Futbol geyiğinin çevrildiği programlarda bir kabul cümlesi vardır. “En iyi hakem tartışılmayan hakemdir” diye… Bu hesapla maçı değil, hakemi konuşmak Çakar’lara, Toroğlu’lara göre iyiye işaret etmez.
Alın size yargı düzenimize tıpatıp uyumlu bir altın kural!
Son zamanlarda siz hiç mahkeme kararlarının “şeriatın kestiği parmak acımaz” diye içe dönük bir onaya dönüştüğü sade vatandaş tavrı gördünüz mü?
Buyurun Hüseyin Gülerce yorumu: “Özel yetkili Mahkemeler kaldırılırsa Türkiye’nin Ergenekon süreci yara alabilir, iktidarınızı kaybedebilirsiniz”!
Bu cümleyi nasıl anlamalıyız acaba?
Bir sürü şey söyleyebilir ama doğru kavram “itiraf” olacaktır.
Gülerce Efendi yargıya siyasi bir rol tarif ediyor, misyon biçiyor, yargıyı intihara sürüklüyor!
Birinci sınıf hukuk ülkelerinde böyle bir cümle duymazsınız. Bu ancak 3. Dünya ya da darbe ülkelerinde görülecek bir durumdur. Oysa Hukuk Düzenin en temel ilkesi şudur:
“Mahkemeler, her türlü sübjektif koşullardan farklı olarak ve bunun üstüne çıkarak mevzuat ve adalet duygusu içinde karar verirler”!
Verilecek karar hükümet de düşürse, hükümet de kursa fark etmez. Yargı sonuçla ilgilenmez. Eylem ile fail arasındaki illiyet bağına bakar ve kararını verir!
***
Normal ülkelerde mahkeme başkanlarının ismi duyulmaz. Fail değil, fiil esastır çünkü… Oysa şimdi hangi mahkemenin hangi başkan olduğunu, hangi savcının nereye tayin olduğunu vak’ayı adiyeden olarak biliyoruz.
Niye böyle?
Çünkü Hüseyin Gülerce zihniyeti tuzu kokuttu! “Senin savcın iyidir, benim davama filanca hâkim baksın” mantığı ile yargının içini boşalttılar! Kamu düzeninden sayılan “yetki” kavramı üzerinden hâkim ve savcı tayini yaptılar, mahkemeleri 12 Eylül döneminden daha çok tartışılır hale getirdiler.
Hükümet acaba şimdi adil bir sistem kurmak için mi özel yetkili mahkemeleri kaldırmak istiyor? Yoksa Cemaate geçen kontrolü dizginlemek ve kendi hâkimiyetini tesisi etmek için mi?
Sonuç, sebebinden belli…
MİT müsteşarından dolayı Başbakan’a dokunulmasa idi bu değişiklik gündeme gelir miydi?
Mantık bu ise yetki, özel de olsa, genel de olsa, bölgesel de olsa durum değişmeyecek.
Yürütme, yargının içinden elini çekmek durumundadır. Aksi takdirde Cemaatin değil, majestelerin yargısı ile başladığımız noktaya geri döneriz.
Alın size yargı düzenimize tıpatıp uyumlu bir altın kural!
Son zamanlarda siz hiç mahkeme kararlarının “şeriatın kestiği parmak acımaz” diye içe dönük bir onaya dönüştüğü sade vatandaş tavrı gördünüz mü?
Buyurun Hüseyin Gülerce yorumu: “Özel yetkili Mahkemeler kaldırılırsa Türkiye’nin Ergenekon süreci yara alabilir, iktidarınızı kaybedebilirsiniz”!
Bu cümleyi nasıl anlamalıyız acaba?
Bir sürü şey söyleyebilir ama doğru kavram “itiraf” olacaktır.
Gülerce Efendi yargıya siyasi bir rol tarif ediyor, misyon biçiyor, yargıyı intihara sürüklüyor!
Birinci sınıf hukuk ülkelerinde böyle bir cümle duymazsınız. Bu ancak 3. Dünya ya da darbe ülkelerinde görülecek bir durumdur. Oysa Hukuk Düzenin en temel ilkesi şudur:
“Mahkemeler, her türlü sübjektif koşullardan farklı olarak ve bunun üstüne çıkarak mevzuat ve adalet duygusu içinde karar verirler”!
Verilecek karar hükümet de düşürse, hükümet de kursa fark etmez. Yargı sonuçla ilgilenmez. Eylem ile fail arasındaki illiyet bağına bakar ve kararını verir!
***
Normal ülkelerde mahkeme başkanlarının ismi duyulmaz. Fail değil, fiil esastır çünkü… Oysa şimdi hangi mahkemenin hangi başkan olduğunu, hangi savcının nereye tayin olduğunu vak’ayı adiyeden olarak biliyoruz.
Niye böyle?
Çünkü Hüseyin Gülerce zihniyeti tuzu kokuttu! “Senin savcın iyidir, benim davama filanca hâkim baksın” mantığı ile yargının içini boşalttılar! Kamu düzeninden sayılan “yetki” kavramı üzerinden hâkim ve savcı tayini yaptılar, mahkemeleri 12 Eylül döneminden daha çok tartışılır hale getirdiler.
Hükümet acaba şimdi adil bir sistem kurmak için mi özel yetkili mahkemeleri kaldırmak istiyor? Yoksa Cemaate geçen kontrolü dizginlemek ve kendi hâkimiyetini tesisi etmek için mi?
Sonuç, sebebinden belli…
MİT müsteşarından dolayı Başbakan’a dokunulmasa idi bu değişiklik gündeme gelir miydi?
Mantık bu ise yetki, özel de olsa, genel de olsa, bölgesel de olsa durum değişmeyecek.
Yürütme, yargının içinden elini çekmek durumundadır. Aksi takdirde Cemaatin değil, majestelerin yargısı ile başladığımız noktaya geri döneriz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021