Her şey bir soruyla başladı, soru işaretleriyle devam ediyor ve sorularla bitecek...
Farkında mısınız, hayatımız hep sorulardan ibaret.
Bu sorular ve cevaplar hareket ettiğimiz yolda kimi zaman şeritler kimi zamanda yoldan çıkmamak için bariyerler oluşturmuştur.
İlk yaratılışta "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye bir soruyla karşılaşarak bu yolculuğa başladık.
Okul hayatından iş hayatına, özel hayatımızda hep sorulara muhatap kalırız.
Çeşitli sınavlara tâbi oluruz. Bu sorulara verdiğimiz cevaplara göre hayatımız şekillenir.
Bazen bu sorularda cevaplar gizlidir.
Bir insanın zekası verdiği cevaplardan değil sorduğu sorulardan bellidir.
Peygamberimiz, "İlim bir hazinedir anahtarı ise soru sormaktır" buyurur.
Yine başka bir hadiste, "İlmin yarısı güzel soru sormakla başlar" buyurmuştur.
O zaman şöyle diyebiliriz: Bizler hakikate sorarak ve sorgulayarak ulaşabiliriz.
Bu sorular insanı muhasebe yapmaya yönlendirir.
İnsanın durumunu düşünmesini, dilini korumasını ve zamanı tanımasını sağlar. Bu soru sorma, temeli çok eskilere dayanan bilgelik ve ahlak sanatıdır.
Sokrates ve onun felsefesinde ise, "Ben kimseye ne yapacağını söylemem. Sadece doğru cevapları bulabilecekleri sorular sorarım" şeklinde karşımıza çıkar.
Psikologlar ve yaşam koçları bu soru sorma sanatını çok kullanırlar. Danışanlarına bir arkeoluğun sahada minik kazılarla hazineyi çıkarmada gösterdiği özenle, sorularla incitmeden sakin bir şekilde iç dünyalarına dönmelerini için bir yol hazırlarlar.
İmam Ali ve diğer imamların bilgelikleri özellikle kendilerine sorulan sorularla zirveye ulaşmıştır.
Merhum hocamız Haydar Baş Bey de bu sorma ve sorgulama tekniğini çok kullanırdı.
Olguları ve kavramları daha derinlikli ve incelikli yorumlama yeteneği üst seviyedeydi.
En önemlisi bildiğini düşündüğü konularda bile sürekli okuması, araştırması, güncel gelişmeleri izlemesi ve istişareye önem vermesiydi.
Bu yüzden de konuşmalarında, yazılarında, açıklamalarında felsefi bir derinlik vardı. Sanat, edebiyat, felsefe, psikoloji, sosyoloji, fizik ile beslenen bir entelektüelin hali ön plana çıkardı. Yorumlarının derinlik içermeyeceği bir konuşması hemen hemen neredeyse yoktu. Ezbere konuşmaz, kuru bilgilere yer vermeden sorunları anlamayı ve analiz etmeyi çok severdi.
Ön yargılardan ve kabullerden uzaktı, her meseleye tarafsız ve sanki ilk defa karşılaşıyormuş gibi davranırdı. Bu yüzden Ehl-i Beyt gerçeğini ortaya çıkardı, "Hoş Geldin Atatürk" kitabı ile bu milleti buluşturdu. Saltanat ile cumhuriyet karşılaştırmasını doğru bir şekilde yaptı. Osmanlıdaki çocuk katliamının yanlışlığını ve haremde kadınların annelik duygusu ile hareket ederek çocuklarının ölmemesi için çeşitli oyunlara alet olmaları gibi küçük büyük en girift konuları basit şekilde ortaya çıkardı.
Belki de en önemli devrimi olan Milli Ekonomi Modelini de kapitalist düzeni sorgulayarak gerçekleştirdi.
Bir kez daha böyle bir bilge insanı rahmetle anıyor, çağının aslında yeni başladığını görmenin mutluluğunu yaşıyoruz.
- R.Sümeyye Aydın: Hüseyin Baş’ın mücadelesi / 27.05.2023
- FATİH KIVIK: Son çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş hocamız / 18.04.2023
- ALİ HAMZA AYDIN: Millete rağmen o koltukta oturulmaz / 28.03.2023
- FATIMA ZEHRA AYDIN: Milletimiz Ata’sını arıyor-1 / 16.02.2023
- Şener KONUKSEVEN: Canım vatanım / 01.11.2022
- Ali Hamza Aydın: Kim bu Hasan Yeşildağ? / 25.08.2022
- Fatma Er : Bırakın yaram kanasın / 18.04.2021
- Ben kime kimin aşkını anlatıyorum / 14.04.2021
- Halil Zafer SIĞIN: VAR Bİ HAYALİMİZ / 05.12.2020