Dün yazmıştım ya, Hamza Yanık'tan gelen mailin devamını vereceğim diye.
Mailin özeti şu; Amerikan tipi demokrasi anlayışı ve batının insanlığa sunduğu medeniyet.
İkisinin ortak paydası Hıristiyanlık kültür olduğuna göre, bunu şu şeklide özetlemek mümkün, müharref Hıristiyanlığın insanlığa büyük ikramiyesi.
Her işin bir izahı var ya, bunun da telafisi mümkündür.
Nasıl ki, on binlerce masumun kanının dökülmesine sebep olan haçlı savaşları için Papa toplu vaftiz yapmışsa, bunun için de toplu vaftiz programı yapar, olur biter.
Haçlı Savaşları din savaşları idi.
Hıristiyanlık inancını yaymak (bazen Hıristiyanlığın farklı mezhepleri arasında da haçlı savaşları yapıldı) uğruna bu savaşlar yapıldı. Öyle ki, Kudüs'te yapılan Haçlı Savaşı sonrası diz boyu insan kanı dolmuştu şehir caddeleri ve insan leşinden yolda yürümek imkansızdı.
Müteveffa Papa özür dilemişmiş Haçlı Savaşları yüzünden. Ama kimden?
Ölen Hıristiyanlardan mı, yoksa Müslümanlardan mı? Onu ancak bizdeki kutsanmışlar bilir.
Bütün bunların yanında, burada bir başka tarifi imkansız garabet daha var.
O da şudur!
İddiaların doğru olduğunu kabul edelim bir an.
Papa Haçlı Savaşları yüzünden (Müslümanlardan) özür dilediği bir zamanda, bir başka aşırı Hıristiyan olan Bush Haçlı Seferlerini başlattı.
Tam da o sırada Tacikistan'da vaftiz için bulunan Papa Bush'a bir emir gönderiyor: "Ben buradayken Afganistan'ı bombalama!"
Sizce de burada bir perhiz ve lahana turşusu çelişkisi yok mu?
Haçlı Savaşları yüzünden özür dileyen insan, samimi olsa Bush'a bir şey demez mi?
Efendim Papa'nın sözü Bush'a geçmez.
Peki "sözü Buhs'a geçmeyen Papa'nın özründen ne olur" diye insanın aklına bir şey gelmez mi!
Kısaca ortada özür mözür yok.
Dünyada inancının gereğini yerine getirip, daha sonra özür dileyen kaç kişi tanırsınız?
Bunu ancak dininde samimi olmayanlar yapar.
O tipler de bizde olur.
Önce "şeriat gelecek vahşet bitecek" diye slogan atar, sonra da özür diler.
Şükrü Karatepe'yi hatırlayın. Bir lüzumsuz cümleye bin özür dilemişti.
Sonunda da vals yapmıştı.
Neyse!
Şimdi gelelim Yanık türkülerimize.
***
- İspanyollar'ın Güney Amerika'ya ayak basmaları sonrasında derin bir kültürden gelen 90 milyon Tupi yerlisinden, 80 milyonunu yok ettiklerini..
- Belçika'da (ve Hollanda'da da) yaşayan halkın Valon ve Flaman olarak iki gruptan oluştuğunu ve aralarında uçurumlar olduğunu, birbirlerinin dillerini konuşmayıp, birbirleri ile mümkünse yan yana bile oturmadıklarını. Bağımsız ülkeler olmak istediklerini...
- Fransız dediğimiz insanların, 35 ayrı kökenden geldiğini. Ama hepsine Fransız olduklarının öğretildiğini...
- İngiliz-Fransız ortak yapımı Concorde uçaklarının tüm alt çalışmaları ve yatırımları bittikten sonra, Fransızlar'ın, uçağın isminin Fransızca'da olduğu gibi Concorde olarak yazılması, İngilizce'de olduğu gibi Concord olarak yazılamaması için neredeyse milyar dolarlık yatırımlarından vazgeçecekken, İngilizler'in, ismin Concorde olarak yazılmasını kabul ettiklerini...
- İngilizler'in Hindistan'daki yerli dokumacıların ellerini bilekten keserek, ülkede dokuma ürün üretecek esnaf kalmadığı için kendi ürünlerini Hindistan'a pazarladıklarını.. (Bu konuda Prof. Dr. Haydar Baş hocamın Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tenditler isimli eserinde geniş bilgi var)
- İngilizler'in, Hindistan'daki ahşabı çok kıymetli olan, mobilyacılıkta ve dekor işlerinde kullanılan tik (teak) ağaçlarını hoyratça keserek, Hint ormanları çorak alanlara çevirdiğini...
- İtalya'nın kuzeyi ve güneyi arasında husumet olduğunu, güney bölgelerinin ikide birde bağımsızlık istediğini ve hatta yakın bir tarihte bir ara bağımsızlık bile ilan ettiklerini...
- Baş rolünü Pierce Bronson'ın oynadığı, çocukluğumuzun vazgeçilmez romanı Robinson Crusoe filmini izleyenlerin, çocukluğumuzda bizi cezbeden keçi-tavuk yetiştirmek, buğday-mısır ekmek, tarım yapmak, doğayla mücadele etmek gibi bir tema üzerine kurulmadığını, Robinson'un kurtardığı ve Cuma adını verdiği yerliye kendini "Efendi" olarak tanıttığı, yerlinin dilini öğrenmeyip, yerliye kendi dilini öğrettiğini ve yerliye derhal kendi kitabı İncil'i vererek, onu kendi inancına çekmeye çalıştığını görüp filmin vermeye çalıştığı mesajını çok açık anladıklarını...
Filmde anlatılanın tamamen Robinson'un (ve tabii doğal olarak ait olduğu ...giller- türü familyasının) gittiği her yerde "Efendi" olduğu, ayak bastığı her yerde artık dilin İngilizce olacağı ve kitabın da Robinson'un kendi inancına ait olan İncil olacağıdır.
***
Burada bitti Yanık kardaşimin maili.
Batıyı anlatan daha binlerce misal var.
Batıyı, batı medeniyetini, batının insanlığa bakışını.
Bizimle hiçbir ortak paydAları yok şu adamların.
Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocamın "inşallah- Haziranın ilk haftasında okuyucuyla buluşacak olan "Haftanın Sohbeti" serisinin üçüncü eseri "NİÇİN TÜRKİYE" isimli kitapta, Batıyı en güzel özetleyen şu cümleyi bulacaksınız; "Batı ile bizim aramızdaki en büyük farklardan biri insana bakışımızdadır."
Yukarıda çok azını sıraladığım Batı tipi kahramanlıkların(!) hiçbiri bizim tarihimizde yoktur.
İşte dünün şeriatçıları bizi bu insanlardan biri yapmak için uğraş veriyor bugün.
Neylersin, herşey nasip.
Öyle değil mi Hasip?
Ucundan biraz kesip,
İdare etmek lazım.
Mailin özeti şu; Amerikan tipi demokrasi anlayışı ve batının insanlığa sunduğu medeniyet.
İkisinin ortak paydası Hıristiyanlık kültür olduğuna göre, bunu şu şeklide özetlemek mümkün, müharref Hıristiyanlığın insanlığa büyük ikramiyesi.
Her işin bir izahı var ya, bunun da telafisi mümkündür.
Nasıl ki, on binlerce masumun kanının dökülmesine sebep olan haçlı savaşları için Papa toplu vaftiz yapmışsa, bunun için de toplu vaftiz programı yapar, olur biter.
Haçlı Savaşları din savaşları idi.
Hıristiyanlık inancını yaymak (bazen Hıristiyanlığın farklı mezhepleri arasında da haçlı savaşları yapıldı) uğruna bu savaşlar yapıldı. Öyle ki, Kudüs'te yapılan Haçlı Savaşı sonrası diz boyu insan kanı dolmuştu şehir caddeleri ve insan leşinden yolda yürümek imkansızdı.
Müteveffa Papa özür dilemişmiş Haçlı Savaşları yüzünden. Ama kimden?
Ölen Hıristiyanlardan mı, yoksa Müslümanlardan mı? Onu ancak bizdeki kutsanmışlar bilir.
Bütün bunların yanında, burada bir başka tarifi imkansız garabet daha var.
O da şudur!
İddiaların doğru olduğunu kabul edelim bir an.
Papa Haçlı Savaşları yüzünden (Müslümanlardan) özür dilediği bir zamanda, bir başka aşırı Hıristiyan olan Bush Haçlı Seferlerini başlattı.
Tam da o sırada Tacikistan'da vaftiz için bulunan Papa Bush'a bir emir gönderiyor: "Ben buradayken Afganistan'ı bombalama!"
Sizce de burada bir perhiz ve lahana turşusu çelişkisi yok mu?
Haçlı Savaşları yüzünden özür dileyen insan, samimi olsa Bush'a bir şey demez mi?
Efendim Papa'nın sözü Bush'a geçmez.
Peki "sözü Buhs'a geçmeyen Papa'nın özründen ne olur" diye insanın aklına bir şey gelmez mi!
Kısaca ortada özür mözür yok.
Dünyada inancının gereğini yerine getirip, daha sonra özür dileyen kaç kişi tanırsınız?
Bunu ancak dininde samimi olmayanlar yapar.
O tipler de bizde olur.
Önce "şeriat gelecek vahşet bitecek" diye slogan atar, sonra da özür diler.
Şükrü Karatepe'yi hatırlayın. Bir lüzumsuz cümleye bin özür dilemişti.
Sonunda da vals yapmıştı.
Neyse!
Şimdi gelelim Yanık türkülerimize.
***
- İspanyollar'ın Güney Amerika'ya ayak basmaları sonrasında derin bir kültürden gelen 90 milyon Tupi yerlisinden, 80 milyonunu yok ettiklerini..
- Belçika'da (ve Hollanda'da da) yaşayan halkın Valon ve Flaman olarak iki gruptan oluştuğunu ve aralarında uçurumlar olduğunu, birbirlerinin dillerini konuşmayıp, birbirleri ile mümkünse yan yana bile oturmadıklarını. Bağımsız ülkeler olmak istediklerini...
- Fransız dediğimiz insanların, 35 ayrı kökenden geldiğini. Ama hepsine Fransız olduklarının öğretildiğini...
- İngiliz-Fransız ortak yapımı Concorde uçaklarının tüm alt çalışmaları ve yatırımları bittikten sonra, Fransızlar'ın, uçağın isminin Fransızca'da olduğu gibi Concorde olarak yazılması, İngilizce'de olduğu gibi Concord olarak yazılamaması için neredeyse milyar dolarlık yatırımlarından vazgeçecekken, İngilizler'in, ismin Concorde olarak yazılmasını kabul ettiklerini...
- İngilizler'in Hindistan'daki yerli dokumacıların ellerini bilekten keserek, ülkede dokuma ürün üretecek esnaf kalmadığı için kendi ürünlerini Hindistan'a pazarladıklarını.. (Bu konuda Prof. Dr. Haydar Baş hocamın Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tenditler isimli eserinde geniş bilgi var)
- İngilizler'in, Hindistan'daki ahşabı çok kıymetli olan, mobilyacılıkta ve dekor işlerinde kullanılan tik (teak) ağaçlarını hoyratça keserek, Hint ormanları çorak alanlara çevirdiğini...
- İtalya'nın kuzeyi ve güneyi arasında husumet olduğunu, güney bölgelerinin ikide birde bağımsızlık istediğini ve hatta yakın bir tarihte bir ara bağımsızlık bile ilan ettiklerini...
- Baş rolünü Pierce Bronson'ın oynadığı, çocukluğumuzun vazgeçilmez romanı Robinson Crusoe filmini izleyenlerin, çocukluğumuzda bizi cezbeden keçi-tavuk yetiştirmek, buğday-mısır ekmek, tarım yapmak, doğayla mücadele etmek gibi bir tema üzerine kurulmadığını, Robinson'un kurtardığı ve Cuma adını verdiği yerliye kendini "Efendi" olarak tanıttığı, yerlinin dilini öğrenmeyip, yerliye kendi dilini öğrettiğini ve yerliye derhal kendi kitabı İncil'i vererek, onu kendi inancına çekmeye çalıştığını görüp filmin vermeye çalıştığı mesajını çok açık anladıklarını...
Filmde anlatılanın tamamen Robinson'un (ve tabii doğal olarak ait olduğu ...giller- türü familyasının) gittiği her yerde "Efendi" olduğu, ayak bastığı her yerde artık dilin İngilizce olacağı ve kitabın da Robinson'un kendi inancına ait olan İncil olacağıdır.
***
Burada bitti Yanık kardaşimin maili.
Batıyı anlatan daha binlerce misal var.
Batıyı, batı medeniyetini, batının insanlığa bakışını.
Bizimle hiçbir ortak paydAları yok şu adamların.
Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocamın "inşallah- Haziranın ilk haftasında okuyucuyla buluşacak olan "Haftanın Sohbeti" serisinin üçüncü eseri "NİÇİN TÜRKİYE" isimli kitapta, Batıyı en güzel özetleyen şu cümleyi bulacaksınız; "Batı ile bizim aramızdaki en büyük farklardan biri insana bakışımızdadır."
Yukarıda çok azını sıraladığım Batı tipi kahramanlıkların(!) hiçbiri bizim tarihimizde yoktur.
İşte dünün şeriatçıları bizi bu insanlardan biri yapmak için uğraş veriyor bugün.
Neylersin, herşey nasip.
Öyle değil mi Hasip?
Ucundan biraz kesip,
İdare etmek lazım.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024