Yine bir kandil gününde buluştuk. Birkaç yıl önce Mevlid kandili nedeniyle, çocuk hakları konusunda, "Kandil ve çocuk" başlıklı yazımızı paylaşmıştık…
Bugünkü yazımız da Regaib kandili ile örtüştü; kandiliniz kutlu olsun. Ve konumuz yine çocuk… Nedeni de bir çocuğumuzun siyasi rant uğruna harcanmasıdır.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Karadeniz gezisinde 10-11 yaşlarında bir çocuğun eline tutuşturulan mikrofondan haykırtılan nefret söylemini nereye sığdıracağız! Akıl tutulması mı? Çıkmaz sokaklarda kalan iktidarın çocuklardan bile medet umması mı? Devlet ricali önünde, işlenen nefret suçunun hesabı kimden sorula!?
Oysa… Devlet gücünü kullanan zevatın, mütebessim çehreyle izlediği mizansen yerine, bir çocuğun çıkaramadığı ses olmaları, çocuk haklarını düşünmeleri gerekmez miydi?
Siyasi rant uğruna çocukları harcanan bir toplum onarılabilir mi?
Bu arkadaşlara haksızlık etmeyelim! Kendileri, kültür ve sanatta yetersizliklerini itiraf etmiş olsalar da, sahne ve görüntü sanatlarındaki becerilerine(!) çocuk tiyatrosunu da eklemiş oldular. Ne olsa, meydan sahnesi onlarındı.
Devlet işlerinde, idare hukukunda ölçüt nedir? Kamu yararıdır. Peki çocuk hukukunda esas olan nedir? Çocuk yararıdır. Siyasal iklimi yokladığımızda ortalık toz duman. Pek çok alanda kamu yararı tartışılır olmuş, yolsuzluk dosyaları hayli kabarmış… Kimin eli kimin cebinde belli değil. Hukuk siyasallaşmış, siyaset mafyalaşmış!
Çocuk yararı mı!!!
-Türkiye'de okul öncesi çağdaki 5 yaş grubu çocukların sadece %55.48'i okul öncesi eğitim alabilmektedir.
-Ülkemizde sayıları milyonları çoktan aşmış çocuk işçi bulunmaktadır.
-Çocuk istismarına ilişkin dava sayısı %700 artmıştır.
-Cezaevleri başka alem. Çocuk cezaevlerinde yaşanan ihlaller ve çocuk adalet sistemi evlere şenlik…
Anahtar soru: Şiddet kültürü sarmalında çocukları nasıl koruyacağız? Toplumun temel kurumu olarak kabul edilen aileden başlayarak çözümleri üretmek gerekir. Ailesinde çocukları ve eşiyle ilişkilerinde hoşgörülü olmayan, onların haklarına saygı duymayan, her şeyi şiddet yoluyla kabul ettirmeyi alışkanlık haline getiren bir kimsenin, ailesi dışında kalanlara farklı davranışlar sergilemesi beklenemez. Nitekim, aile içi şiddeti önleyemediği için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından mahkûm edilen ilk ülke Türkiye olmuştur. Bu utanç nedeniyledir ki, İstanbul Sözleşmesi'ni ilk imzalayan ve Meclisi'nden oybirliğiyle (bir çekimser oy dışında) geçiren ilk ülke olduk. Ne var ki, ilk imzayı atan AKP, bu konudaki samimiyetsizliğinin nişanesi olarak İstanbul Sözleşmesi'nden Cumhurbaşkanı Kararı (CBK) ile çekildiğini açıklamıştır. Konu idari yargıda, dava sürecinde olduğu için şimdilik hukuksal değerlendirmemizi erteliyoruz.
Son tahlilde; Sosyal devlet, herkese eşit imkânlar değil, herkesi birbirleriyle eşit seviyeye getirecek imkânlar sağlamakla yükümlüdür. Özgürlüklerle ilgili eğitim, iş, sağlık gibi konular bu bağlamda ele alınmalıdır. Özürlü çocukların diğer çocuklarla rekabet edebilmesi sağlanmalıdır. Çünkü her çocuk normal değildir ama her normal çocuk kadar değerlidir.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023