Geçmişten günümüze birçok alanda, birçok değişiklikler oldu. Fakat 'pazar bulmak ve pazarlamak' ideolojisi hiç değişmedi. Özünü ve varlığını her dönemde korudu. Özgürlük, demokrasi, insan hakları, serbest piyasa... gibi yaldızlı ve yıldızlı kavramların hepsi, pazar bulmak için uydurulmuş kılıflardır. Bu kavramlar uğruna yapılanları, azıcık kurcalayınca, altından pazar bulmak, bir başka deyişle, sömürmek ve semirmek ideolojisi, hemen kendini gösterir.Pazarlar serbest olacak, sömürücüler istedikleri gibi at oynatacaklar. Aradıkları bu. Bunu gerçekleştirmek için yıllardır uğraşıyorlar. Ekonomik tezler, teoriler geliştiriyor, kitaplar, makaleler yazıyorlar. Bakınız, 1895-1897 yıllarında Amerikan dış politikasını yürütmüş olan Richard Olney ne diyor: " İlerde yabancı pazarlara serbestçe girmek dışında hiçbir şey bizi tatmin etmeyecektir". Demek ki, bugün yaşadığımız savaşların, katliamların, terörün amacı, pazarlara serbestçe girmektir. John D. Rockefeller de 1899 yılında şöyle demişti: " Sadece bölgesel ticarete dayansaydık, yıllarca önce başarısızlığa uğrardık. Pazarlarımızı genişletmek ve ihracata dayanan ticaret çarelerini aramak zorundaydık".Ünlü İngiliz politikacısı Joseph Chamberlain de aynı yıllarda, aynı görüşü paylaşıyordu. Şöyle diyordu: "Sömürmek, tek gerçek, tek akılcı ekonomik politikadır". İngiliz Cecil Rhodes de, "mallarımız için yeni pazarlar, yeni ülkeler kazanmalıyız. İç savaştan kurtulmanın yolu, sömürmekten geçer" diyordu. İşte böyle, bazıları asıl amaçlarının sömürmek ve istilâ etmek olduğunu gizlemiyordu. Senatör Lodge de bunlardan biridir. Lodge, "19. Yüzyılda hiçbir millette görülmeyecek biçimde ülkeleri istilâ ettik ve sömürgeleştirdik" demiştir. Gerçekten de öyle yaptılar.Günümüzde ise, sömürücü ve istilâcılar, daha yumuşak, kulağa daha hoş gelen ifadeler kullanıyorlar. Diyorlar ki, "bizim kötü bir niyetimiz yok, sadece mallarımıza pazar arıyoruz, satılan mallara da müşteri oluyoruz". Pazar arayıcılar olur da, pazarlayıcılar olmaz mı ? Elbette olur. Bu sebepten, yerli işbirlikçilerin adı değiştirildi, 'pazarlayıcı, küreselci, özelleştirmeci' yapıldı. Bu kişiler, maddi ve manevi bütün değerlerimizi pazara çıkardılar. Görünüşte, alan da satan da memnun. Halbuki satanlar, her hal ü kârda kaybediyor. Çünkü, satılmayacak şeyleri satıyorlar. Satılmayacak bir şey kaça satılırsa satılsın, satanlar zararlıdır. Meselâ toprak satışları gibi. Toprağın bedeli hiçbir zaman para olamaz. Sömürgeciler, atalarımızdan da parayla toprak istemişlerdi. Atalarımızın cevabı, "kan dökülerek, can verilerek alınan toprak, parayla satılmaz" olmuştu. AKP hükümeti, bu gerçeği unutmuş. Kendi deyimleriyle 'babalar gibi' topraklarımızı ve stratejik kurumlarımızı yabancılara satıyorlar. Bunun sonu nereye varacaktır? Doç.Dr. Mikdat Çakır, 'Savaş Sosyolojisi' adlı kitabında diyor ki: "Yeni beşinci kol faaliyetlerinin uygulama alanlarının daha çok ticari ilişkilerle kamufle edildiği unutulmamalıdır. Hiç silah kullanmadan bir ülkenin sanayii, tarımı, turizmi, eğitim sistemi ele geçirilebilir". İşte Türkiye, böyle bir savaşın içerisindedir. Tabii olarak, pazar arayıcılar ve pazarlayıcılar savaştan, sömürüden, istilâdan söz etmiyorlar. "Pazarlara serbestçe girmek ve pazar genişletmek" gibi hiçbir zaman sömürüyü ve istilâyı çağrıştırmayan sözler söylüyorlar. Zaten yeni sömürgeciliğin, klâsik sömürgecilikten farkı da budur. Yani sömürgeciler, halkın gönüllü olarak sömürge ve istilâya destek vermesini sağlarlar. Daha doğrusu, yeni sömürgecilik, ticaret adı altında gerçekleştirilen ekonomik işgaldir. Aslında askeri işgallerde de nihai amaç, ekonomik sömürüdür. Ekonomik sömürü, askeri işgal olmadan sağlanıyorsa, o zaman askeri harekata, savaşa gerek duyulmaz. Velhasıl, Atatürk'ten beri değerlerimizi pazarlıyoruz. Anlaşılan o ki, pazarlamada, son noktayı koyma görevi, AKP hükümetine verildi. O da, görevini noksansız yerine getirme telâşında. Halk ise, olanları henüz tam olarak idrak etmiş değil. Dileğimiz, atı alan Üsküdar'ı geçmeden, halkın uyanması ve "Yeniden Kuva-yı Milliye" demesidir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018