İsrail'in Washington'daki en önemli kapılarından birisi olan CSIS Türkiye Masası Şefi Bülent Alirıza'nın İstanbul'da yaşanan terörle ilgili söyledikleri son dereçe manidar;
"Türkiye teröre karşı mücadelede bizleri, 1 Mart'ta yalnız bıraktı. Daha sonra 7 Ekim'de özrün telafisi anlamında kabul ettiği tezkerede ise, şartlar öne sürerek ancak lokal bir mücadeleyi kabul etti. Türkiye'nin karar vermesi gerekiyor. Teröre karşı mücadele edecek mi, etmeyecek mi? Biz olaya Washington'dan böyle bakıyoruz."
CSIS önemli bir kuruluş. Erdoğan ve Gül'ün her Washington ziyaretinde ayak yolu yaptıkları siyaset stratejisi üreten bir merkez. Bülent Alirıza ismi de önemli. Kendileri Türkçe'yi İngilizce aksanı ile konuşuyor ve CSIS gibi bir Yahudi kuruluşuna direktör yapılacak kadar "içerden" ve "güvenilir" bulunuyor. Hatta ABD'nin ( İsrail mi demek lazım) Denktaş'ın yerine düşündüğü bir isim olduğu da yazılıp, çiziliyor.
İşte bu CSIS ve Bülent Alirıza İstanbul'daki terörün mesajını anlamak istemeyenlere, saptırmaya çalışanlara etkin bir ağız olarak cevap veriyor;
"Irak'ta bizim için savaşmadınız ( 1 Mart tezkeresi). Savaşıyoruz dediğiniz anda da koşullar öne sürdünüz ( 7 Ekim tezkeresi)."
Hemen belirtelim ki Bülent Alirıza'nın mücadele etmediniz dediği terör, Irak halkına karşı lejyoner olmamak. CSIS direktörünün terörden kastettiği şey bu.
Diyebiliriz ki son bir yıldır Türkiye-ABD-İsrail üçgeninde Irak eksenli yaşanan büyük mücadele, Paul Wolfowitz'in 1 Mart'tan sonra attığı o ünlü fırçadan sonra ilk kez birinci elden bu kadar açık, bu kadar net ifade ediliyor.
"Bizim senaryomuzda yer almadınız. Dolayısıyla da terörü hak ettiniz" demeye getiriyor Bülent Alirıza...
Hemen şu önemli notu ekleyelim ki, 7 Ekim tezkeresinin öncesi ve sonrasında ekonomik ve siyasi anlamda hükümet, ABD ile en ufak bir pazarlığa girişmedi. Pazarlık yürüten, şartlar öne süren, talep ifade eden adres TSK idi.
Loizidiu davası
ve start verildi
CHP'nin önemli ismi, eski diplomat Onur Öymen parti kimliğinin de üstüne çıkarak, zengin tecrübesinin de katkılarıyla önemli terör analizleri yapıyor. İşte Öymen'in yaptığı değerlendirmelerden bir not;
" Türkiye 1975 yılına kadar terörün adını bilmeyen bir ülkeydi. Kıbrıs Barış Harekatından bir yıl sonra bu ülke terörle tanıştı."
Öymen'in söylediği önemli bir şey daha var;
"Hiç bir terör eylemi, siyasi olaylardan bağımsız değildir."
Evet Onur Öymen'in sözleri de, Bülent Alirıza'nınki kadar anlamlı ve şifre çözücü.
Terör mesajı arayanlar için prensibi ortaya koyuyor, Onur Öymen;
"Birilerinin ayağına bastıysanız, haklı bile olsanız farketmez. Terör gelir sizi bulur."
Onur Öymen konuyu Kıbrıs özelinden anlattığı için o haklı nedenlerden birisini Ada'da, bugünlerde öne çıkan ve güncel hale gelen Loizidiu davasında arayalım isterseniz.
Bu davanın önemi, terörün sıcaklığı içinde belki çok fazla öne çıkamadı. Fakat dava, teröre mesaj olacak kadar kritik ve zamanlama olarak da üzerinde durulmaya değer.
Kıbrıs'la ilgili gelişmeler hepimizin malumu... Türkiye'nin karar vermesi gerekiyor;
"Ya AB-ABD'den gelecek taleplere evet diyerek Kıbrıs'ı ebediyyen kaybedecek. Ya da hayır diyecek ve AB hallüsinasyonu sona erecek."
İşte böyle bir denklemi var Kıbrıs'ın... Denklemin kilidi 2004'te çözülecek derken, Loizidiu davası verilecek hayati kararı hemen bugüne çekti. Yeni formül de yukarıda ifade ettiğimizden farklı değil;
" Türkiye ya AİHM kararına evet diyerek, 1974 harekatının bir işgal olduğunu kabul edecek ve en az 80 bin Rum kuzeye dönecek. Yani Kıbrıs kaybedilecek. Ya da AİHM'ne hayır denilip Avrupa Konseyi başta olmak üzere hem Avrupa'dan dışlanacak, hem de aynı adresin hedef tahtasına oturacak."
İşte Loizidiu davasının önemi bu... Ve bu kararı Türkiye, ertelenen şu beş gün içinde verecek.
Terör ve karar
Her zaman ifade etmeye çalıştığımız bir şeyi tekrarlayalım. Türkiye ya tamam, ya devam limanına demirlemiş durumda. En hayati kararlarını Türkiye geciktirmeden, gecikemeden verme pozisyonuyla karşı karşıya...
Kıbrıs'la ilgili bir karar verilecek. Ama atılacak adım öyle bir anlam taşıyor ki Kıbrıs'ı kaybedecek Türkiye'nin, bu coğrafyada yaşama şansının kalmaması gibi bir hayati finale de imza atmanız gerekiyor.
Ya da Kuzey Irak'ta kurulacak bir Kürt Federasyonu, Türkiye'yi parçalarım diye bas bas bağırıyor.
Ya da Heybeliada Ruhban Okulu'nu açarsanız bunun sonucu, Fener Patrikhanesi'nin uluslararası statüsünün kabulü ve İstanbul'un Vatikan'laştırılmasına evet demiş olmanızdan başka bir anlam taşımıyor.
İşte Türkiye bunlara karar verecek. Devam'a ya da tamam'a...
Ülke kurtlar sofrasında paylaşılıyor. Doğumuz ABD, batımız AB'nin nüfuz sahası içinde. Önemli bir şey daha var ki o da bu iki blok, ya da dünyayı yönetenler Türkiye'yi paylaşma konusunda mutabakata varmış görünüyorlar. Tıpkı Osmanlı'nın son döneminde "hasta adam"ı paylaştıkları gibi, Türkiye Cumhuriyeti'ni de nüfuz kayıtlarına geçirmiş durumdalar.
Bu fotoğrafın sordurduğu soru şudur:
Paylaşıma kim direniyor? Adresin hükümet olmadığını söyleyelim.
Yaşadığımız terörün sizce bu dirence yönelik mesajı dışında bir anlamı olabilir mi?
Onur Öymen'in sözlerini hatırlayın...
"Türkiye teröre karşı mücadelede bizleri, 1 Mart'ta yalnız bıraktı. Daha sonra 7 Ekim'de özrün telafisi anlamında kabul ettiği tezkerede ise, şartlar öne sürerek ancak lokal bir mücadeleyi kabul etti. Türkiye'nin karar vermesi gerekiyor. Teröre karşı mücadele edecek mi, etmeyecek mi? Biz olaya Washington'dan böyle bakıyoruz."
CSIS önemli bir kuruluş. Erdoğan ve Gül'ün her Washington ziyaretinde ayak yolu yaptıkları siyaset stratejisi üreten bir merkez. Bülent Alirıza ismi de önemli. Kendileri Türkçe'yi İngilizce aksanı ile konuşuyor ve CSIS gibi bir Yahudi kuruluşuna direktör yapılacak kadar "içerden" ve "güvenilir" bulunuyor. Hatta ABD'nin ( İsrail mi demek lazım) Denktaş'ın yerine düşündüğü bir isim olduğu da yazılıp, çiziliyor.
İşte bu CSIS ve Bülent Alirıza İstanbul'daki terörün mesajını anlamak istemeyenlere, saptırmaya çalışanlara etkin bir ağız olarak cevap veriyor;
"Irak'ta bizim için savaşmadınız ( 1 Mart tezkeresi). Savaşıyoruz dediğiniz anda da koşullar öne sürdünüz ( 7 Ekim tezkeresi)."
Hemen belirtelim ki Bülent Alirıza'nın mücadele etmediniz dediği terör, Irak halkına karşı lejyoner olmamak. CSIS direktörünün terörden kastettiği şey bu.
Diyebiliriz ki son bir yıldır Türkiye-ABD-İsrail üçgeninde Irak eksenli yaşanan büyük mücadele, Paul Wolfowitz'in 1 Mart'tan sonra attığı o ünlü fırçadan sonra ilk kez birinci elden bu kadar açık, bu kadar net ifade ediliyor.
"Bizim senaryomuzda yer almadınız. Dolayısıyla da terörü hak ettiniz" demeye getiriyor Bülent Alirıza...
Hemen şu önemli notu ekleyelim ki, 7 Ekim tezkeresinin öncesi ve sonrasında ekonomik ve siyasi anlamda hükümet, ABD ile en ufak bir pazarlığa girişmedi. Pazarlık yürüten, şartlar öne süren, talep ifade eden adres TSK idi.
Loizidiu davası
ve start verildi
CHP'nin önemli ismi, eski diplomat Onur Öymen parti kimliğinin de üstüne çıkarak, zengin tecrübesinin de katkılarıyla önemli terör analizleri yapıyor. İşte Öymen'in yaptığı değerlendirmelerden bir not;
" Türkiye 1975 yılına kadar terörün adını bilmeyen bir ülkeydi. Kıbrıs Barış Harekatından bir yıl sonra bu ülke terörle tanıştı."
Öymen'in söylediği önemli bir şey daha var;
"Hiç bir terör eylemi, siyasi olaylardan bağımsız değildir."
Evet Onur Öymen'in sözleri de, Bülent Alirıza'nınki kadar anlamlı ve şifre çözücü.
Terör mesajı arayanlar için prensibi ortaya koyuyor, Onur Öymen;
"Birilerinin ayağına bastıysanız, haklı bile olsanız farketmez. Terör gelir sizi bulur."
Onur Öymen konuyu Kıbrıs özelinden anlattığı için o haklı nedenlerden birisini Ada'da, bugünlerde öne çıkan ve güncel hale gelen Loizidiu davasında arayalım isterseniz.
Bu davanın önemi, terörün sıcaklığı içinde belki çok fazla öne çıkamadı. Fakat dava, teröre mesaj olacak kadar kritik ve zamanlama olarak da üzerinde durulmaya değer.
Kıbrıs'la ilgili gelişmeler hepimizin malumu... Türkiye'nin karar vermesi gerekiyor;
"Ya AB-ABD'den gelecek taleplere evet diyerek Kıbrıs'ı ebediyyen kaybedecek. Ya da hayır diyecek ve AB hallüsinasyonu sona erecek."
İşte böyle bir denklemi var Kıbrıs'ın... Denklemin kilidi 2004'te çözülecek derken, Loizidiu davası verilecek hayati kararı hemen bugüne çekti. Yeni formül de yukarıda ifade ettiğimizden farklı değil;
" Türkiye ya AİHM kararına evet diyerek, 1974 harekatının bir işgal olduğunu kabul edecek ve en az 80 bin Rum kuzeye dönecek. Yani Kıbrıs kaybedilecek. Ya da AİHM'ne hayır denilip Avrupa Konseyi başta olmak üzere hem Avrupa'dan dışlanacak, hem de aynı adresin hedef tahtasına oturacak."
İşte Loizidiu davasının önemi bu... Ve bu kararı Türkiye, ertelenen şu beş gün içinde verecek.
Terör ve karar
Her zaman ifade etmeye çalıştığımız bir şeyi tekrarlayalım. Türkiye ya tamam, ya devam limanına demirlemiş durumda. En hayati kararlarını Türkiye geciktirmeden, gecikemeden verme pozisyonuyla karşı karşıya...
Kıbrıs'la ilgili bir karar verilecek. Ama atılacak adım öyle bir anlam taşıyor ki Kıbrıs'ı kaybedecek Türkiye'nin, bu coğrafyada yaşama şansının kalmaması gibi bir hayati finale de imza atmanız gerekiyor.
Ya da Kuzey Irak'ta kurulacak bir Kürt Federasyonu, Türkiye'yi parçalarım diye bas bas bağırıyor.
Ya da Heybeliada Ruhban Okulu'nu açarsanız bunun sonucu, Fener Patrikhanesi'nin uluslararası statüsünün kabulü ve İstanbul'un Vatikan'laştırılmasına evet demiş olmanızdan başka bir anlam taşımıyor.
İşte Türkiye bunlara karar verecek. Devam'a ya da tamam'a...
Ülke kurtlar sofrasında paylaşılıyor. Doğumuz ABD, batımız AB'nin nüfuz sahası içinde. Önemli bir şey daha var ki o da bu iki blok, ya da dünyayı yönetenler Türkiye'yi paylaşma konusunda mutabakata varmış görünüyorlar. Tıpkı Osmanlı'nın son döneminde "hasta adam"ı paylaştıkları gibi, Türkiye Cumhuriyeti'ni de nüfuz kayıtlarına geçirmiş durumdalar.
Bu fotoğrafın sordurduğu soru şudur:
Paylaşıma kim direniyor? Adresin hükümet olmadığını söyleyelim.
Yaşadığımız terörün sizce bu dirence yönelik mesajı dışında bir anlamı olabilir mi?
Onur Öymen'in sözlerini hatırlayın...
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021