark meselesi) amaçları hayal kırıklığına dönüşmüştür.
Ermeni devletinin kurulması fikri tamamen reddedilmiştir.
Türkiye dış politikalarda tavrını belirginleştirmiş ve antlaşmaya ait esaslar taraflarca belirlenmiştir.
Türk milleti bugünkü sınırlarını o gün tüm dünyaya kabul ettirmiştir.
Kapitülasyonlar tamamen kaldırılmış ve Türkiye ekonomik özgürlüğünü kazanmıştır.
Türk milletinin bağımsızlığını yok eden Mondros ve Sevr Antlaşmaları geçersiz sayılmıştır.
Birinci Dünya Savaşı'nı bitiren bu son antlaşma, aynı zamanda uzun yıllar yürürlükte kalan tek barış antlaşmasıdır.
Antlaşma ile Türk devletinin bağımsızlığı resmen kabul edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti antlaşma koşullarına bağlı olarak devletlerin boyunduruğuna girmemiş ve hiçbir ülkeye savaş tazminatı ödememiştir.
Türk milleti, 'Türkiye'de yaşayan Müslüman olan herkes' olarak tanımlanmış, gayrimüslimler azınlık olarak kabul edilmiştir. Yani Lozan aynı zamanda Türk milleti kimliğinin de tapusudur.
Sevr yokluk, Lozan varlıktır
Böyle bir antlaşmaya hezimet demek, ya da Sevr'in maddeleri sanki Lozan'ın maddeleriymiş gibi lanse etmeye çalışmak art niyetli, İngiliz propagandacı yaklaşımlardır.
Sevr hezimet, Lozan büyük bir zaferdir.
Sevr kayıp, Lozan kaybettiklerimizi kazanmaktır.
Sevr esaret, Lozan bağımsızlığımızın tapusudur.
Sevr yıkılış, Lozan yeniden diriliştir.
Sevr yokluk, Lozan varlıktır, varlığın ispatıdır.
Lozan'daki uluslararası haklarımızı ve kazanımlarımızı korumaya çalışmak Türkiye ve Türk milleti olarak en büyük hedefimiz olmalıdır.
"Ne mutlu Türküm diyene" Mustafa Kemal Atatürk
- MHP’de gömlek değiştirdi / 11.06.2025
- Mafya dönemi bitti organize suçlar dönemi başladı / 09.06.2025
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025
- Baba devlet / 07.06.2025
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025
- Asıl kurban: Nefsin kurbanıdır / 05.06.2025
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025