Beklenenden çok farklı bir şekilde Irak işgali herhangi bir mukavemetle karşılaşılmadan kolayca(Afganistan'dan bile kolay) ABD lehine sonuçlandı.
ABD'nin işgalin ilk günlerinde gösterdiği beceriksizlik, Irak yetkililerinin özellikle Enformasyon Bakanı Sahaf'ın başarılı propaganda çalışması ve de bir milletin ülkesini işgal eden başka bir ülkeye karşı kurtuluş mücadelesi vereceği yönündeki haklı öngörülerimiz, bizi ABD'nin bu savaşta hayli zorlanacağı düşüncesine sevketti. Ama şaşırtıcı bir şekilde bütün bunların hiçbiri gerçekleşmedi, ABD elini kolunu sallaya sallaya Bağdat'a girdi.
Bağdat'a girişin bu kadar kolay olması ve Saddam'ın ortalıklarda gözükmemesi, "Saddam CIA ile anlaşarak ülkeyi teslim etti ve Rusya'ya kaçırıldı" şeklindeki iddiaların kuvvetlenmesine neden oldu. Hiçbir savaş bu kadar kolay ve şaşırtıcı olamaz.
Neyse bunları bir tarafa bırakarak asıl gündeme gelelim. Bugünlerde bazı medya organlarında, Irak'ın geleceği ile ilgili yapılacak toplantılarda Türkiye'nin olmayacağı teması işleniyor. Bu bağlamda ABD'nin haksız işgaline 200 askerle destek veren Polonya ve 2000 askerle destek veren Avustralya'nın, Irak'ın geleceğinin şekilleneceği masada yeralacağı ama Türkiye'nin masaya yaklaştırılmayacağı iddia ediliyor. Habere göre ABD Başkanı Bush, Polonya ve Avustralya liderlerini arayarak, "Sizi davet ediyoruz, çünkü size güveniyoruz" diyormuş. Bütün bu diyaloglarda Türkiye'ye önemli bir mesaj var: Tezkereye müsaade etmediniz, biz de sizi cezalandırıyoruz.
Ama bu mesaj, tıpkı bu haberi yapan gazetenin algıladığı gibi yanlış ve aldatmacaya yönelik bir oyun. Çünkü bir Türkiye ile bir Polonya aynı kefeye konamaz. Polonya ki, ABD'nin AB ajanı olarak kullandığı bir piyon ülke. Irak'ın geleceğinin şekillendiği toplantıda olsa ne olur olmasa ne olur. Ama Türkiye çok farklı. Her an patlamaya hazır bir "süper güç bombası", önemli bir potansiyel, ciddi bir güç. Hem de Irak'ın içinde önemli hinterlandı bulunuyor. Bugün Irak içinde Türkiye'den emir bekleyen 2.5 milyon Türkmen nüfus var.
Gazetenin haberi yansıtış şekline göre, Türkiye ABD askerlerinin geçişine izin vermediği için 1 milyar dolarlık şartlı hibeye mahkum edildi. Bu mantık tam da ABD'nin istediği mantık. Farzedelim ki, Türkiye tezkereyi Meclis'ten geçirmiş olsun. Ve ABD askerleri de Türkiye topraklarından Kuzey Irak'a geçmiş olsun. İddia ediyorum ki, yine ABD, Türkiye'nin Irak'ın geleceğinin tartışıldığı toplantılarda bulunmasını istemeyecekti. Şayet Türkiye o masada olsa bile, ABD'nin tahditleriyle karşı karşıya kalacaktı. Çünkü ABD'nin amacı çok farklı. Türkiye de bu amacın tam merkezinde bulunuyor. Yani o masa bize karşı kurulmuş, bizim geleceğimiz tartışılıyor. Siz ABD olsanız, Türkiye'nin geleceğini tartıştığınız masaya Türkiye'yi davet eder misiniz? Ben olsam etmem!
ABD'nin işgalin ilk günlerinde gösterdiği beceriksizlik, Irak yetkililerinin özellikle Enformasyon Bakanı Sahaf'ın başarılı propaganda çalışması ve de bir milletin ülkesini işgal eden başka bir ülkeye karşı kurtuluş mücadelesi vereceği yönündeki haklı öngörülerimiz, bizi ABD'nin bu savaşta hayli zorlanacağı düşüncesine sevketti. Ama şaşırtıcı bir şekilde bütün bunların hiçbiri gerçekleşmedi, ABD elini kolunu sallaya sallaya Bağdat'a girdi.
Bağdat'a girişin bu kadar kolay olması ve Saddam'ın ortalıklarda gözükmemesi, "Saddam CIA ile anlaşarak ülkeyi teslim etti ve Rusya'ya kaçırıldı" şeklindeki iddiaların kuvvetlenmesine neden oldu. Hiçbir savaş bu kadar kolay ve şaşırtıcı olamaz.
Neyse bunları bir tarafa bırakarak asıl gündeme gelelim. Bugünlerde bazı medya organlarında, Irak'ın geleceği ile ilgili yapılacak toplantılarda Türkiye'nin olmayacağı teması işleniyor. Bu bağlamda ABD'nin haksız işgaline 200 askerle destek veren Polonya ve 2000 askerle destek veren Avustralya'nın, Irak'ın geleceğinin şekilleneceği masada yeralacağı ama Türkiye'nin masaya yaklaştırılmayacağı iddia ediliyor. Habere göre ABD Başkanı Bush, Polonya ve Avustralya liderlerini arayarak, "Sizi davet ediyoruz, çünkü size güveniyoruz" diyormuş. Bütün bu diyaloglarda Türkiye'ye önemli bir mesaj var: Tezkereye müsaade etmediniz, biz de sizi cezalandırıyoruz.
Ama bu mesaj, tıpkı bu haberi yapan gazetenin algıladığı gibi yanlış ve aldatmacaya yönelik bir oyun. Çünkü bir Türkiye ile bir Polonya aynı kefeye konamaz. Polonya ki, ABD'nin AB ajanı olarak kullandığı bir piyon ülke. Irak'ın geleceğinin şekillendiği toplantıda olsa ne olur olmasa ne olur. Ama Türkiye çok farklı. Her an patlamaya hazır bir "süper güç bombası", önemli bir potansiyel, ciddi bir güç. Hem de Irak'ın içinde önemli hinterlandı bulunuyor. Bugün Irak içinde Türkiye'den emir bekleyen 2.5 milyon Türkmen nüfus var.
Gazetenin haberi yansıtış şekline göre, Türkiye ABD askerlerinin geçişine izin vermediği için 1 milyar dolarlık şartlı hibeye mahkum edildi. Bu mantık tam da ABD'nin istediği mantık. Farzedelim ki, Türkiye tezkereyi Meclis'ten geçirmiş olsun. Ve ABD askerleri de Türkiye topraklarından Kuzey Irak'a geçmiş olsun. İddia ediyorum ki, yine ABD, Türkiye'nin Irak'ın geleceğinin tartışıldığı toplantılarda bulunmasını istemeyecekti. Şayet Türkiye o masada olsa bile, ABD'nin tahditleriyle karşı karşıya kalacaktı. Çünkü ABD'nin amacı çok farklı. Türkiye de bu amacın tam merkezinde bulunuyor. Yani o masa bize karşı kurulmuş, bizim geleceğimiz tartışılıyor. Siz ABD olsanız, Türkiye'nin geleceğini tartıştığınız masaya Türkiye'yi davet eder misiniz? Ben olsam etmem!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012