Türkiye Bankalar Birliği (TBB) yayınladığı raporda Türkiye'deki 47 bankanın aktif büyüklüğünün 736 milyar Euro'ya ulaştığını, AB bankalarının aktif büyüklüğünün ise 43 trilyon 100 milyar Euro olduğunu belirtti. Raporda Türkiye'de kişi başı mevduatın 5 bin Euro olduğu, buna karşılık AB'de kişi başı mevduatın 43 bin Euro, hatta Almanya ve Fransa gibi gelişmiş ülkelerde 52-65 bin Euro olduğu vurgulanıyor.
AB bankalarının Türk bankalarına oranla aktif büyüklüğü 58 kat, AB'de kişi başına mevduat ise 8-13 kat fazla.
AK Parti, 14 yıldır IMF güdümünde neoliberal Derviş reçetesini allayıp pullayıp millete hazmettiriyor.
Neydi bize reva görülen?
Sıkı para politikası...
Kemer sıkma...
Deli gömleği...
Türk milletinin elini kolunu bağlayacaksın ki, büyüyüp güçlenmesin.
Küresel şebeke, Türkiye'de bankaları, parayı, borsayı, şirketleri, maden ruhsatlarını, kısaca para kazandıran her şeyi ele geçirmiştir.
Bu süreçte dolaylı vergilerle cebi boşaltılan halkımızın eline 184 milyon adet banka ya da kredi kartı tutuşturmuş, vatandaşlarımız banka kapılarında kuyruğa dizilmiştir.
Finans sektörü kâr patlaması yaşarken, borsanın banka hisseleriyle ralli yapması kumpasın ispatıdır.
Parasızlıktan, yüzde 50'nin altına düşen ciroların kazancı masrafları karşılamamakta, işyerleri kapanmakta, işadamları işsizler ordusuna katılmaktadır. Ödenemeyen borçlar yüzünden icra dosyaları sokağa taşmaktadır.
Aslolan, milletin cebine para koyup ciroların ve kârlılığın artırılması iken, tam tersi milleti mağdur etme projesi övülmekte, tatbik edilmektedir.
Kangren ekonomiyi, şaha kaldıracağı ala-i vala ile açıklanan teşvikler, faizsiz (faizi devlet üstleniyor) krediler ve garantilerin sorunu çözmediğini görüyor, yaşıyoruz.
Son hamlede; riskler üstlenilerek KGF (Kredi Garanti Fonu) devreye sokuldu. 313 bin işyerine 207 milyar TL kredi verilerek boğulmaları ötelendi.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Hüseyin Aydın, "Yasal limitlerimizi sonuna kadar kullandık, elde avuçta ne varsa verdik" dedi ama ihtiyaçlar, parasızlık, işsizlik, yoksulluk, açlık had safhada devam ediyor.
İktidarın çözümsüzlüğü, yanlış para politikaları, ekonomiyi batma noktasına getirmişken, devasa borçları ertelemek, dış ticaret açığını finanse etmek için tekrar borçlanmak, faiz yükünü ve daha fazla taviz vermeyi zorunlu kılmaktadır.
TBB raporu ve yaşananlar, Prof. Dr. Haydar Baş'ın MEM tezini doğrulamaktadır.
11 Ağustos 2017 itibariyle 128 milyar 804 milyon TL olan (36 milyar dolar) emisyonun kifayetsizliği apaçık değil mi?
35 yıldır parasını basamayanın durumu; bebeğe çay kaşığı su kâfi gelirken, yetişkine birkaç litre suyun yetersizliği akıl ile izah edilmeli.
Parasal genişlemede iktidarın dış kaynak ısrarı, borç, faiz yükü ve servet transferine sebep olurken programda inat, icazetnamenin gereği mi?
İç dolaşımda gerekmeyen dolar ve Euro'ya, dış ticarette de ihtiyacımız olmadığı milli paralarla dış ticaret projesinde ispatlanmışken, Türkiye'nin bir parasal karşılığı; arsa, emtia, işgücü değeri var iken; TL'yi AB, ABD'den alınan kredilere endeksleyip emisyonu sınırlamak, faizlerini üstlenmek, ekonomiyi prangalamaktan başka nedir?
Atatürk'ün, ecnebilerden borç alarak sanayi ve ekonomiyi döndürmeyi reddetmesi, milli parasını basarak ekonomiyi ayağa kaldırması, yüzde 7.8 büyümesi, dış ticaret fazlası ile Osmanlı'nın borçlarını ödemesi örneği önümüzde var iken, milli para ile işleri görmeyi ret edip yabancı parayı egemen kılmayı özendirenler, kime hizmet ettiğinin farkında mı?
Prof. Dr. Haydar Baş, senyoraj hakkını kullanmanın, yüzde 2.5 kadar olan emisyonun (para hacmi) asgari yüzde 30 olmasının şart olduğunu yazmış, ifade etmişti. Yeraltı madenlerini raporlayıp 5 trilyon TL para basacağını, ihtiyaç kadar piyasaya süreceğini, pompalanacak kan ile 1 yılda Avrupa'yı, 2. yılda Amerika'yı geçip dünya liderliğine koşacağımızı ifade etmişti.
Ekonomilerini canlandırmak için ABD Merkez Bankası (FED) ve AB Merkez Bankası trilyonlar basıyor, piyasayı fonluyor, destek veriyor.
Batıda paranın bolluğu, eksi faizlere sebep olurken, bizde para kıtlığı faizleri uçurmakta, işbirlikçi tefeciler malı götürürken projenin sahibi iktidar, gaz alıcı açıklamalarla türbinleri avutmaktadır.
Kendine yararı olanı göremeyen millet, ne dümenlerin döndüğünden haberdar mı?
AB bankalarının Türk bankalarına oranla aktif büyüklüğü 58 kat, AB'de kişi başına mevduat ise 8-13 kat fazla.
AK Parti, 14 yıldır IMF güdümünde neoliberal Derviş reçetesini allayıp pullayıp millete hazmettiriyor.
Neydi bize reva görülen?
Sıkı para politikası...
Kemer sıkma...
Deli gömleği...
Türk milletinin elini kolunu bağlayacaksın ki, büyüyüp güçlenmesin.
Küresel şebeke, Türkiye'de bankaları, parayı, borsayı, şirketleri, maden ruhsatlarını, kısaca para kazandıran her şeyi ele geçirmiştir.
Bu süreçte dolaylı vergilerle cebi boşaltılan halkımızın eline 184 milyon adet banka ya da kredi kartı tutuşturmuş, vatandaşlarımız banka kapılarında kuyruğa dizilmiştir.
Finans sektörü kâr patlaması yaşarken, borsanın banka hisseleriyle ralli yapması kumpasın ispatıdır.
Parasızlıktan, yüzde 50'nin altına düşen ciroların kazancı masrafları karşılamamakta, işyerleri kapanmakta, işadamları işsizler ordusuna katılmaktadır. Ödenemeyen borçlar yüzünden icra dosyaları sokağa taşmaktadır.
Aslolan, milletin cebine para koyup ciroların ve kârlılığın artırılması iken, tam tersi milleti mağdur etme projesi övülmekte, tatbik edilmektedir.
Kangren ekonomiyi, şaha kaldıracağı ala-i vala ile açıklanan teşvikler, faizsiz (faizi devlet üstleniyor) krediler ve garantilerin sorunu çözmediğini görüyor, yaşıyoruz.
Son hamlede; riskler üstlenilerek KGF (Kredi Garanti Fonu) devreye sokuldu. 313 bin işyerine 207 milyar TL kredi verilerek boğulmaları ötelendi.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Hüseyin Aydın, "Yasal limitlerimizi sonuna kadar kullandık, elde avuçta ne varsa verdik" dedi ama ihtiyaçlar, parasızlık, işsizlik, yoksulluk, açlık had safhada devam ediyor.
İktidarın çözümsüzlüğü, yanlış para politikaları, ekonomiyi batma noktasına getirmişken, devasa borçları ertelemek, dış ticaret açığını finanse etmek için tekrar borçlanmak, faiz yükünü ve daha fazla taviz vermeyi zorunlu kılmaktadır.
TBB raporu ve yaşananlar, Prof. Dr. Haydar Baş'ın MEM tezini doğrulamaktadır.
11 Ağustos 2017 itibariyle 128 milyar 804 milyon TL olan (36 milyar dolar) emisyonun kifayetsizliği apaçık değil mi?
35 yıldır parasını basamayanın durumu; bebeğe çay kaşığı su kâfi gelirken, yetişkine birkaç litre suyun yetersizliği akıl ile izah edilmeli.
Parasal genişlemede iktidarın dış kaynak ısrarı, borç, faiz yükü ve servet transferine sebep olurken programda inat, icazetnamenin gereği mi?
İç dolaşımda gerekmeyen dolar ve Euro'ya, dış ticarette de ihtiyacımız olmadığı milli paralarla dış ticaret projesinde ispatlanmışken, Türkiye'nin bir parasal karşılığı; arsa, emtia, işgücü değeri var iken; TL'yi AB, ABD'den alınan kredilere endeksleyip emisyonu sınırlamak, faizlerini üstlenmek, ekonomiyi prangalamaktan başka nedir?
Atatürk'ün, ecnebilerden borç alarak sanayi ve ekonomiyi döndürmeyi reddetmesi, milli parasını basarak ekonomiyi ayağa kaldırması, yüzde 7.8 büyümesi, dış ticaret fazlası ile Osmanlı'nın borçlarını ödemesi örneği önümüzde var iken, milli para ile işleri görmeyi ret edip yabancı parayı egemen kılmayı özendirenler, kime hizmet ettiğinin farkında mı?
Prof. Dr. Haydar Baş, senyoraj hakkını kullanmanın, yüzde 2.5 kadar olan emisyonun (para hacmi) asgari yüzde 30 olmasının şart olduğunu yazmış, ifade etmişti. Yeraltı madenlerini raporlayıp 5 trilyon TL para basacağını, ihtiyaç kadar piyasaya süreceğini, pompalanacak kan ile 1 yılda Avrupa'yı, 2. yılda Amerika'yı geçip dünya liderliğine koşacağımızı ifade etmişti.
Ekonomilerini canlandırmak için ABD Merkez Bankası (FED) ve AB Merkez Bankası trilyonlar basıyor, piyasayı fonluyor, destek veriyor.
Batıda paranın bolluğu, eksi faizlere sebep olurken, bizde para kıtlığı faizleri uçurmakta, işbirlikçi tefeciler malı götürürken projenin sahibi iktidar, gaz alıcı açıklamalarla türbinleri avutmaktadır.
Kendine yararı olanı göremeyen millet, ne dümenlerin döndüğünden haberdar mı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mahmut Erdem / diğer yazıları
- Fakirleşerek büyüme / 18.06.2022
- Bu kaçıncı operasyon? / 25.12.2021
- 2020’de yüzde 1.8 büyürken, meğer küçülmüşüz! / 05.05.2021
- Mesele sadece 128 milyar dolar mı? / 23.04.2021
- Ak Parti’nin 18 yıllık enkazı / 08.01.2021
- Dolar kazanç aparatı olunca... / 25.11.2020
- Büyüdük ama negatif / 05.09.2020
- İSO 2019 raporu / 16.07.2020
- Fason tartı aleti / 29.06.2020
- Tefeciye yılda 4 milyon konut / 13.04.2020
- Bu kaçıncı operasyon? / 25.12.2021
- 2020’de yüzde 1.8 büyürken, meğer küçülmüşüz! / 05.05.2021
- Mesele sadece 128 milyar dolar mı? / 23.04.2021
- Ak Parti’nin 18 yıllık enkazı / 08.01.2021
- Dolar kazanç aparatı olunca... / 25.11.2020
- Büyüdük ama negatif / 05.09.2020
- İSO 2019 raporu / 16.07.2020
- Fason tartı aleti / 29.06.2020
- Tefeciye yılda 4 milyon konut / 13.04.2020