Önce Biden geldi. Niçin geldiğini bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı; (tabi arkasından); "bunların derdi petrol". Evet, ABD, dünya enerji piyasasını kontrol altına almak, Hazar, Ortadoğu ve Akdeniz enerji sahalarının denetimini elinde tutmak ve en önemlisi Rusya'nın önünü kesmek için Türkiye'deydi. Başka! İsrail'in güvenliği. Artı İsrail'in, Rumlarla, Akdeniz'deki doğalgaz iş birliğine karışmayın. Artı şu Kıbrıs'ı, Rumlara teslim edin. İncirlik ve İskenderun limanlarını koalisyon güçlerinin, yani BOP sahibi olan bizlerin, yani Haçlı ordularının tam kullanımına açın. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP'nin 12 yıllık ABD'ye karşı duruşuna bakarak rahatlıkla diyebiliriz ki; "Biden, tarih olmadı". Geldi, tarih yazdı, istediklerini aldı. Sonrasında Rum patriğine giderek, onunda duasını aldı ve gitti. Bizimkiler ise "ama Esad, ama Esad, ama Esad" diyerek el salladılar. Gittikten sonra da "bunları tek derdi petrol" deyiverdiler. İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan; "Batı'nın İslam ülkelerinin petrolü ve altınını sevdiğini ama asla kendisini sevmediğini" vurgulamıştı. İşte bu sözler üzerinden bir hafta geçmemişti ki "Yüce kişiliğini, ülkemizde ağırlamaktan onur ve mutluluk duyacakları" Papa geldi. Görüştüler, konuştular ve "Vatikan ile her konuda mutabıkız" dediler. Papa asıl ziyaretini gerçekleştirmek için İstanbul'a, Rum patriğine gitti. Patriği gitmeden artık ne dua ettiyse (!) İstanbul müftüsüne de "amin" dedirttirdi. Patrikle sarıldılar, öpüştüler, Hıristiyanlara şaraplı ekmek dağıttılar ve niyetlerini açıkladılar?Türkiye'deki Hıristiyanlara (aynı zamanda Yahudilere) daha fazla hak verilmeli. Ankara'da bahsettikleri "dünya barışının" aslında "Hıristiyanlara, kimse zarar vermeye kalkmasın" uyarısı olduğunu İstanbul'da "Hıristiyanların olmadığı bir Ortadoğu'ya razı olamayız" şeklinde ifade ettiler. Ermeni hasretlerini dile getirdiler ve Katolik, Ortodoks dünyasının bir ve beraber olduğunu vurguladılar. Papa da gitti. 9 Aralık'ta da, İngiltere Başbakanı David Cameron'un, Türkiye'ye gelecek. Tabi BOP sahiplerinin ve dinler arası diyalog merkezinin, ülkemize peş peşe gelmelerinin birçok sebebi olabilir. Bence asıl sebep Rusya Devlet Başkanı Putin'in, ülkemize gerçekleştirdiği ziyarettir. Bu emperyalistler ve Haçlı başı (Papa), Putin'e karşı, ülkemize gelerek bir nevi Haçlı kalkanı kurmak istemişler, hükümete gözdağı vermeye kalkışmışlardır. Hani o Menderes'e yaptıkları gibi? Bu haçlı güçleri, gerek Putin ziyareti öncesi ve sonrası ülkemize gelerek, olası bir müttefik kaybına uğramamak istiyorlar. Çünkü Türkiye'yi kaybeden AB ve ABD hem Karadeniz'i, hem Ortadoğu'yu hem de Akdeniz'deki hakimiyetini kaybedecek. Enerji kontrolünü kaybedecek. Kan pazarına çevirdiği İslam coğrafyasını kaybedecek. Putin gelmeden önce Türkiye ilgili şöyle konuşmuştu; "Elbette, tutumlarımız bazı konularda farklı olabilir. Bu, bağımsız dış siyaset güden devletler için doğaldır. Bununla beraber, Rusya'nın büyük önem verdiği karşılıklı diyalogu devam ettirme noktasında ortak niyetimiz mevcuttur. Hükümetimizin tutumu, ikili ticari hacmi arttırmak için yeni ufuklar açmaktır." Putin, 10 bakanıyla beraber geldi. Ziyaretlerini gerçekleştirdi. Şuan 35 milyar dolar olan ticaret hacminin daha da artırılması, 100 milyar dolara çıkarılması için imzalar atıldı. AB ve bölgemiz için hayati önem arz eden Güney Akım Projesi için adımlar atıldı. Yine ülkemiz için önem arz eden Akkuyu santrali ve doğalgaz anlaşmaları yapıldı. Ve Putin gitti. Kim kazandı? Türkiye kazandı. Rusya kazandı. Milletimiz kazandı. Oysa kapitalistler ve Haçlı başı geldi, istek babında emirler sıraladı, birçok muallak laf edip, gittiler. Siz karar verin! Bize, kimden fayda gelir? Bize, kimden zarar gelir? Bu arada emperyalist haçlıların gelişini, yürüyüşünü, oturuşunu canlı yayınlayan, bin bir yorumlar yapan medya, Putin üzerinde pek durmadı. Neredeyse haber bile yapmayacaklar. Bu medyanın ipi kimin elinde? Gerçi yakında Shakira gelip, Sayın Erdoğan ile çoook büyük bir golf sahasının açılışını yapacakmış. Gör o zaman ilgiyi, itibarı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Öcalan’a ‘katil’ denilmesi doğru değil mi? / 11.08.2025
- Filistin’i tanıma oyunu ve Filistin’den Türkiye rest / 10.08.2025
- Suç sadece diploma çetesinin mi? / 09.08.2025
- ‘Müslüman aynı delikte 2 kez ısırılmaz’ dediler kevgire döndüler / 08.08.2025
- Sahi hala aynı gemide miyiz? / 06.08.2025
- Gençler size nasıl güvensin? / 05.08.2025
- TBMM’deki komisyona son hatırlatma / 04.08.2025
- Gündem iş ve işsizlik değil paylaşımdaki adaletsizlik olmalı / 03.08.2025
- Tek parti iktidarına göre ‘en parlak dönemi’ yaşıyoruz / 02.08.2025
- ‘Filistin’ bildirisine imza başlığına 2 kez yalanlama / 01.08.2025
- Filistin’i tanıma oyunu ve Filistin’den Türkiye rest / 10.08.2025
- Suç sadece diploma çetesinin mi? / 09.08.2025
- ‘Müslüman aynı delikte 2 kez ısırılmaz’ dediler kevgire döndüler / 08.08.2025
- Sahi hala aynı gemide miyiz? / 06.08.2025
- Gençler size nasıl güvensin? / 05.08.2025
- TBMM’deki komisyona son hatırlatma / 04.08.2025
- Gündem iş ve işsizlik değil paylaşımdaki adaletsizlik olmalı / 03.08.2025
- Tek parti iktidarına göre ‘en parlak dönemi’ yaşıyoruz / 02.08.2025
- ‘Filistin’ bildirisine imza başlığına 2 kez yalanlama / 01.08.2025