Devletler arası ilişkilerde süreklilik arzeden dostluklar veya düşmanlıklardan ziyade çıkarlar esastır. Büyük ve güçlü olmak isteyen her devletin kendi millî stratejisi ve bir devlet politikası vardır. Bu politika o devletin milli çıkarları doğrultusunda belirlenir ve devam ettirilir. Hükümetler, hatta rejimler değişebilir ancak devlet politikası değişmez. Bu politika istikametinde çıkarlar neyi gerektiriyorsa dış ilişkiler o yönde sürdürülür.
Dünyanın en stratejik bölgelerinden biri olan Ortadoğu'nun bugünkü durumuna ve bölge üzerindeki çıkar hesaplarının tarihî seyrine bakıldığında bu hakikati görmek mümkündür.
Yüzyıllarca büyük devletlerin çıkar çatışmalarına sahne olan Ortadoğu, II. Dünya Savaşı'ndan sonra bilhassa İngiltere'nin desteği ile küçük ve güçleri hemen hemen birbirine denk monarşik idarelere ayrılmıştır. Maksat, bölgedeki güç dengelerini belli bir seviyede tutmak ve petrolün denetimini kaybetmemektir. ABD ve batı için vazgeçilmez bir enerji kaynağı olan petrolün varlığı, Ortadoğu'nun "sahipsiz" bırakılmasının en önemli sebeplerindendir.
Bugünlerde ABD, kitle imha silahları ürettiği gerekçesiyle Saddam'ı devirmek için Irak'a operasyon düzenlemek üzere.
Irak 1980 yılında İran'a saldırdığında en önemli desteği ABD'den görmüştü. O dönemde Saddam, ABD'nin bir numaralı müttefiği idi. O kadar ki, Halepçe'ye yaptığı kimyasal silah saldırısında ölen yüzlerce sivil o dönemde kimsenin dikkatini bile çekmemişti. Ancak daha sonra Saddam denetimden çıktı, "söz dinlemez" oldu. Ve bugünlere gelindi.
Meselenin diğer bir yönü ise; Irak'ın dünya petrol rezervlerinin yaklaşık % 12'sine sahip olmasıdır. 112 milyar varille dünya petrol üretiminde Suudi Arabistan'dan sonra ikinci sırayı almaktadır. Irak'ın petrol rezervlerinin çoğu Kuzey ve kuzeydoğu bölgesinde bulunuyor.
Suriye'de yayınlanan Teşrin gazetesinin başyazısında düzenlenmesi planlanan operasyonun Ortadoğu petrolünü ele geçirme maksadını taşıdığı öne sürüldü ve "Savaşın gerçek amacı Irak'ın ve bütün bölgenin petrolünü ele geçirmek ve İsrail'in işgal ettiği Arap topraklarını Yahudileştirme ve Filistinlileri evlerinden atma olanağı sağlamaktır" ifadeleri kullanıldı.
ABD'li bir strateji uzmanının dediği gibi, "Bir devletin dostları veya düşmanları yoktur. Bir devletin çıkarları vardır."
Bu bakımdan ABD'nin "İsrail'in gölgesinde şekillenen" Irak ve Ortadoğu politikasını petrolün önemini de hesaba katarak düşünmek lazımdır.
Dünyanın en stratejik bölgelerinden biri olan Ortadoğu'nun bugünkü durumuna ve bölge üzerindeki çıkar hesaplarının tarihî seyrine bakıldığında bu hakikati görmek mümkündür.
Yüzyıllarca büyük devletlerin çıkar çatışmalarına sahne olan Ortadoğu, II. Dünya Savaşı'ndan sonra bilhassa İngiltere'nin desteği ile küçük ve güçleri hemen hemen birbirine denk monarşik idarelere ayrılmıştır. Maksat, bölgedeki güç dengelerini belli bir seviyede tutmak ve petrolün denetimini kaybetmemektir. ABD ve batı için vazgeçilmez bir enerji kaynağı olan petrolün varlığı, Ortadoğu'nun "sahipsiz" bırakılmasının en önemli sebeplerindendir.
Bugünlerde ABD, kitle imha silahları ürettiği gerekçesiyle Saddam'ı devirmek için Irak'a operasyon düzenlemek üzere.
Irak 1980 yılında İran'a saldırdığında en önemli desteği ABD'den görmüştü. O dönemde Saddam, ABD'nin bir numaralı müttefiği idi. O kadar ki, Halepçe'ye yaptığı kimyasal silah saldırısında ölen yüzlerce sivil o dönemde kimsenin dikkatini bile çekmemişti. Ancak daha sonra Saddam denetimden çıktı, "söz dinlemez" oldu. Ve bugünlere gelindi.
Meselenin diğer bir yönü ise; Irak'ın dünya petrol rezervlerinin yaklaşık % 12'sine sahip olmasıdır. 112 milyar varille dünya petrol üretiminde Suudi Arabistan'dan sonra ikinci sırayı almaktadır. Irak'ın petrol rezervlerinin çoğu Kuzey ve kuzeydoğu bölgesinde bulunuyor.
Suriye'de yayınlanan Teşrin gazetesinin başyazısında düzenlenmesi planlanan operasyonun Ortadoğu petrolünü ele geçirme maksadını taşıdığı öne sürüldü ve "Savaşın gerçek amacı Irak'ın ve bütün bölgenin petrolünü ele geçirmek ve İsrail'in işgal ettiği Arap topraklarını Yahudileştirme ve Filistinlileri evlerinden atma olanağı sağlamaktır" ifadeleri kullanıldı.
ABD'li bir strateji uzmanının dediği gibi, "Bir devletin dostları veya düşmanları yoktur. Bir devletin çıkarları vardır."
Bu bakımdan ABD'nin "İsrail'in gölgesinde şekillenen" Irak ve Ortadoğu politikasını petrolün önemini de hesaba katarak düşünmek lazımdır.
Ahmet Hamza Baş / diğer yazıları
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü (2) / 25.07.2014
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011