Bu fetretin müddeti ihtilaflıdır. Bir kaç gün diyen rivayetlerin yanı başında üç yıl diyenler de vardır. Umumiyetle üç yıl diyen rivayetler daha kavi bulunmuş, diğerleri te'vil edilmiştir. İbnu Hacer, fetret'ü'-vahyin iki buçuk yıl olduğuna dair mevsuk rivayeti makul kabul eder. Buna altı aylık rüya dönemini de ekleyerek üç yıla çıkarır. Böylece reddedilmeyecek bir te'lif ve tevilde bulunur.
İslam âlimleri vahyi; metlüv ve gayr-i metlüv şeklinde sınıflandırarak hadis ve sünnetin de ilahî vahyin bir bölümü olduğunu beyan ederler.
Bu cümleden olarak 'O kendi hevâsından konuşmaz; ne konuşursa kendisine vahy edileni konuşur' ayet-i kerimesinin yanı sıra pek çok nassı da delil olarak zikrederler.
Nitekim "Size içinizden ayetlerimizi okuyan, sizi tezkiye eden, size Kitab'ı ve hikmeti ve bilmediklerinizi bildiren bir resul gönderdik"205ayetinde de Hz. Peygamberin görevleri arasında Kitab-ı Kerim'ın yanı sıra, hikmeti bildirmek ve öğretmek de zikredilmektedir.
Bütün bu hakikatlerin ışığında gelinen nokta şudur: Oryantalistlerin vahiy hakkındaki iddiaları tamamen mesnetsizdir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi tamamen fitne tohumları ekme maksadına yönelik iddialardır. Vahyin hakikati ise ayet ve hadislerin ışığında anlattığımız şekildedir.
Peygamberimizin sünneti vahiy gibidir
İslam âlimleri vahyi; metlüv ve gayr-i metlüv şeklinde sınıflandırarak hadis ve sünnetin de ilahî vahyin bir bölümü olduğunu beyan ederler. Bu cümleden olarak 'O kendi hevâsından konuşmaz; ne konuşursa kendisine vahy edileni konuşur' ayet-i kerimesinin yanı sıra pek çok nassı da delil olarak zikrederler.
Resulullah (as) bu vahiyleri öğrenmiş olarak döndü. Kalbinde bir titreme (bir korku) vardı. Hatice'nin yanına geldi ve: "Beni örtün, beni örtün!" buyurdu. Onu örttüler. Korku gidinceye kadar öyle kaldı. Hz. Hatice (r.anha)'ya, başından geçenleri anlattı ve:
"Nefsim hususunda korktum!" dedi. Hz. Hatice de: "Asla korkma! Vallahi Allah seni ebediyen rüsvay etmeyecektir. Zira sen, akrabayı gözetirsin, doğru konuşursun, işini göremeyenlerin yükünü taşırsın. Fakire kazandırırsın. Misafıre ikram edersin. Hak yolunda zuhur eden hadiseler karşısında (halka) yardım edersin" dedi. Sonra Hz. Hatice, Hz. Peygamber (as)'ı alıp Varaka İbnu Nevfel'e götürdü. Bu zât, Hz. Hatice'nin amcasının oğlu idi. Cahiliye devrinde Hıristiyan olmuş bir kimseydi. İbranice (okuma) yazma bilirdi. İncil'den, İbranice olarak yazmıştı. İncil'de: "Meryem'in oğlu İsa da şöyle demişti: "Ey İsrailoğulları! Ben benden önce gönderilmiş olan Tevrat'ı doğrulayacak ve benden sonra gelecek olan Ahmet ismindeki peygamberi müjdeleyici olarak Allah'ın size gönderdiği peygamberiyim".
Fakat İsa'nın müjdelediği bu peygamber apaçık delillerle gelince de: "Bu besbelli bir sihirdir demişlerdi"yazılı olduğunu Kuran'dan öğreniyoruz. Varaka, gözleri âmâ olmuş yaşlı bir ihtiyardı. Hz. Hatice kendisine:
"Ey amcamoğlu! Kardeşinin oğlunu bir dinle, ne söylüyor!" dedi. Varaka Peygamber (as)'a: "Ey kardeşimin oğlu! Neler de görüyorsun?" Aleyhisselatu vesselam gördüklerini anlattı. Varaka da O'na: "Bu gördüğün melektir. O Hz. Musa'ya da inmiştir. Keşke ben genç olsaydım (da sana yardım etseydim). Keşke, kavmin seni sürüp çıkardıkları vakit hayatta olsaydım!" dedi.
Resulullah (as):
"Onlar beni buradan sürüp çıkaracaklar mı?' diye sordu. Varaka: "Senin getirdiğin gibi bir din getiren hiç kimse yok ki, O'na husumet edilmemiş olsun! O gününü görürsem, sana müessir yardımda bulunurum" dedi. Ancak çok geçmeden Varaka vefat etti. Ardından vahiy de fetrete girdi (kesildi). [Buhari, Bed'ü'1-Vahy, Enbiya 21, Tefsir, Alak Ta'bir 1; Müslim, İman 252, ( 160); Tirmizi, Menakıb 13, (3636)].