logo
23 NİSAN 2024

Peygamberin gölgesinde Müslüman-Türkün Medine müdafaası -5-

10.09.2010 00:00:00


"Ölsek de, Ravzanı ruhumuz bekler"Fahrettin Paşa her sabah kefene bürünerek ve başına beyaz sarık sararak Allah Resulünün kabrini kendi elleriyle siler, süpürürdü. Savaşın bütün imkansızlıklarına rağmen Medine'yi müdafaa ediyor, kendini "mücavir" olarak görüyordu"Ne gördün, Şark'ı çok gezdin? " diyorlar. Gördüğüm yer yerHarap iller, serilmiş hânümanlar, başsız ümmetler,Yıkılmış köprüler, çökmüş kanallar, yolcusuz yollar,Buruşmuş  çehreler, tersiz alınlar, işlemez kollar;Bükülmüş beller, incelmiş boyunlar, kaynamaz kanlar.Düşünmez başlar, aldırmaz yürekler, paslı vicdanlar;Tegallüpler, esâretler, tahakkümler, mezelletler;Riyâlar; türlü iğrenç iptilâlar, türlü illetler;Örümcek bağlamış, tütmez ocaklar; yanmış ormanlar;Ekinsiz tarlalar, ot basmış evler, küflü harmanlar;Cemaatsiz imamlar, kirli yüzler, secdesiz başlar;"Gazâ" nâmiyle dindaş öldüren biçare dindaşlar;Ipıssız âşiyanlar; kimsesiz köyler; çökük damlar;Emek mahrûmu günler; fikr-i ferdâ bilmez akşamlar!...Geçerken, ağladım geçtim; dururken ağladım durdum;Duyan yok, ses veren yok, bin perîşan yurda başvurdum. Mezarlar, âhiretler, yükselen karşımda dûradûr;Ne topraktan güler bir yüz, ne göklerden güler bir nûr?Derinlerden gelir feryâdı yüz binlerce âlâmın;Ufuklar bir kızıl çember, bükük boynunda İslâm'ın!Göğüsler hırlayıp durmakta, zincirler daralmakta;Bunalmış kalmış üç yüz elli milyon, cansa gırtlakta!İlâhi! Gördüğüm âlem mi insâniyetin mehdi?Bütün umrânı târîhin bu çöllerden mi yükseldi?Şu zâirsiz bucaklar mıydı vahdâniyetin yurdu?Bu kumlardan mı, Allah'ım, nebîler fışkırıp durdu?Henüz tek berk-ı îman çakmadan cevvinde dünyânın,Bu göklerden mi, yâ Rap, coştu, sağnak sağnak, edyânın?Serendip'ler şu sahiller mi, Cûdî'ler bu dağlar mı?Bu iklîmin mi İbrahim'e yol gösterdi ecrâmı?Haremler, Beyt-i Makdisler bu topraktan mı yoğruldu?Bu vâdiler mi dem tuttukça bihûş etti Dâvûd'u?Hirâ'lar, Tûr-ı Sinâ'lar bu âfâkın mı şehkârı?Bu taşlardan mı, yer yer, taştı Rûh-ullah'ın esrârı?Cihânın Garb'ı vahşet-zâr iken, Şark'ında Karnak'lar,Haremler, Sedd-i Çinler, Tak-ı Kisrâlar, Havernaklar,İrem'ler, Sûr-ı Bâbil'ler semâ-peymâ değil miydi?O mâziler, İlâhi, bir yıkık rüyâ mıdır şimdi?Ne yapsın, nâ-ümid olsun mu Şark'ın intibâhından?Perişan rûhumuz, hâib, dönerken bâr-gahından?Bu heybetten usandık biz, bu hüsran artık elversin!İlâhi, nerde bir nefhan ki, donmuş hisler ürpersin,Serilmiş sineler, kâbusu artık silkip üstünden."Hayat elbette hakkımdır! " desin, dünya "değil! " derken.

(M. Akif, İstanbul, 19 Eylül 1918) Ve, Fahrettin Paşa yakapaça yakalanıyor?

Fahrettin Paşa, her türlü zorluğa, açlığa, çaresizliğe rağmen bırakmadı, bırakmak istemedi Medine'yi. Askerlerin çoğunun hasta olmasına; cephane, ilaç ve giyecek stoklarının bitmesine rağmen direnmeyi sürdürdü. 1916 Temmuz'undan 1919 Ocak ayına kadar 2 yıl 7 ay bu mukaddes şehri Arap çapulcularına ve İngilizlere teslim etmedi. İngilizlerin baskısı, Şerif Hüseyin ve kuvvetlerinin ablukası ve saldırıları, İstanbul Hükümetinin emir üstüne emir yağdırması da onu asla yıldırımamıştır. Fakat sonunda, olan olmuştur.Tarih Ocak 1919. Bir sabah erken saatlerde Paşa, Peygamberimizin mezarında namaz kılarken, teslimden başka çıkar yol kalmadığını savunan bazı subaylar onun üzerine atılıp yaka paça yakalamışlar ve teslime zorlamışlardır. Fahrettin Paşa, silahlarını düşmana teslim etmeyi onursuz bir hareket sayan yüce bir mizaca sahip olduğu için, tabancasıyla kılıcını Peygamberimizin mezarına emanet etmiştir... Albay Necip Bey:  "Kader Paşam... Takdir-i İlâhî... Vatan ve milletinize karşı vazifenizi, kimseye nasip olmayacak bir feragat ve kahramanlıkla yapmış olduğunuza Allahü Teala da şahittir" der. Fahrettin Paşa, Medine'den sonra İngilizlerin Mısır, Kasr el Nil kışlasında altı ay esir kaldı. Oradan da harp suçlusu olarak Malta'ya getirildi. Burada da iki yıl esir hayatı sürdürdü. Aynı zamanda İstanbul'da da idam cezasına çarpırıldı. Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın teşebbüsleri ile Malta'dan diğer tutuklananlarla birlikte serbest bırakıldı. İtalya, Almanya, Rusya üzerinden gelerek 2 Ağustos 1921'de Kars'ta vatana ayak basabildi. 24 Eylül 1921'de Ankara'ya geldi. 12. Tümen komutanı olarak Başkomutanlık Meydan Muharebesi'ne katıldı. 1922'de TBMM tarafından Kabil Elçiliğine tayin edildi. Afganistan'da 4 yıl kaldı. 1926'da yurda döndü. 22 Kasım 1948'de tarihinde seksen yaşında vefat etti. Mezarı Rumelihisarı Mezarlığındadır. Mezar taşında şöyle yazar:"Birinci dünya Harbi'nde Medine Kahramanı Müdafii Fahrettin Paşa burada yatıyor. El Fatiha."Medine muhasara altında iken görevli Mülazim İdris Sabih Bey'in, Resulllah Efendimiz'in kabrini korumak için verilen bu şanlı mücadelenin en sıkıntılı günlerinden birinde Fahreddin Paşa'ya ithafen yazıp Peygamberimiz'e hitap ettiği şu şiir Müslüman- Türk milletinin bu milli mücadele ruhunu ve eşsiz imanını ne güzel bir şekilde orta koymaktadır:***Bir Ulü'l-emr idin emrine girdikEzelden bey'atli hakanımızsınAz idik sayende murada erdikDünya ve ahiret sultanımızsın***Unuttuk İlhan'ı Kara Oğuz'uİşledik seni göz bebeğimizeBağışla ey şefi' kusurumuzuBin küsür senelik emeğimize***Suçumuz çoksa da sun'umuz yokturŞımardık müjde-i sahabetinleGönlümüz ganidir, gözümüz tokturDoyarız bir lokma şefaatinle***Nedense kimseler dinlemez eyvahO kadar saf olan dileğimiziBir ümmi isen de ya RasulallahAncak sen okursun yüreğimizi***Ne kanlar akıttık hep senin içinO Ulu Kitab'ın hakkıçün azizGücümüz erişsin ve erişmesinUğrunda her zaman döğüşeceğiz***Yapamaz Ertuğrul Evladı sensizCan verir canânı veremez TürklerEbedi hadimü'l-HarameyninizÖlsek de ravzanı ruhumuz bekler

Yararlanılan Kaynaklar: Prof. Dr. Haydar Baş, Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler, İcmal Yay. İst., 2000Ferudun Kandemir, Medine Müdafaası. İstanbul, 2006. Naci Kaşif Kıcıman, Medine Müdafaası, İstanbul 1994.Birinci Dünya Savaşı'nda Türk Harbi. Hicaz, Asir, Yemen Cepheleri ve Libya Harekatı. Genelkurmay Yayınları, Ankara, 1978.Cemal Paşa, Hatıralar. İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2001. Türk İstiklâl Savaşı, Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Cilt 1.

Medine'nin Osmanlı'dan çıkışıFahrettin Paşa her sabah kefene bürünerek ve başına beyaz sarık sararak Allah Resulünün kabrini kendi elleriyle siler, süpürürdü. I. Dünya Savaşı'nın bütün imkansızlıklarına rağmen Medine'yi müdafaa ediyordu. İstanbul'dan gelen "Medine'yi boşaltın" emrine direniyor, kendini "mücavir" olarak görüyordu. Hem Filistin'i müdafaa, hem Medine'yi muhafaza o günün şartları müsait olmadığından Mondros Mütarekesi ile Medine'nin boşaltılmasına karar verilmişti. Haşimî Hükümeti adına emir Ali bin Hüseyin ve İngiltere adına Müttefik Devletleri Mutemedi sıfatını kullanan Capilan Corland mütarekenin 16. maddesiyle Medine'nin boşaltılmasını karar altına almışlardı. Şerif Hüseyin veda ziyareti için Harem-i Şerif'de bulunan Fahrettin Paşa'nın mücavirliğini kabul etmiyor ve bir an evvel Harem'den çıkıp Medine'yi terk etmesini istiyordu. Osmanlı subayları da Şerif Hüseyin'in işbirliği yaptığı silahlı bedevileri şehre saldırtmasından korkuyorlardı.Fahrettin Paşa'yı ikna ederek Harem-i Şerif'den çıkmaya razı ettiler. Sıra Türk askerlerinin Medine'yi terk etmelerine gelmişti... Yerli halk, Ravza-i Mutahhara'ya veda ziyaretinde bulunan Osmanlı askerleri ile birlikte ağlıyor, Harem-i Şerif'e hizmet eden harem ağaları (ağavatlar) Mehmetçiklerin boynuna sarılıyorlardı. Bu noktada yerli halk ile Osmanlı'yı arkadan vuran grubu birbirinden ayırmak lazımdır. Osmanlı Devleti'ne ihanet eden ve İngilizlerle işbirliği yapanlar Şerif Hüseyin gibi makam hırsıyla dolu bazı kimseler ve İngiliz ajanı Lawrence'in kışkırttığı urbanlar yani çöl bedevileridir. Yerli halk ise Osmanlı idaresinden son derece memnundu. Osmanlı askerleri buralardan ayrılırken halkın arkalarından ağlaması bu hakikatin en güzel ifadesidir.Esasen Osmanlı Devleti böyle hazin bir yenilgi ve ihaneti hak etmemişti. Zira başta Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere olmak üzere bütün Hicaz Bölgesi Osmanlılar zamanında iktisadî ve sosyal yönden son derece gelişti, mimarî açıdan güzelleşti. Osmanlı asker ve yetkilileri Medine halkına son derece itibarlı davranırlardı.Medineliler vergi ödemez, askere alınmazlardı. Osmanlı buralara hâkim olduktan sonra kimsenin elindeki mülke dokunmadı. Allah Resulü'ne saygısızlık olur düşüncesiyle, inşâ edilen hiçbir bina Kubbetü-l Hadra'dan yüksek tutulmadı. Osmanlılar Allah Resulü'ne saygı ve hürmette o dereceye varmışlardı ki, bir kilometrelik mesafeden Peygamber rahatsız olmasın diye tren raylarının altına keçe döşemişlerdi. Mescid-i Nebi inşâ edilirken kırılan taşlar kırıldıkları yerde şekillendirilir, yeşil ipekler içinde ve salat-ü selamlarla getirilip duvardaki yerlerine konurdu. "Peygamber soyuna yük taşımak yaraşmaz" diyen Osmanlı askerleri Medine halkının ununu, şekerini, yağını evlerine kadar taşırlardı.Harem-i Şerif'in hizmetkârı olan harem ağaları küçük yaşta Osmanlı saraylarında terbiye edilip yetiştirilir, tam bir İstanbul beyefendisi haline geldiklerinde Harem-i Şerif hizmeti için gönderilir ve ömürlerinin sonuna kadar bu mübarek vazifeyi îfâ ederlerdi. Harem'in her türlü temizlik, kapılarını açıp, kapatma işlerini yürütürler, Kabr-i Şerif'i her Cuma silip süpürürlerdi. Oradan alınan tozlar çuvallara doldurulup, daha sonra da küçük keselere konularak hacılara dağıtılırdı. Her sene değiştirilen Kâbe örtüleri de hatimlerle indirilip, tekbirler getirilerek küçük parçalar halinde kesilir ve hacılara dağıtılırdı. (Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler, Prof. Dr. Haydar Baş, İcmal Yay., s.148-150).
 
Oğuz Köroğlu / diğer yazıları
Erdoğan'dan 23 Nisan mesajı
Bu kez Atatürk'ü andı
Muhammed Uğur'un hayali gerçek oldu
Mansur Yavaş'tan 23 Nisan jesti
En çarpıcı deprem uyarısı
'Baza ve koltuk altlarını doldurun'
İstanbul'da kutlamaların merkezi Taksim Meydanı'ydı
Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk sunuldu
Esad, Abhazya Dışişleri Bakanı'na söyleşi verdi
'ABD'yle zaman zaman görüşüyoruz'
Bilim adamından korkutan uyarı
'Sıcaklık 4 ila 6 derece arttı'
Erdoğan buradaki törene katılmadı
Devlet erkanı Anıtkabir'de
Erbil ziyareti Metiner'i heyecanlandırdı
'Erdoğan’ı Kürtsüz bırakma operasyonu'
Havaların ısınmasıyla yine ortaya çıktı
Yılın ilk kene vakası görüldü
Arapça soru sorulunca Türkçesini istedi
Erbaş, Arapça bilmiyor mu?
Barzani'den Erdoğan'a teşekkür
'Zor zamanlarımızda yardım etti'
Milli irade 104 yıl önce hakim oldu
23 Nisan kutlu olsun
8 gün önce intihar etmişti
Mezarını açıp cesedi ateşe verdi!
Yatırım değil dizi tavsiyesi verdi
'İzlemeyen kalmasın'
Erdoğan'dan 23 Nisan mesajı
Bu kez Atatürk'ü andı
Muhammed Uğur'un hayali gerçek oldu
Mansur Yavaş'tan 23 Nisan jesti
En çarpıcı deprem uyarısı
'Baza ve koltuk altlarını doldurun'
İstanbul'da kutlamaların merkezi Taksim Meydanı'ydı
Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk sunuldu
Esad, Abhazya Dışişleri Bakanı'na söyleşi verdi
'ABD'yle zaman zaman görüşüyoruz'
Bilim adamından korkutan uyarı
'Sıcaklık 4 ila 6 derece arttı'
Erdoğan buradaki törene katılmadı
Devlet erkanı Anıtkabir'de
Erbil ziyareti Metiner'i heyecanlandırdı
'Erdoğan’ı Kürtsüz bırakma operasyonu'
Havaların ısınmasıyla yine ortaya çıktı
Yılın ilk kene vakası görüldü
Arapça soru sorulunca Türkçesini istedi
Erbaş, Arapça bilmiyor mu?
Barzani'den Erdoğan'a teşekkür
'Zor zamanlarımızda yardım etti'
Milli irade 104 yıl önce hakim oldu
23 Nisan kutlu olsun
8 gün önce intihar etmişti
Mezarını açıp cesedi ateşe verdi!
Yatırım değil dizi tavsiyesi verdi
'İzlemeyen kalmasın'
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.