Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyaretinde Trump'la yaptığı görüşmede Ruhban Okulu'nun yeniden açılması gündem olmuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 25 Eylül'de Beyaz Saray'da ABD Başkanı Trump ile yaptığı görüşmede, "Heybeliada'daki Ruhban Okulu ile ilgili üzerlerine ne düşerse yapmaya hazır olduklarını" söylemişti.
Trump ise Erdoğan'ın bu sözlerini "Çok iyi" diye yanıtlamış, "Yardıma ihtiyaçları vardı ve ben de bunu gündeme getireceğimi söyledim" demişti.
Bu olayın daha öncesinde de Fener Rum Patriği Bartholomeos, 15 Eylül'de Trump ile görüşmüş ve Türkiye'yi şikayet etmişti.
Ziyaretten hemen sonra Türkiye karşıtı bir tasarı, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu'na sunuldu. Tasarı, 18 Eylül tarihli ve Cumhuriyetçi French Hill ile Demokrat Jim McGovern'ın tarafından birlikte hazırlandı.
Tasarıda Türkiye, "dini azınlıklara yönelik kısıtlamalara müsamaha gösteren ülkeler" arasında gösterildi.
Söz konusu tasarıda özellikle Heybeliada Ruhban Okulu'ndaki kısıtlamalar, ibadet yerlerine erişim engelleri ve dini azınlıklara oturma izni verilmesinde yaşanan zorluklar öne çıktı.
Bütün bu gelişmeler sonrası AKP hükümeti Ruhban Okulu sürecini hızlandırdı, ABD'yi memnun edecek bazı adımlar atmaya başladı.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Ruhban Okulu'yla ilgili 4 Kasım'da yaptığı açıklamada, "Teknik hazırlıkları tamamladık. Raporu Erdoğan'a arz ettik. Karar devletin en üst düzeyinde alınacak" dedi.
1971'de kapatılan, geçen yıl restorasyona alınan Heybeliada Ruhban Okulu'nun 2026'da tamamlanacağı belirtiliyor.
Neler planlanıyor, okul bir azınlık lisesi olarak mı yoksa yükseköğretim kapsamında mı açılacak, statüsü ne olacak, nasıl eğitim verilecek, bütün bunlar merak ediliyor. Ve zamanla nelerle karşılaşacağımızı da pek yakında göreceğiz.
Bu noktada Patrikhane adına süreci takip edenlerden Aya Triada Manastırı Başrahibi ve Aravissos Piskoposu Kassianos'un açıklamaları dikkat çekiyor.
Kassianos'un ifade ettikleri özetle şöyle:
- "Okulun yatılı butik üniversite olarak açılması planlanıyor ve YÖK ile görüşmeler sürüyor."
- "Önceliğimiz, okulun ne olarak eğitim-öğretim hayatına başlayacağına karar verilmesi ve gerekli prosedürlerin tamamlanması."
- "Özel statülü bir üniversite seçeneği üzerinde görüşmeler sürüyor."
- "Ancak özel üniversite açmak için gerekli prosedürlerin de Ruhban Okulu özelinde hazırlanması gerekiyor."
- "Şu anki restorasyon projesi kapsamında yer alan odalarda öğrenciler konaklayacak, günde üç öğün yemek yiyecekler ve burada eğitim alacaklar. Bu öğrencilerden ödeme alınmayacak. Bu da diğer özel üniversiteler gibi bir kurum olamayacağı anlamına geliyor."
- "YÖK'ün normal bir özel üniversite için istediği açılış şartlarını Ruhban Okulu'nun işleyişiyle uyumlu hale getirmesi için görüşmeler sürüyor."
- "Bu okul uluslararası nitelikte eğitim verecek bir kurum."
- "Yabancı akademisyenlerin burada kesinlikle çalışması gerekiyor. Yurt dışından eğitim için gelecek akademisyenlerin çalışma ve oturma izni gibi konular da ayrıca düzenlenmeli."
- "Yakın zamanda Patrik Bartholomeos'un Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesini bekliyoruz."
Bütün bu taleplerin ne anlama geldiğini anlamamız için Patrikhane'nin ve Ruhban Okulu'nun geçmişteki faaliyetlerini öğrenmek gerekiyor.
Atatürk, Patrikhane'yi "fesat ocağı" olarak tanımlar ve yeni kurulan devletin topraklarında kalmasının olanaksız olduğunu net bir biçimde açıklar:
"…İkinci olarak, memlekette kalması, yapılan (Lozan) barış antlaşması hükümlerine aykırı olan Rum Patrikhanesi'nin sınır dışına çıkarılması gereğini de bir madde olarak ekledik.
Bilindiği gibi, bu Patrikhane, savaş sırasında aleyhimize çalışan, ihanetleri görülen bir fesat ocağı durumunda idi.
Memleketimizde oturan Hıristiyan halkın huzur ve refahı için de zararlı olan bu kuruluşun, artık topraklarımız üzerinde kalmasına izin veremezdik." (Nutuk, Türk Tarih Kurumu yay., Ankara, 2019 Prof. Dr. Zeynep Korkmaz'ın hazırladığı edisyon, cilt II, s.583)
Patrikhane işgal yıllarında Türk milleti aleyhinde Yunan ordusu ve Rum çeteleri lehine hareket etmiştir. Patrikhane'ye bağlı olan Ruhban Okulu ise, yetiştirdiği metropolitlerle Türk vatanına ve milletine defalarca ihanet etmiştir.
Ruhban Okulu'nu kapanma süreci de özetle şöyle:
1971'de Anayasa Mahkemesi, özel yüksekokulların kapatılması ve YÖK'e bağlanması kararını aldı.
Ruhban Okulu, Yükseköğretim Kurulu'na bağlanmayı reddettiği için öğrenci kabul edemez hale geldi.
Bu nedenle okulda teoloji eğitimi kaldırıldo, okul yalnız lise düzeyinde eğitim vermeye devam etti.
1971-1972 eğitim döneminde "Heybeliada Özel Rum Lisesi" adını taşıyan okul, sonraki yıl patrikhane tarafından tamamıyla kapatılmıştır.
Yani okulu kapatan, YÖK'ün denetimine girmeyi reddeden Patrikhane'dir.
Şimdi ise ABD'nin desteğini alarak, kendi ekümenik koşullarını dayatarak yeniden açılmasının adımlarını atıyor.
Dikkat ediniz, Kassianos'un ifadelerinde; Ruhban Okulu'na özel bir üniversite statüsü var, yabancı öğretmen var, verilecek eğitimin uluslararası statüde olması var...
Bunların hepsi Patrikhane'nin ekümenikliğinin temellerini atmak için.
Zaten kendisini her uluslararası ortamda "ekümenik" olarak tanımlayan bir patrik var.
Peki, bu proje sadece Patrikhane'nin ekümenikliği meselesi mi? Elbette ki hayır.
Sürecin arkasında kendi küresel çıkarlarını güden bir ABD var.
Uzun zamandır Ortodoks dünyayı, Rusya'nın etkisinden kurtarmanın hesaplarını yapıyor ve bunun için de Fener Rum Patrikhanesi'ni kullanıyor.
Ruhban Okulu'nun ABD'de, Beyaz Saray'da gündeme gelmesi tesadüf değil.
Bu durum Türkiye için büyük bir tehdittir.
Ekümeniklik, devlet içinde devlet demektir, üniter yapımızı tehdit ediyor.
Lozan'ı deliyor, tapu senedimiz olan Lozan Anlaşması'nın kazanımlarını tehdit ediyor.
Ayrıca, Rusya'ya karşı yürütülen bir emperyal proje olduğu için, Türkiye'yi hedef haline getiriyor.
- Vatandaşların mağduriyeti, rantiyenin kazancı oluyor / 05.11.2025
- ABD Büyükelçisi'nden 'Türkiye-İsrail işbirliği' vurgusu / 04.11.2025
- İmralı ile müzakere süreci: Hayallere karşılık, gerçek tavizler / 01.11.2025
- Et tüketiminde Zimbabve'nin bile gerisindeyiz! / 31.10.2025
- Gebze'de yıkılan binanın bize anlattıkları / 30.10.2025
- PKK, Türkiye’de ‘demokratik entegrasyon’ hedefinde / 29.10.2025
- Birinci vazifemiz, Cumhuriyetimizi ilelebet muhafaza etmektir / 28.10.2025
- Bahçeli’nin Kıbrıs duruşu: 2000 ve 2025 / 25.10.2025
- ABD-İsrail ikilisinin şekillendirdiği Suriye, Türkiye'nin menfaatine değil / 23.10.2025


















































































