Orman ekosisteminin işgal ettiği mekân, orman ağaçları yaşlandıkça, sınırlı bir miktara kadar hacmen genişler. Bu nedenle, orman içinde yaşayabilecek canlı elemanların sayısı da sınırlı olmaktadır. Bu canlıların ihtiyaçlarını karşılayacak mineral besin maddeleri, su ve mekân gibi elemanların miktarı da sınırlıdır. Buna karşın canlılar aşırı bir yaşama ve üreme potansiyeline sahiptir. Bu yüzden, ortamdaki sınırlı beslenme olanaklarını paylaşmak zorunda kalan canlılar arasında şiddetli bir yaşam mücadelesi (rekabet) söz konusu olur. Bu mücadelede başarısız olan canlılar yaşamlarını kaybeder ve ortamdan uzaklaşırlar.
Ormandaki ortam ne kadar verimli ise, birim alandaki canlıların çeşidi ve sayısı da o kadar fazla olur. Verimsiz bir ortamdaki canlıların çeşidi ve sayısı az olmakla beraber, gelişmeleri cılız kalmakta ve aralarındaki mücadele de uzun sürmektedir.
Ormandaki her canlının ihtiyaç duyduğu besin maddeleri, su ve mekân farklıdır. Bu farklılık ve kıt olanaklardan faydalanma kabiliyeti ne kadar fazla ise, birbirine fazla zarar vermeden ortamda o kadar çok canlı yaşayabilir. Canlılarda ortamın elverişli noktalarına yönelme ve uzanma ve zararlı noktalarından uzaklaşma kabiliyeti var ise, yaşama tutunmaları da kolay olur. Bazen hızlı büyüyerek, bazen de rakipleriyle savaşarak veya toplu yaşayarak, yaşamlarını sürdürürler.
Mineral besin maddeleri, su, yer ve ışığa olan ihtiyaçları yüzünden, bitkiler arasında şiddetli mücadeleler olmaktadır. Mücadelede başarılı olmak için, kök ve tepelerini hızla geliştirme gayreti içine girerler, gölgede yaşayabilecek yaprak üretirler, gölgede kalma tehlikesi olduğu zaman tomurcuklarını erkenden sürerler, görevi biten organlarını (yaprak, dal, kök) dökerler veya rakiplerini gölgelemeye çalışırlar. Ceviz, meşe, huş, dişbudak ve ıhlamur gibi bazı ağaçlar yaprak veya köklerinden çıkardıkları zehirli gaz veya sıvılarla komşu bitkileri çevrelerinden uzaklaştırırlar. Bu duruma allelopathy denilmektedir.
Yaşam alanına erken gelen veya ortama en iyi uyum gösteren bitkilerin yaşama şansı daha fazladır. Her bitki türünün en iyi gelişme gösterdiği bir optimum yayılış alanı vardır. Bu alandan uzaklaştıkça, ortam söz konusu bitki türü için elverişsiz olmaya ve bitki yaşam mücadelesini kaybetmeye başlar. Bir bitki türünün optimum yayılış alanında, büyüme miktarı, artım ve mücadele gücü en yüksek seviyeye çıkar.
Bir ekosistem içinde birçok bitki türünün yayılış alanları üst üste çakışabilir. Ancak, her bitki türü kendi optimumunda en iyi gelişmeyi gösterir. Optimum yaşam alanları çakışan bitkiler, bir arada yaşamak için kıyasıya bir mücadeleye girerler ve fırsatları iyi değerlendirenler daha baskın çıkar.
Ekosistem içinde; arazinin baktığı yön (bakı), vadiden uzaklık, toprak derinliği, toprak elemanlarının oranı (tekstür), toprağın kırıntılı yapısı (strüktür), topraktaki humus oranı, denizden yükseklik, toprak reaksiyonu, bitki ve hayvan çeşitliliği, zararlıların ve mikroorganizmaların miktarı açılarından çok değişik ortamlar söz konusudur. Bu durum birçok yaşam alanının oluşmasına neden olur. Ancak, böyle bir ortama uyum gösteren canlılar, yaşamlarını sürdürürler.
Orman ekosisteminin asli elemanları olan orman ağaçları, diğer bitki ve canlılarla birlikte, ormanın yaşam ortamını ve iklimini önemli ölçüde etkilemektedir. Bitkiler yağış sularının buharlaşmasına neden oldukları gibi, terleme (transpirasyon) yoluyla da su harcadıkları için, topraktaki taban suyunun azalmasına sebep olurlar. Buna karşın, topraktaki yüzeysel akışı engelleyerek, erozyonu önlerler. Organik madde ve mikroorganizmaları çok olan topraklarda, birçok zararlı maddelerin toprak tarafından tutulmasına, yağış sularının süzülmesine ve içme suyunun kalitesinin artmasına neden olurlar. Orman ağaçları, gündüzleri toprak yüzeyinin biraz üstünde ısıyı ve nemi çok yükseltirken, karbondioksit, rüzgâr ve ışığı da en alt seviyeye indirirler.
Orman ağaçlarının ormandan rasgele kaçak olarak çıkarılması veya orman işletmesinin ormancılık bilimlerine uymayan planlara dayalı olarak istihsal yapması yahut siyasi baskılara boyun eğmesi sonucunda plansız hareket etmesi, ekosistemdeki birçok bitkinin yaşam ortamını onarılmayacak şekilde bozabilir. Hatta bazı türler sahayı bile terk edebilirler. Bu durumda, yağış sularının toprağa gelen kısmı toprak yüzeyinden hızla akarak, toprağa giremez. Topraktaki suyun aşırı azalması sonunda, toprak yüzeyindeki küçük bitkiler, hatta bazen orman ağaçları kuruyabilir.
Toprağa sızan sular, humusu bol olgun topraklarda kökler tarafından muhafaza edilir. Bu imkân ortadan kalkınca, içme suyu dahi elde edilemez olur. Ekosistem içinde seyrekleşen ağaçlar veya sahanın açılması yüzünden erozyon ile birlikte yüzyıllar içinde meydana gelmiş olgun orman toprağı deniz veya göllere akarak, toprak verimsiz hale gelir. Böyle zarar görmüş alanlarda orman içi iklim diye bir şey kalmaz. Bugün memleketi yönetenler, yap-işlet-devret modeliyle 68 ilde 766 maden sahasını madencilik sektörüne, bu arada yabancılara teslim etmeye çalışmaktadırlar. Bu durum, gelecek neslimize ve memleketimize yapılan en büyük ihanet olacaktır. Bu konuda yasa çıkaran siyasilerin ormanlarla ilgili hiçbir bilgilerinin olmadığı, çıkarılan yasalardan anlaşılmaktadır. Merak edip uzmanlardan da bilgi almak zahmetinde bulunmuyorlar. Ormanlar altından, gümüşten çok daha kıymetlidir. Ama, doğa bu yapılanların bir gün intikamını mutlaka alacaktır.
- Ormancılıkta araştırma yöntemi / 28.03.2022
- Orman üretim araştırmaları / 21.03.2022
- Sosyo-ekonomik konumu iyileştirmek / 15.03.2022
- Ağaç soyunu iyileştirmek / 08.03.2022
- Ortamın verim gücünü arttırmak / 01.03.2022
- Meşcerede aralama kesimleri / 22.02.2022
- Ormanda üretim nasıl arttırılır? / 15.02.2022
- Meşcere kuruluşunu düzenlemek / 07.02.2022
- Meşcere kuruluşunu düzenlemek / 01.02.2022