Güzel ülkem ne hale geldi!
Hırsızlık, dolandırıcılık, ahlaksızlık vaka-i adiyeden sayılır oldu.
Televizyonların öğleden sonraki kuşaklarında yayımlanan programlarda akıl almaz, mide kaldırmaz türünden ahlaksızlığın nasıl da sıradan bir işmiş gibi yapıldığını görüyoruz.
Herkes birbirini dolandırmanın peşinde. Dürüstlüğün pek para etmediği güzel ülkemde insanlar artık dolandıranlar ve dolandırılanlar olarak ikiye ayrılmış durumda.
Hatta dolandırıcıların da dolandırıldığı bir hale geldik. Bu durumu anlatan bir olay yaşandı geçtiğimiz gün. Haber şöyle: "Ankara'da sahte para basan çetenin lideri sahte para ile satın aldığı içkinin sahte çıkması nedeniyle hayatını kaybetti."
Şu işe bakın! Toplumdaki çürümüşlüğü görüyor musunuz!
Dolandırıcıların kapısını çalmadığı, en azından girişimde bulunmadığı bir vatandaş kalmadı adeta güzel ülkemde. Üç kuruş para için gözü dönmüş, ölüme sebep olmaktan bile çekinmeyen bir açgözlülük hakim olmuş... Vah ki ne vah.
Dolandırıcılığın çok daha büyük ölçeklisi devlette yaşanmıyor mu sanki!
Mevzuata aykırı alımlar yapmak, usulsüzlük, rüşvet, görevi kötüye kullanmak ve bu yolla çıkar sağlamak dolandırıcılık sayılmıyor mu acaba? Her gün bu yolla vatandaşın cebinden milyonlarca lira buhar olup gitmiyor mu? Aynı anda birilerinin cepleri ve kasaları dolup taşmıyor mu?
Örneğin Sayıştay raporlarında yer alan usulsüzlüklerin bir karşılığı yok mu bu ülkede? Dolandırılan vatandaşlar dolandırıldığı ile mi kalıyor. Dolandırıcılık serbest hale geldi de bizim mi haberimiz yok!
Sayıştay, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nda çok sayıda mevzuata aykırılık tespit ediyor. Yap-işlet-devret (YİD) modeli olan, geçiş garantili Avrasya Tüneli'nde, "hatalı hesap" nedeniyle kamunun yanı sıra vatandaşın da "fazla ödeme" yaptığına dikkat çekiyor.
Başka,
Demiryolu hattı yapım ve mal alım ihalelerinde hiç ilgisi olmamasına karşın Audi A6, Volvo XC90 gibi "lüks araçlar" talep edildiği ve araçların Bakanlıkta kullanıldığı vurgulanıyor.
Başka,
Sabiha Gökçen metrosunda ilave işlerin iş artışı yapılmaksızın istisna kapsamında olması gereken pazarlık usulüyle ihale edilmesi Sayıştay tarafından yanlış bulunuyor. Raporda yüksek fiyatlar ödenerek ilave imalatların yaptırıldığı vurgulanıyor.
Sayıştay'ın başka bir raporunda Pamukkale Üniversitesi'nde ihalesiz alımların yapıldığı ortaya çıkıyor. 2020 yılında Yapı İşleri Dairesinin milyonlarca lirayı bulan 56 kalem işi ihalesiz yaptırdığı anlaşılıyor. Örneğin açık ihale çerçeve anlaşması yapılmadan tek bir firmadan bir yılda 850 bin liralık simit alındığı belirleniyor...
Sayıştay her yıl benzer raporları hazırlar, fakat buhar olup giden vatandaşın paraları hiç bir zaman geri gelmez. Vatandaşın paralarını buharlaştıranların akıbetleri de bilinmez.
Örneğin Çevre ve Şehircilik eski bakanı Erdoğan Bayraktar 17 Aralık operasyonu ile ilgili olarak "Dosyamda ne varsa, hem tapeler hem teknik takip doğrudur hem de benim telefon konuşmalarım A'dan Z'ye kadar doğrudur. Tarafsız bir savcı çıksın, bu dosyaları incelesin. Gerek görürlerse Yüce Divan'a gitmekten de korkmam" demişti. Peki ne oldu, tarafsız bir savcı çıktı mı?
Sözün özü toplumdaki çürümüşlüğün boyutu sandığımızdan çok daha büyük. Her gün dolandırılma endişesiyle yaşamak zorunda kalmak çok zor. Adalete olan güvenin yerlerde süründüğü bir ülke haline gelmek ise çok acı.
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022