Bu da postmodernizmin getirip eteklerimize döktüğü bir şey galiba...
Cumhuriyet resepsiyonu için yakılan ateş, ortalığı kasıp kavuruyor. Fakat bu uygulamanın temel adresi olan AKP, örneğin Başbakan Erdoğan "Tartışmaları kamuoyuna bırakıyorum" diyerek şu sözleri sarfedebiliyor:
"Ben resepsiyona katılacağım."
Eh kendilerine ikinci sınıf muamele çekilmesinden Başbakan ve de milletvekilleri rahatsızlık duymuyorsa, onlar adına yapabileceğimiz elbette bir şey yok. Ama konuyu bu tespitle açtıktan sonra şu noktaların altını da çizmek zorundayız.
1. Başbakan bu nevîden yaklaşımları galiba alışkanlık haline getiriyor. YÖK meselesi için konuyu "yargıya" intikal ettireceğiz diyerek geri çekilen Erdoğan, resepsiyon konusunu da "kamuoyunun takdirine" havale etti.
2. Bu konuda toplumu germeyelim filan gibi bir kompleksi ortaya hiç atmayalım. Çünkü bu hükümet AB istiyor diye en olmayacak yasaları, tam bir kararlılıkla çıkardı.
Abdullah Gül'ün AB imanlı sözleri hala kulaklarımızda;
"Çıkacak her sorunu kişisel olarak göğüslemeye hazırım."
Konu AB olunca göz yaşartan sahneler sergileyebilen hükümet, mesele başörtüsü, İmam-Hatip olunca rahatlıkla sıvışabiliyor.
3. Hatırladığım kadarıyla Tayyip Erdoğan'ın yıldızının parlatıldığı anlar, Erbakan'ın 28 Şubat sürecindeki çeşitli sıfatlarla ifade edilen tavırlarıydı. Erdoğan o günlerde İstanbul Belediye Başkanı olarak TBMM'ne gelmiş; esmiş, gürlemiş ve ortaya koyduğu muhalefet ve eleştirilerle bugünlere giden yolu açmıştı. Şimdi ortaya konulan tavır daha doğrusu tavırsızlığın Erbakan'dan acaba ne farkı var?
4. Ortada bir samimiyet ve kişilik sorunu yok mu?
Bu süreçte hani muhataplarınızda bile saygı uyandıracak bir hâl ve hareket, hükumet müntesiplerinde görebiliyor musunuz?
Kimse kimsenin gözünü çıkarsın demiyoruz. Ama eşlerinizin başörtüsü sebebiyle davet edilmediği bir resepsiyona, Başbakan sıfatıyla hiçbir şey yokmuş gibi giderseniz ortaya acaba ne çıkar?
1- Siz ya başörtüsü konusunda samimi değilsiniz.
2-Ya da muktedir değilsiniz.
Üçüncü bir alternatif yoktur. Yoktur çünkü % 34 küsür oyla gelmiş bir parti, Refah partisinden bu nedenle kopmuş bir lider ve AB konusunda sergilenmiş iman yasalarıyla bu şık ortadan kalkacaktır ve de kalkmıştır.
Şimdi hiç kimseye malzeme olmadan gelelim işin bir başka boyutuna...
Köşk'ün garabeti!
Cumhurbaşkanı Allah aşkına Türkiye'nin tüm kırmızı çizgileri hak ile yeksan olurken, acaba devletin başı olarak nerede idiler?
Irak'a asker gönderme meselesinde bu köşkten 'oydaşma' ifadesi dışında bir yorum, bir değerlendirme, Anayasa'daki görevlerinden kaynaklanan acaba hangi zenginlik işareti görebildik? Söylediği tek şey 'oydaşma' kavramıydı. Bunun da ne anlama geldiğini uzun uzun tartışmak zorunda kaldık, hepsi o kadar... Sonunda 'oydaşma' dediği şeyin, Meclis'in tezkereyi kabulu ile sağlamış olacağını da söyledi. Yani bir eliyle verdiğini, diğer eliyle geri aldı.
Şimdi bu duyarsız, halka yabancılaşmış, kullandığı dili hiç kimsenin anlamadığı Köşk, başörtüsü meselesinde halk ile devlet arasına duvarlar örüyor.
Hükümet'e zarar veriyor diyemeyeceğim çünkü, bunu milletin inançları üzerinden oyun oynamaya kimsenin hakkı yok, bu bir...
İkincisi, bırakınız zararı hükümetin ekmeğine yağ sürülüyor.
Bu türden sorunları çözmek için parmağını kaldırmaya, en ufak bir risk üstlenmeye niyeti olmayan hükumet, bu yolla bahanelere kavuşturularak adeta ödüllendiriliyor.
Yani körün istediği bir göz, Allah verdi göz misali...
Fotoğrafın tamamına bakınca ve onca tecrübenin ardından akıllara gelen şey şu;
"Hükumet ile devlet arasında zımmî ve gizli bir sözleşme var." Türkiye'nin kıldan ince, kılıçtan keskin günlerden geçtiği şu zamanda ülkeyi zayıflatmaktan başka bir anlam taşımayan bu tartışma, belli ki en tepelerde neşvü nema buluyor.
Konunun başka da bir mantıklı, elle tutulur izahı yok.
BTP farkı
Eğer gerçekten çözüm isteniyorsa, kulakların BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın sözlerine çevrilmesinde sayısız faydalar var.
Bakınız konuyla ilgili olarak ne diyor BTP Genel Başkanı;
"Bir fiilin laiklik ihlali olarak değerlendirilip yasaklanabilmesi için:
a) O fiilin kamu hizmetine ilişkin bir görev olması,
b) Ve de aynı fiilin, kamu erki adına yapılması gerekir.
Örneğin bir hakim namaz kılıyorsa bu ibadet, kamuya ait bir iş ya da kamu gücü kullanılarak yapılmadığı için laikliği ihlal etmez."
Prof. Dr. Haydar Baş, laikliğin ihlali için öne çıkarılan "kamusal alan" tuzağını da bu cümlelerle çözüyor ve konuyu sağlam bir limana bağlıyor. Galiba BTP farkı da bu noktada yatıyor.
Samimi, samimi olduğu için de çözüm üreten bir anlayış...
Not: Dün BTP'nin doldurduğu büyük muhalefet boşluğunu bugün için anlatma sözü vermiştik. Ama konu çok sıcak olunca rotayı başörtüsü meselesine kırdık. Yine de galiba anlatmak istediğimizi bir tartışmadan yola çıkarak da olsa, başardığımız kanaatindeyim.
Cumhuriyet resepsiyonu için yakılan ateş, ortalığı kasıp kavuruyor. Fakat bu uygulamanın temel adresi olan AKP, örneğin Başbakan Erdoğan "Tartışmaları kamuoyuna bırakıyorum" diyerek şu sözleri sarfedebiliyor:
"Ben resepsiyona katılacağım."
Eh kendilerine ikinci sınıf muamele çekilmesinden Başbakan ve de milletvekilleri rahatsızlık duymuyorsa, onlar adına yapabileceğimiz elbette bir şey yok. Ama konuyu bu tespitle açtıktan sonra şu noktaların altını da çizmek zorundayız.
1. Başbakan bu nevîden yaklaşımları galiba alışkanlık haline getiriyor. YÖK meselesi için konuyu "yargıya" intikal ettireceğiz diyerek geri çekilen Erdoğan, resepsiyon konusunu da "kamuoyunun takdirine" havale etti.
2. Bu konuda toplumu germeyelim filan gibi bir kompleksi ortaya hiç atmayalım. Çünkü bu hükümet AB istiyor diye en olmayacak yasaları, tam bir kararlılıkla çıkardı.
Abdullah Gül'ün AB imanlı sözleri hala kulaklarımızda;
"Çıkacak her sorunu kişisel olarak göğüslemeye hazırım."
Konu AB olunca göz yaşartan sahneler sergileyebilen hükümet, mesele başörtüsü, İmam-Hatip olunca rahatlıkla sıvışabiliyor.
3. Hatırladığım kadarıyla Tayyip Erdoğan'ın yıldızının parlatıldığı anlar, Erbakan'ın 28 Şubat sürecindeki çeşitli sıfatlarla ifade edilen tavırlarıydı. Erdoğan o günlerde İstanbul Belediye Başkanı olarak TBMM'ne gelmiş; esmiş, gürlemiş ve ortaya koyduğu muhalefet ve eleştirilerle bugünlere giden yolu açmıştı. Şimdi ortaya konulan tavır daha doğrusu tavırsızlığın Erbakan'dan acaba ne farkı var?
4. Ortada bir samimiyet ve kişilik sorunu yok mu?
Bu süreçte hani muhataplarınızda bile saygı uyandıracak bir hâl ve hareket, hükumet müntesiplerinde görebiliyor musunuz?
Kimse kimsenin gözünü çıkarsın demiyoruz. Ama eşlerinizin başörtüsü sebebiyle davet edilmediği bir resepsiyona, Başbakan sıfatıyla hiçbir şey yokmuş gibi giderseniz ortaya acaba ne çıkar?
1- Siz ya başörtüsü konusunda samimi değilsiniz.
2-Ya da muktedir değilsiniz.
Üçüncü bir alternatif yoktur. Yoktur çünkü % 34 küsür oyla gelmiş bir parti, Refah partisinden bu nedenle kopmuş bir lider ve AB konusunda sergilenmiş iman yasalarıyla bu şık ortadan kalkacaktır ve de kalkmıştır.
Şimdi hiç kimseye malzeme olmadan gelelim işin bir başka boyutuna...
Köşk'ün garabeti!
Cumhurbaşkanı Allah aşkına Türkiye'nin tüm kırmızı çizgileri hak ile yeksan olurken, acaba devletin başı olarak nerede idiler?
Irak'a asker gönderme meselesinde bu köşkten 'oydaşma' ifadesi dışında bir yorum, bir değerlendirme, Anayasa'daki görevlerinden kaynaklanan acaba hangi zenginlik işareti görebildik? Söylediği tek şey 'oydaşma' kavramıydı. Bunun da ne anlama geldiğini uzun uzun tartışmak zorunda kaldık, hepsi o kadar... Sonunda 'oydaşma' dediği şeyin, Meclis'in tezkereyi kabulu ile sağlamış olacağını da söyledi. Yani bir eliyle verdiğini, diğer eliyle geri aldı.
Şimdi bu duyarsız, halka yabancılaşmış, kullandığı dili hiç kimsenin anlamadığı Köşk, başörtüsü meselesinde halk ile devlet arasına duvarlar örüyor.
Hükümet'e zarar veriyor diyemeyeceğim çünkü, bunu milletin inançları üzerinden oyun oynamaya kimsenin hakkı yok, bu bir...
İkincisi, bırakınız zararı hükümetin ekmeğine yağ sürülüyor.
Bu türden sorunları çözmek için parmağını kaldırmaya, en ufak bir risk üstlenmeye niyeti olmayan hükumet, bu yolla bahanelere kavuşturularak adeta ödüllendiriliyor.
Yani körün istediği bir göz, Allah verdi göz misali...
Fotoğrafın tamamına bakınca ve onca tecrübenin ardından akıllara gelen şey şu;
"Hükumet ile devlet arasında zımmî ve gizli bir sözleşme var." Türkiye'nin kıldan ince, kılıçtan keskin günlerden geçtiği şu zamanda ülkeyi zayıflatmaktan başka bir anlam taşımayan bu tartışma, belli ki en tepelerde neşvü nema buluyor.
Konunun başka da bir mantıklı, elle tutulur izahı yok.
BTP farkı
Eğer gerçekten çözüm isteniyorsa, kulakların BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın sözlerine çevrilmesinde sayısız faydalar var.
Bakınız konuyla ilgili olarak ne diyor BTP Genel Başkanı;
"Bir fiilin laiklik ihlali olarak değerlendirilip yasaklanabilmesi için:
a) O fiilin kamu hizmetine ilişkin bir görev olması,
b) Ve de aynı fiilin, kamu erki adına yapılması gerekir.
Örneğin bir hakim namaz kılıyorsa bu ibadet, kamuya ait bir iş ya da kamu gücü kullanılarak yapılmadığı için laikliği ihlal etmez."
Prof. Dr. Haydar Baş, laikliğin ihlali için öne çıkarılan "kamusal alan" tuzağını da bu cümlelerle çözüyor ve konuyu sağlam bir limana bağlıyor. Galiba BTP farkı da bu noktada yatıyor.
Samimi, samimi olduğu için de çözüm üreten bir anlayış...
Not: Dün BTP'nin doldurduğu büyük muhalefet boşluğunu bugün için anlatma sözü vermiştik. Ama konu çok sıcak olunca rotayı başörtüsü meselesine kırdık. Yine de galiba anlatmak istediğimizi bir tartışmadan yola çıkarak da olsa, başardığımız kanaatindeyim.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021