Türkiye üzerine oynanan büyük oyunlara ve özellikle bu oyunların en tehlikelisi konumundaki misyonerlik tuzağına karşı yapılan etkin mücadele birilerini fena halde rahatsız etti. Özellikle dinlerarası diyalog adı altında bu ülkenin, bu milletin ve İslâm dininin kökünü dinamitlemek niyetindeki yerli işbirlikçilerin tekerine çomak sokan ve daha kimsenin gündeminde yokken 1987'de bu tehlikeye dikkat çekmeye başlayan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş "Müslüman görünümlü gizli Hıristiyan katırlarını" öyle bir ürküttü ki, ne yapacaklarını şaşırdılar. Baş, ısrarla bu mücadeleyi yürütüp, misyonerlere, yerli işbirlikçilerine ve onların ABD ve Vatikan uzantılarına savaş açtı. Bıkmadan usanmadan milleti bu yönde bilgilendirmeye, ikaz etmeye, kitaplar, makaleler, broşürler yazmaya, seminerler, mitingler, konferanslar tertip etmeye ısrarla devam etti. İlk yıllarda insanların kafalarında "tabu" haline gelmiş bazı isim, cemaat ve gruplarla ilgili "dehşet verici bilgiler", ülkelerine ve peşlerinden giden insanlara karşı nasıl bir ihanet içinde olduklarını ortaya koyduğu için algılanma noktasında sıkıntı yaşandı. Fakat artık üzerinde yaşadığımız toprağın tıpkı Afrika'da olduğu gibi yavaş yavaş altımızdan kaydığı anlaşılanca insanlar uyanmaya ve misyonerlerle onların işbirlikçisi diyalogculara karşı sert tepki göstermeye başladı. İnsanlardaki bu uyanış sadece misyoner teşkilatları ve onları yönlendiren dış güçleri rahatsız etmekle kalmadı, AB ve ABD'ye bağımlılık politikası izleyen medya ve hükümeti de rahatsız etti. Nitekim Türkiye üzerine oynanan oyun, AB, ABD, misyonerlik, diyalog gibi dört ana koldan yürütülmekte. Ne zamanki, misyoner papazların birçoğunun eski nur talebeleri olduğu ve bu kişilerin "Papa cenapları" tarafından özel olarak kutsandığı ortaya çıktı, işte o zaman Türkiye'de yürütülen uluslarüstü bu tuzağın somut sonuçlar aldığı anlaşıldı.
Onbinlerce gencimiz bu yolla Hıristiyan yapıldı, milyonlarca metrekare vatan toprağı bu emeller uğruna satın alındı, onbinlerce kilise açıldı ve onbinlerce misyoner papaz Anadolu'nun her köşesine kirli emellerini hayata geçirmek üzere yayıldı? Bunlar Türkiye'de bu kişilerin sonuca gitme noktasında hangi aşamada bulunduğunu göstermek için kâfi.
Sene 2005 ve Türkiye bu sonuçları daha yeni yeni tartışmaya ve kavramaya başlıyor. Ama 1987 yılında Prof. Dr. Baş bunları dile getirmeye başlamıştı. 18 yıldır da dile getirmeye devam ediyor. Bu kararlı tutum; Türkiye üzerinde, plan ve projesi onyıllar önceden yapılmış, yerli işbirlikçileri çekirdekten yetiştirilerek belli dini konumlara taşınmış ve son birkaç yıldır da "son vuruş" hazırlığı içinde olan köklü ve organize bir tezgahın kökünden sarsılmasına sebep oldu. Bu kuyruk acısıyla birlikte Prof. Dr. Baş üzerine her türlü iftira, karalama ve sataşma kampanyası başlatarak, belden ve akıldan aşağı her türlü saldırı yöntemini deniyorlar. Zaten şu an yapacakları başka da bir şey kalmadı. Ümükleri sıkıldı, can çekişiyorlar!
***
Bu arada elimize isimsiz bir mail ulaştı. Mailde bir gazetede yazı yazdığını zanneden O. Ç. lakaplı N. G. İsimli bir köşe yazarıyla ilgili çarpıcı bilgiler bulunuyor. N. G.'nin evlilik hayatıyla ilgili yaşadığı cinsel sorunlar, Hıristiyan misyoner papazların kurduğu ve bugünlerde televizyonlarda sık sık gösterilen cinsel sapkınlık içerisindeki "seks tarikatı"yla olan bağlantıları, asker kaçağı olduğu için askerlerden hazzetmediği ve her an askere alınabileceği korkusuyla yaşadığı psikolojik bunalımlarla ilgili birçok bilgi bulunuyor. Bu bilgiler N. G.'nin özel hayatıyla ilgili olduğu ve bahsedilen kişinin isminin zikretmeye değer olmayıp, kesinlikle haber değeri taşıyamayacak düzeyde olması ve hepsinden önemlisi Ahmet Erimhan'ın ifade ettiği üzere "üçüncü sınıf gazetecilik" yapmamak adına bu mailin ayrıntılarını aktarmıyoruz.
Onbinlerce gencimiz bu yolla Hıristiyan yapıldı, milyonlarca metrekare vatan toprağı bu emeller uğruna satın alındı, onbinlerce kilise açıldı ve onbinlerce misyoner papaz Anadolu'nun her köşesine kirli emellerini hayata geçirmek üzere yayıldı? Bunlar Türkiye'de bu kişilerin sonuca gitme noktasında hangi aşamada bulunduğunu göstermek için kâfi.
Sene 2005 ve Türkiye bu sonuçları daha yeni yeni tartışmaya ve kavramaya başlıyor. Ama 1987 yılında Prof. Dr. Baş bunları dile getirmeye başlamıştı. 18 yıldır da dile getirmeye devam ediyor. Bu kararlı tutum; Türkiye üzerinde, plan ve projesi onyıllar önceden yapılmış, yerli işbirlikçileri çekirdekten yetiştirilerek belli dini konumlara taşınmış ve son birkaç yıldır da "son vuruş" hazırlığı içinde olan köklü ve organize bir tezgahın kökünden sarsılmasına sebep oldu. Bu kuyruk acısıyla birlikte Prof. Dr. Baş üzerine her türlü iftira, karalama ve sataşma kampanyası başlatarak, belden ve akıldan aşağı her türlü saldırı yöntemini deniyorlar. Zaten şu an yapacakları başka da bir şey kalmadı. Ümükleri sıkıldı, can çekişiyorlar!
***
Bu arada elimize isimsiz bir mail ulaştı. Mailde bir gazetede yazı yazdığını zanneden O. Ç. lakaplı N. G. İsimli bir köşe yazarıyla ilgili çarpıcı bilgiler bulunuyor. N. G.'nin evlilik hayatıyla ilgili yaşadığı cinsel sorunlar, Hıristiyan misyoner papazların kurduğu ve bugünlerde televizyonlarda sık sık gösterilen cinsel sapkınlık içerisindeki "seks tarikatı"yla olan bağlantıları, asker kaçağı olduğu için askerlerden hazzetmediği ve her an askere alınabileceği korkusuyla yaşadığı psikolojik bunalımlarla ilgili birçok bilgi bulunuyor. Bu bilgiler N. G.'nin özel hayatıyla ilgili olduğu ve bahsedilen kişinin isminin zikretmeye değer olmayıp, kesinlikle haber değeri taşıyamayacak düzeyde olması ve hepsinden önemlisi Ahmet Erimhan'ın ifade ettiği üzere "üçüncü sınıf gazetecilik" yapmamak adına bu mailin ayrıntılarını aktarmıyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012