Bilmem köşe yazısı yazdığım internet sitelerinden ve yapmış olduğum televizyon programlarından beni takip edebiliyor musunuz? Ekim ayından bu yana Türkiye çapında ulusal gazete Yeni Mesaj gazetesinde her hafta Salı ve Cuma günleri "Vizyoner" adlı köşemde yazıyor ve ART televizyonunda her on beş günde bir Cumartesi günleri saat 22.00'de ve Pazar günleri saat 15.30'da yayınlanacak biçimde aynı adla bir program yapmaktayım. Programın ve köşemin adı "Vizyoner" olarak görünce, önce insanların yüzü değişiyor ve de herkes doğrudan bana soruyor, "Neden Vizyoner?" diye... En çok da sorulan, daha yanıtımı beklemeden, "misyoner" gibi bu yabancı sözcüğü neden koydunuz? Bilinçli misiniz yoksa size bunu birileri mi empoze etti? Beni tanıyanlar bilir, böyle bir şeyi kimse bana dayatamaz, her şeyden önce benim kafamın yatması lazım. Evet bu ismi ben koydum. Belki biliyorsunuz, belki de bilmiyorsunuz? Daha önceden aynı adla bu programı ATA TV de de yapmıştım. Türkiye'deki Büyükelçilerle, Misyon Şefleriyle Türkiye'nin gündemini tartışıyorduk, adı geçen programda. Maalesef ATA televizyonunu yaşatmadılar. Battık. Bir müddet bu programı rafa kaldırmak zorunda kaldım. Kuşkusuz bu tür programlar da insan eline doğan çocuk gibi oluyor, prematüre olup ölmesine içiniz bir türlü razı gelmiyor ve kendinizce "yaşaması lazım" diyorsunuz. Öyle bir zaman tünelinden geçiyoruz ki, o yüzden zamanı geldiğine inandığım için tekrar bu adla vizyona girdim. Anımsayacaksınız, geçen yıl da "Bakış Açısı" adlı bir programı ART televizyonunda hazırlayıp, sunmuştum. Bu yeni program döneminde daha bir geniş ve uzak görüşlülük için birkaç yıl önce rafta bıraktığım"Vizyoner"in ipine bu nedenle tekrardan sarıldık. Şimdi gelelim sorunuza, daha doğrusu "Vizyoner"den ne anladığımıza? Vizyoner'in anlamı da üç aşağı beş yukarı "ötesini görmenin mümkün olamayacağı durumlarda ona yaklaştıkça beliren çevresel etmenlerle tekrar tekrar tasarlanması gereken hedefleme yapısını ortaya koyan kişi" demektir, öyle değil mi? Daha doğru bir ifadeyle, bilgi ve fikir sahibi olunduktan sonra olayları yönlendiren insanlarda en genişinden bulunması gereken bir özelliktir. Bir de buna durumdan görev çıkaran ve ayrıca görevden güdülen maksadı ortaya koyan kişi de demek gerek... Kendim için bu kadar önemli bir titri almam, tabii ki, söz konusu olamaz. Ama Cumhuriyet tarihimizde bu unvanı alabilecek bir tek lider var, o da Mustafa Kemal Atatürk. Bildiğiniz gibi bu anlamda, Mustafa Kemal Atatürk gerçek bir gelecek bilimci ve vizyoner bir kişilik olduğu konusunda kuşku yok? Benim yaptığım günümüz kurgulanmış ortamında onun yolunu anımsatabilmek ve de onun yolunda gidebilmek. Bir de ne kadar engellenirse engellensin, onun izinde olabilmek. Kuşkusuz, Mustafa Kemal Atatürk'ün gelecek bilimci ve vizyoner bir kişilik olduğunu sadece ben söylemiyorum. Türkiye'ye ayak basmamış ABD'li Psikiyatr Profesör Arnold Ludwıg, aynı sözcüğü bilimsel yönden ispat ediyor. Yazmış olduğu "King of the Mountain"(Dağın Kralı) (-aslında "En Zirvedeki Kral") adli kitabında,1 20. Yüzyılda tüm dünyada ülke yönetmiş, Abdülhamit'ten Kaddafi'ye, Mao'dan Roosevelt'e, De Gaulle' den Nehru'ya, Churchill'den Hitler'e, Mussolini'den Mandela'ya, Stalin'den Nasır'a ve Arafat'a, kadar 2000 (iki bin) lider arasından ona en zirvedeki yeri veriyor. Profesör Arnold Ludwıg, 18 yıllık araştırmasının sonucunda, 377 adet belli başlı devlet adamı/lider saptamış ve saptadığı 200 kadar değişik ölçüte göre, 1'den 31'e kadar puanlamayla sonuca ulaşıyor. PGS (Political Greatness Scale - Siyasal Büyüklük Iskalası) olarak tanımladığı bu sıralamada, örneğin, en çok Roosevelt ve Mao 30'ar puan almışken, Nehru 25, Churchill 22, Golda Meir 12, Fidel Castro 23, Lenin 28, Humeyni 23, Kennedy 15 puan almıştır. Aslında söylemeğe bile gerek yok ama Mustafa Kemal Atatürk 31 puanla ve "Vizyoner" sıfatıyla, 20. yüzyılın gelmiş geçmiş en büyük devlet adamı/lideri unvanına hakkıyla layık görülmüştür. Ama gelin görün ki ve de ne yazık ki, bu müthiş önemli gerçek halkımız ve özellikle yeni nesillerin gözlerinden kaçırılıyor. Bilinen III. Meşrutiyetçi siyasetçi, medyaşör ve her gün televizyon ekranlarını dolduran medyatik olmak isteyen sözde bilim insanı ama aslında tuluat erbabı tarihle yüzleşmek masalı adı altında saldırılarını bizzat kendisine ve onun itibarına yöneltmiş durumdadırlar. Bizler de karınca kararınca bunlara karşı mücadelemizi sürdürmeğe kararlıyız. İşte bu nedenle köşe ve programın adını "Vizyoner" olarak koymak zorunda kaldığımı itiraf ediyorum. Başka bir deyişle bunun dayandığı gerekçe de bundan ibarettir, sevgili okurlar. Duyuru: Prof.Dr.Esat Arslan'ın "Vizyoner" Programı ART Televizyonunda, Önümüzdeki İlk Program: 17 Aralık 2011 Cumartesi Günü Saat 22.00 18 Aralık 2011 Pazar Günü Saat 15.30 "Vizyoner" daha sonra her on beş günde bir Cumartesi günleri saat 22.00'de ve Pazar günleri saat 15.30'da yayınlanacaktır. İlgilenen sevgili okurlarıma saygıyla duyurulur. 1) Arnold M. Ludwıg, King of the Mountain - The Nature of Political Leadership, (En Zirvedeki Kral - Siyasal Liderliğin Doğası), University Press of Kentucky, 2002
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Esat Arslan / diğer yazıları
- Meclis Muhafız Taburu / 03.01.2012
- Durup, anlamak / 30.12.2011
- AUK'a bir öneri de benden / 27.12.2011
- İflas eden sıfır sorun politikası / 22.12.2011
- Tarihten ders almak ya da almamak / 16.12.2011
- Neden Vizyoner' / 13.12.2011
- Varlık Vergisi Kanunu'nun 69. Yılı / 06.12.2011
- Rû Be Rû / 02.12.2011
- Turpun Büyüğü Heybede / 29.11.2011
- Dersim 1937-38 / 26.11.2011
- Durup, anlamak / 30.12.2011
- AUK'a bir öneri de benden / 27.12.2011
- İflas eden sıfır sorun politikası / 22.12.2011
- Tarihten ders almak ya da almamak / 16.12.2011
- Neden Vizyoner' / 13.12.2011
- Varlık Vergisi Kanunu'nun 69. Yılı / 06.12.2011
- Rû Be Rû / 02.12.2011
- Turpun Büyüğü Heybede / 29.11.2011
- Dersim 1937-38 / 26.11.2011