Köklerin görevi, ağacın toprağa tutunmasını sağlamak, topraktaki mineral besin maddelerini su ile birlikte emmek ve fazladan oluşturulmuş organik besin maddelerini depo etmektir. Kökler aynı zamanda, ağacın daha iyi gelişmesi için ihtiyaç duyduğu azotu, köklerde ortak yaşam içinde bulunan ve azot üreten mykorrhiza mantarlarından alır.
Orman ağaçları, uygun koşullarda kazık (çam, meşe), Yürek (göknar, kayın) ve yayvan (ladin) kök sistemleri yaparlar. Ancak, kök şekli ağacın türünden çok, toprağın yapısına ve derinliğine bağlı olarak çok değişir. Köklerdeki ince kök ve kökçüklerin uzunluğu ve sayısı da toprak besince zayıfladıkça artmaktadır. Önemli bir kriter olan bir hektardaki kök hacmi, ağaçların toprak üstü hacmının yaklaşık olarak meşede %19, kayında %24 ve ladinde %25'i kadar olduğu saptanmıştır.
Ağaçlar yaşlandıkça kökleri uzar ve kalınlaşır. Buna karşın, kökçükler ve emici kıllar uzun ömürlü olmayıp, sürekli olarak onların yenileri oluşur. Yeni kökçük ve emici kılların oluşması için, yapraklarda üretilen organik maddelerin yeterince köklere ulaşması gerekir. Bu nedenle, kökler ile yapraklar arasında dengeli bir faaliyet vardır. Yaprakları böcek zararına uğrayan veya gölgede kalan ağaçlarda, kökçük ve emici kılların sayısı önemli miktarda azalır veya ağaçlar kurur.
Ağaçların yapraklarında güneşin ışık enerjisi yardımıyla organik besin maddeleri üretilmektedir. Bu nedenle, ağaçtaki yaprak miktarı veya toplam yaprak yüzeyi ne kadar fazla olursa, o kadar çok organik besin maddesi üretilir. Aynı zamanda yapraklar, solunum (respirasyon) ve terleme (transpirasyon) yoluyla enerji ve su kaybına neden olmaktadır. Yapraklar yeteri kadar güneş ışığı alamazsa, enerji tüketimi enerji üretiminden daha fazla olur. Bu nedenle, yaprakların birbirini örtmemesi önemlidir. Ağaç tepesi zamanla yükseldikçe, suyun yapraklara iletilmesi için, daha şiddetli bir terleme ve daha fazla enerji kaybı olmaktadır. Yapraklardan süzülen yağmur sularının (intersepsiyon) ince köklerin bulunduğu alana düşmesi, ağacın su almasını kolaylaştırmaktadır. İnce kökler, ağaç yaşlandıkça ana kökten uzaklaşırlar.
Ağaç, tepesini bulunduğu koşullara uygun olarak geliştirmektedir. Ağaç, ışık yapraklarının altında kalan gölgeli kısımlarda, az ışıkta yeteri kadar fotosentez yapacak şekilde gölge yaprakları da üretebilmektedir. Ağaç tepesinin karanlık iç kısımlarında yaprak oluşmamaktadır. Tepenin alt tarafında karanlıkta kalan dallar kendiliğinden kurumaktadır (doğal budanma). Tepenin izdüşümünün olduğu yerde, yeteri kadar ışık olmadığı durumda da çalı ve ot yetişmemektedir. Kuraklık, yaşlılık ve büyümenin duraklaması gibi hallerde ağaç, tepenin altındaki gereksiz dalları "dal düşürme" olayı ile atmaktadır. Karın çok olduğu yerlerde, çamlar sivri tepeli, kısa ve ince dallı bir tepe oluşturarak, kar zarını en aza indirecek şekilde bir gelişim gösterirler. Açıkta büyüyen ağaçlar geniş ve büyük tepe yaparlarken, sık meşcerelerde tepelerini oldukça küçültürler.
Tepe tomurcuğu ve yan tomurcukların sürgün üzerindeki yerleşme şekli ve gelişme durumları, ağacın tepe biçiminin oluşumunda önemli bir rol oynar. Tomurcuklardan kısa ve uzun sürgünler oluşabilir. Uzun sürgünler, tepenin dikey ve yatay yönde gelişmesini sağlar. Kısa sürgünler de bol miktarda yaprak ve çiçek üretirler. Bazı koşullar, ağacın su sürgünü, kök ve kütük sürgünü vermesine neden olabilir. Ağaçlarda kök ve tepe arasında bir uyumsuzluk varsa veya ağaç gövdesi aşırı güneş ışınlarına maruz kalırsa, ağaç gövdesindeki uyuyan (preventif) tomurcukların patlamasıyla su sürgünü oluşumları görülür. Kesilen ağacın kütük kısmında veya kök yaralarının olduğu yerlerde bulunan uyuyan (adventif) tomurcukların uyanmasıyla da kök ve kütük sürgünleri oluşmaktadır. Genç ağaçlarda gövde ile dar açı yapan dalların yapraklarından sızan yağmur suları gövdeye, oradan da henüz gövdeden uzaklaşmamış ince köklere gider. Ağaçlar yaşlandıkça yan dallar ile gövde arasındaki açı genişlediği için, yapraklardan sızan sular gövdeye değil, dal uçlarından doğrudan toprağa damlarlar. Böylece, gövdeden uzaklaşmış olan ince kökler de sudan faydalanmış olur.
Ağaçların tepe kısmı uzayda bir yer işgal ettiği için, tepenin uzunluğu, genişliği, yüzeyi, hacmi, tüm yaprak yüzeyi, yaprak ağırlığı ve tepe izdüşümü, araştırmalarda kullanılmak üzere çeşitli yöntemlerle ölçülebilmektedir. Böylece örneğin, ağaçların tepe büyüklükleri ile ürettikleri organik madde miktarları arasında bir istatistik ilişki bulunabilmektedir. Yaşlı ağaçlar, azman ağaçlar, alçak rakımlarda yetişen ağaçlar, yapraklı ağaçlar ve ışık ağaçları, çoğunlukla daha büyük tepeye ve daha kalın dallara sahip olmaktadır. Genç meşcerelerde mağlup durumdaki ağaçların tepeleri daha kısa ve küçüktür. Ayrıca, yaprakları da gölge yaprağı özelliğindedir. Yaşlı meşcerelerde mağlup durumdaki ağaçların bir kısmı kuruyup meşcereden uzaklaştıkları için, ince ve kalın gövdeli ağaçların tepe büyüklükleri arasındaki fark azalmaktadır. Gölge baskısı altında kalmış fakat çok ezilmemiş genç ağaçlar, gölge baskısı ve sıkışıklıktan kurtarıldığında tepe büyüklükleri önemli ölçüde artmaktadır. Yaşlı ağaçların yıllık sürgünleri kısadır ve dalların ağırlığı nedeniyle eğilmeleri yüzünden de tepe genişliği artar.
- Ormancılıkta araştırma yöntemi / 28.03.2022
- Orman üretim araştırmaları / 21.03.2022
- Sosyo-ekonomik konumu iyileştirmek / 15.03.2022
- Ağaç soyunu iyileştirmek / 08.03.2022
- Ortamın verim gücünü arttırmak / 01.03.2022
- Meşcerede aralama kesimleri / 22.02.2022
- Ormanda üretim nasıl arttırılır? / 15.02.2022
- Meşcere kuruluşunu düzenlemek / 07.02.2022
- Meşcere kuruluşunu düzenlemek / 01.02.2022