Kısa vadede hep sabrı telkin eden çok iyi bir ekonomistin yönettiği ülkemde iktidar şimdi, 'Orta Vadeli Programını' açıkladı.
Bende iktidara ve İktidarın küçük ortağına, 'siz, kime kılıç kaldırıyorsunuz' diye soruyorum.
'Biz bu millete efendi değil, hizmetkâr olmaya geldik' dediniz. Efendilerin efendisi oldunuz. Yetmedi! Daha nicelerini devlet imkânları ile efendi yapıp, milletin üzerine hükümran kıldınız.
Hedef 2023' dediniz. 2023 oldu. Biraz sabır, dediniz. 2024 oldu. Halledeceğiz, biraz daha sabır, dediniz. Şimdi de OVP. Sahi ne yapmaya çalışıyorsunuz?
Ne var bu orta vadeli programın içinde?
Sana, bana hayırlı bir şey yok ama sana, bana ödettirecekleri fatura çok.
Bu OVP'un içinde insanca yaşamak için gerekli olan asgari ücret var mı? Yok.
Gelir dağılımındaki adaletsizliği giderecek adımlar var mı? Yok.
Emeklilere takdir edilen bahşiş maaşlar için başlık var mı? Yok.
Çalışan kadınlar, çalışmayan anneler için başlık var mı? Yok.
Devletin asli görevlerinden olan sağlık ve eğitimde fırsat eşitliği var mı? Yok.
Maddeleri çoğaltabilir. Dediğim gibi hayırlı bir şey vatandaşa bir şey yok.
Vatandaş yine saltanat sahiplerinin itibar (!) faturasını ödeyecek. Vatandaş yine yandaşların kar garantili projelerinin faturalarını ödeyecek.
Vatandaş yine zenginlerin, para ile para kazananların daha çok kazanması için çalışacak.
Bunlar benim iddiam ve öngörüm değil. Bizzat Orta Vadeli Programı açıklayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın açıklamalarının Türkçe tercümesidir.
Sayın Yılmaz şöyle diyor:
"Bizim dalgalı kur rejimimiz var. Döviz piyasalarıyla ilgili dalgalı kur rejimimiz var. 2001'de başladı ve devam ediyor. Dalgalı kur rejiminde ne bir kur tahminimiz var ne bir kur hedefimiz var ne de böyle bir irademiz söz konusu.
Kuru esas belirleyecek olan piyasadaki arz ve talep şartlarıdır. Tabii ki spekülatif hadiseler olabilir, onlara müdahaleler olabilir. Onları tabii istisna görüyorum. Ama esas olan piyasadaki arz ve talep ve bunun oluşturduğu dövizin fiyatıdır."
Demek ki, 22 yıllık iktidar, bu devleti ve milleti bitirenin, kaynaklarımızı, alın terimizi iç edenin bu dalgalı kur politikası olduğunu anlayamamış olabilir mi? Mümkün değil. Çok iyi anladılar ve biliyorlar.
22 yılda 560 milyar dolar borç faizi ödeyip hala 460 milyar dolar borcu olan bir iktidar bunu anlayamamışsa millete değil başkalarına hizmet ediyordur.
Diğer ifade ile de iyi bir ekonomist olan Erdoğan 22 yıldır ülkemizi, Ecevit ve Bahçeli'nin 'Kemal Derviş' ile yönetiyor.
Diğer bir ifade ile de 22 yıldır fakirlerden oy alanlar zenginlere hizmette sınır tanımazken fakirlerden oy almaya devam ediyor.
Nasıl mı?
Kılıç, kalkan ile. İmam-hatipler ile. Ezan ile bayrak ile vs.
Ama artık o günler geçti. Ülkemizde ve bölgemizde yaşanılan olaylar İslamcıların da, milliyetçilerin de, Atatürkçülerin de maskelerini yırtıp, attı.
Artık milletin derdi, kimin kılıç kaldırdığı, kimin hangi okula gittiği değil.
Milletin derdi, 'sen nasıl zengin oldun ve ben neden olamıyorum', 'sana varsa bana neden yok'.
Gerçi bu sorunun cevabını Sayın Erdoğan 30 yıl evvel vermişti; 'Fakir çalmasını bilmediği için fakirdir'.
Elhamdülillah! Biz fakiriz, onlar zengin.
'Dünyada kendi milletine bu kadar zulmeden başka bir ülke yok'
"Kendi milletine bu kadar zulmeden dünyada başka bir ülke yok ama bu kadar zulüm görüp de kendi idarecisine bu kadar boyun eğen de başka ülkede bence yok.
Dolayısıyla bizim buna artık bir tepki vermemiz lazım. Bu iş çok saçma yerlere gidiyor, çok mantıksız yerlere gidiyor.
Ülkesinden kovulan, 'Giderseniz gidin' denilen hiçbir şekilde hiçbir işe yaramadığı sürekli olarak yüzüne vurulmaya çalışılan bir millete dönüştük. Biz, millet olarak bunu kabul edemeyiz."
Bu sözler Bağımsız Türkiye Partisi Lideri Hüseyin Baş'a ait ve ülkemizin sosyal ve ekonomik mahiyetinin en kısa ve net tarifidir.
Devlet ve millete karşı sorumluluklarını getirmeyen siyasilere tepki vermek hem devletimiz hem de milletimiz için bir vatan görevidir.
Çünkü bizim kültürümüzde, devlet 'alan el değil, veren eldir'. AKP ile devletimiz bu vasfını kaybetmiş artık devlet alan el olmuştur.
19. yüzyılda Batıda Türk tarihinin en ünlü uzmanlarından biri olan Claude Cahen Türk hakanlarının bu özelliğine dikkat çekerek şunları söylemişti: "Başka milletlerin aksine Türk'lerde halkı besleyen, giydiren ve harçlığını veren bizzat hakandır. Onlarda vergi demek, halkın genel masrafı emektir. Eğer hakan yurttaşlarının gelirini sağlayamayacak hale gelirse, onlara izin verir. Onlar da gidip nafakalarını başka bir hakanın bayrağı altında ararlar."
Bizim için başka bayrak olmadığına göre devletimize asli karakterini sergileyecek, devlete veren el vasfını kazandıracak bir yönetim anlayışı getirecek 'hakan' seçeceğiz.
Devlete o vasfı kazandıracak Milli Ekonomi Modeli'dir. Hakan olarak da Hüseyin Baş yeter.
- İsrail için söz tükenmiş yazı bitmiştir / 02.10.2024
- Geleceğimizi de çaldılar / 01.10.2024
- Erdoğan dışarıdan da içeriye oynuyor / 30.09.2024
- Doğu sınırlarımız namustur ya batı sınırlarımız! / 29.09.2024
- ‘Türkiye’nin sorunu artık siyasi parti sorununu aşmıştır’ / 28.09.2024
- Suriyelilerin gitmesini bir de Bilal Erdoğan istemiyor / 27.09.2024
- BTP neden gizlendi, gizleniyor? / 26.09.2024
- Bağımsız Türkiye Partisi neden kuruldu? / 25.09.2024
- İyi bir ekonomist olmadan önce iyi bir insan olmak / 23.09.2024