Deneyimli siyasetçilerin zamanı gelince kullandığı önemli bir söz vardır. Derler ki:
"Seçim kelimesi bir şekilde telaffuz edilmeye başlandıysa biliniz ki, ülke seçim sath-ı mailine girmiştir."
Bu anlamlı Ankara özdeyişini şayet ciddiye alırsak seçim için, eli kulağında dememiz yanlış olmaz. Baksanıza Kemal Derviş seçimle yatıp seçimle kalkıyor. İlk seçimde meclis dışında kalma "korkulularımızdan" Mesut Yılmaz'da, % 5 barajından bahsetmeye başladı.
En önemlisi yatırım bankası JP Morgan, ülkede uygulanan ekonomik programın başarıya ulaşma şansının olmadığını söyledi. Hatta etkili banka müşterilerine Türkiye konusunda dikkatli olun öğütünü verdikten sonra, seçim ihtimalini de bir rakama bağladı: % 35
IMF'nin 2003 yılı görüşmelerine başlama konusunda naz yaptığını söyleyerek, IMF Türkiye temsilcisi Odd Per Brekk'in şu sözlerini de hatırlatalım:
"Finansal piyasaya ilişkin göstergeler, siyasi belirsizlik nedeniyle kötüleşti."
Derviş, Yılmaz, JP Morgan ve IMF'ye karşı, Devlet Bahçeli'nin şu sözleri ise son derece keskin:
"Ekonomik belirsizlik için eğer birileri sebep arıyorsa, çok sebep sayılabilir. Seçim için tarih, 18 Nisan 2004'tür, Başbakanımız da görevinin başındadır."
Bahçeli sebep konusunda anlaşıldığı gibi sözü Derviş'e getirerek şunu demeye çalışıyor: "Bulunduğumuz noktanın bir nedeni varsa, o da sensin."
Bahçeli'nin yeri dar olduğu için konuşamıyor, yoksa eminim Ecevit içinde "görevinin başında" sözlerinin yanına "dimdik ayakta" ifadesini de eklerdi.
Şimdi tüm bu zengin argümanları bir araya getirirsek ortaya ne çıkıyor? Türkiye'de sonbahar veya ilkbaharda bir seçim var mı yok mu?
Kemal Derviş faktörü
Kemal Derviş'in seçim konusunda çok istekli olduğuna şüphe yok. Pazartesi günü Ecevit'le 40 dakikalık görüşmesinin ardından yakın gazeteci arkadaşları vasıtasıyla pompaladığı, "Başbakan'ın, seçim tarihi açıklanırsa ekonomik göstergeler düzelir mi diye kendisine bir soru sorduğunu ve Salı günü bu konuyla ilgili olarak bir liderler zirvesinin toplanacağını duyurması" birgün sonra ortaya çıkacak yalana rağmen Derviş'in, ne kadar gözü kara olduğuna işaret ediyor.
Gözü karalığın iki nedeni olabilir. Birincisi IMF...
İkincisi ise Derviş'i Ankara'ya postalayanların onun misyonunu tüketmiş birisi olarak, geri çekmeyi istemiş olmaları düşünülebilir. Yani Derviş baraj altı korkusuna saplanmış ve "seçimi eşittir kıyamet" olarak gören hükümet üyelerinin, nasıl olsa bu kıyamete evet diyemeyeceğini bildiğinden seçim ısrarıyla, Washington'a bilet kestirmenin hesabını yapıyor olabilir.
JP Morgan'ın yayınlandığı 'ekonomik program çökmüştür' analizi de, IMF'nin Kemal Derviş'in ardından "benden sonrası tufan" için gerekçe aradığına işaret gibi görünüyor. Hatta piyasalarda yaşanan krizin, bizzat Derviş ve IMF tarafından planlandığı da ciddi ciddi konuşuluyor. Dolayısıyla ya seçim ya ekonomi tercihine hükümeti zorlayan Derviş bu atraksiyonla, ekonomiyi çökerten adam sıfatından kurtulacak ya da Washington'un yolunu tutacak. Tabiî tüm sorumluluğu da hükümetin üzerine yıkarak...
Gelelim Yılmaz'a
ANAP Genel Başkanı'nın seçim stratejisi şuydu:
"Askerle kavga eden ve AB konusunda göz yaşartan (!) bir mücadelenin ardından, Türkiye'yi kurtarmasına müsaade edilmediği için hükümetten çekilmek. Böylece gidilecek ilk seçimde yelkeni AB ve anti asker rüzgarıyla doldurarak, mümkünse barajın üstüne çıkmak."
Yılmaz büyük bir uyanıklıkla oluşturduğu bu stratejiye, sürpriz iki temel karşılık bulmuş durumda. Birincisi AB zirvesiyle ilgili insiyatif, ANAP'tan Köşk'e taşındı ve üstelik AKP ile Saadet müthiş bir AB performansı(!) ortaya koyarak, en kritik AB mevzularında Yılmaz'ın taleplerini fazlasıyla yerine getirme vaadinde bulundular.
Yani AB konusunda görünen o ki ANAP, istemediği (!) desteği buldu. Top taca atılamadı.
Yılmaz'ın seçim stratejisini bozan ikinci gelişme, MGK Zirvesi'nde yaşanacak. Milli Güvenlik Kurulu'nun bu ayki ağırlıklı gündemi, enerji politikaları ve yolsuzluk. Herhalde bu başlığın muhatabı son 15 yılda tüm enerji bakanlarını ANAP'tan çıkarmayı başaran, Yılmaz'dan başkası değildir. Üstelik Mavi Akım, Beyaz Enerji dosyaları geçen hafta biliyorsunuz, iki kere çalınmaya kalkışıldı mahkeme raflarından.
Demek istediğimiz şey şu: Yılmaz AB gibi ulvî (!) bir gerekçeyle hükümet oyunları oynayamayacak. Yılmaz'ı bekleyen böylesine sıcak ve "adi" vak'alar var.
Bu analize Yılmaz'ın güçlü taktik gücünü eklemeyi unutmadan, ANAP Genel Başkanı'nın Derviş'in ipine sarıldığını söyleyelim. Dolayısıyla Yılmaz'ın seçim talebi biliniz ki, Derviş'inki neyse odur.
DSP ve MHP'nin tavrı
İki partininde endişesi ve stratejisi aynı. Ekonomik krizin en hafif zamanında ve iktidar haklarını sonuna kadar kullanarak seçime gitmek...
DSP ayağı için şu netleşmiştir. Seçimden sıfır oy dahi çıkacak olsa, Ecevit koltuğunu kimseye devretmeyecektir.
MHP ise yönsüzdür ve çapsızdır. Apo batağına saplandığına göre ve bakanlarının iktidar hırsınında katkısıyla seçim kelimesini dahi duymaya, tahammülü yoktur bu partinin.
Sonuna kadar iktidarı kullanmak ve seçimden uzak kalmak... İşte MHP ve DSP'nin seçim stratejisi.
ABD seçim istiyor mu?
IMF'nin genel eğilimini seçim istiyor şeklinde yorumlayınca, Washington'u bunun dışında tutmak abesle iştigal olur. Büyükelçi Pearson en son Yılmaz-Derviş ve ekonominin tepe bürokratlarıyla bir araya gelmişti. Washington'un arayışı sürüyor. Arayışın nedeni şu:
Bu hükümetten son derece memnunlar. Ancak 3'lü iktidarın ilk seçimdeki mutlak yenilgisini de gördükler için, "kontrollü geçişi" sağlayacak formüller peşindeler.
En tehlikeli ve bilinmezlerle dolu sürecin bu "arayış" olduğunun altını çizerek şimdi, biz size soralım.
Bu ülkede seçim olur mu, olmaz mı?
Seçim kelimesi edilmişse "seçim sath-ı mailine girilmiştir" diyen Ankara'nın kurt politikacıları, hiç değilse bu kez yanılıyorlar mı, yanılmıyorlar mı?
"Seçim kelimesi bir şekilde telaffuz edilmeye başlandıysa biliniz ki, ülke seçim sath-ı mailine girmiştir."
Bu anlamlı Ankara özdeyişini şayet ciddiye alırsak seçim için, eli kulağında dememiz yanlış olmaz. Baksanıza Kemal Derviş seçimle yatıp seçimle kalkıyor. İlk seçimde meclis dışında kalma "korkulularımızdan" Mesut Yılmaz'da, % 5 barajından bahsetmeye başladı.
En önemlisi yatırım bankası JP Morgan, ülkede uygulanan ekonomik programın başarıya ulaşma şansının olmadığını söyledi. Hatta etkili banka müşterilerine Türkiye konusunda dikkatli olun öğütünü verdikten sonra, seçim ihtimalini de bir rakama bağladı: % 35
IMF'nin 2003 yılı görüşmelerine başlama konusunda naz yaptığını söyleyerek, IMF Türkiye temsilcisi Odd Per Brekk'in şu sözlerini de hatırlatalım:
"Finansal piyasaya ilişkin göstergeler, siyasi belirsizlik nedeniyle kötüleşti."
Derviş, Yılmaz, JP Morgan ve IMF'ye karşı, Devlet Bahçeli'nin şu sözleri ise son derece keskin:
"Ekonomik belirsizlik için eğer birileri sebep arıyorsa, çok sebep sayılabilir. Seçim için tarih, 18 Nisan 2004'tür, Başbakanımız da görevinin başındadır."
Bahçeli sebep konusunda anlaşıldığı gibi sözü Derviş'e getirerek şunu demeye çalışıyor: "Bulunduğumuz noktanın bir nedeni varsa, o da sensin."
Bahçeli'nin yeri dar olduğu için konuşamıyor, yoksa eminim Ecevit içinde "görevinin başında" sözlerinin yanına "dimdik ayakta" ifadesini de eklerdi.
Şimdi tüm bu zengin argümanları bir araya getirirsek ortaya ne çıkıyor? Türkiye'de sonbahar veya ilkbaharda bir seçim var mı yok mu?
Kemal Derviş faktörü
Kemal Derviş'in seçim konusunda çok istekli olduğuna şüphe yok. Pazartesi günü Ecevit'le 40 dakikalık görüşmesinin ardından yakın gazeteci arkadaşları vasıtasıyla pompaladığı, "Başbakan'ın, seçim tarihi açıklanırsa ekonomik göstergeler düzelir mi diye kendisine bir soru sorduğunu ve Salı günü bu konuyla ilgili olarak bir liderler zirvesinin toplanacağını duyurması" birgün sonra ortaya çıkacak yalana rağmen Derviş'in, ne kadar gözü kara olduğuna işaret ediyor.
Gözü karalığın iki nedeni olabilir. Birincisi IMF...
İkincisi ise Derviş'i Ankara'ya postalayanların onun misyonunu tüketmiş birisi olarak, geri çekmeyi istemiş olmaları düşünülebilir. Yani Derviş baraj altı korkusuna saplanmış ve "seçimi eşittir kıyamet" olarak gören hükümet üyelerinin, nasıl olsa bu kıyamete evet diyemeyeceğini bildiğinden seçim ısrarıyla, Washington'a bilet kestirmenin hesabını yapıyor olabilir.
JP Morgan'ın yayınlandığı 'ekonomik program çökmüştür' analizi de, IMF'nin Kemal Derviş'in ardından "benden sonrası tufan" için gerekçe aradığına işaret gibi görünüyor. Hatta piyasalarda yaşanan krizin, bizzat Derviş ve IMF tarafından planlandığı da ciddi ciddi konuşuluyor. Dolayısıyla ya seçim ya ekonomi tercihine hükümeti zorlayan Derviş bu atraksiyonla, ekonomiyi çökerten adam sıfatından kurtulacak ya da Washington'un yolunu tutacak. Tabiî tüm sorumluluğu da hükümetin üzerine yıkarak...
Gelelim Yılmaz'a
ANAP Genel Başkanı'nın seçim stratejisi şuydu:
"Askerle kavga eden ve AB konusunda göz yaşartan (!) bir mücadelenin ardından, Türkiye'yi kurtarmasına müsaade edilmediği için hükümetten çekilmek. Böylece gidilecek ilk seçimde yelkeni AB ve anti asker rüzgarıyla doldurarak, mümkünse barajın üstüne çıkmak."
Yılmaz büyük bir uyanıklıkla oluşturduğu bu stratejiye, sürpriz iki temel karşılık bulmuş durumda. Birincisi AB zirvesiyle ilgili insiyatif, ANAP'tan Köşk'e taşındı ve üstelik AKP ile Saadet müthiş bir AB performansı(!) ortaya koyarak, en kritik AB mevzularında Yılmaz'ın taleplerini fazlasıyla yerine getirme vaadinde bulundular.
Yani AB konusunda görünen o ki ANAP, istemediği (!) desteği buldu. Top taca atılamadı.
Yılmaz'ın seçim stratejisini bozan ikinci gelişme, MGK Zirvesi'nde yaşanacak. Milli Güvenlik Kurulu'nun bu ayki ağırlıklı gündemi, enerji politikaları ve yolsuzluk. Herhalde bu başlığın muhatabı son 15 yılda tüm enerji bakanlarını ANAP'tan çıkarmayı başaran, Yılmaz'dan başkası değildir. Üstelik Mavi Akım, Beyaz Enerji dosyaları geçen hafta biliyorsunuz, iki kere çalınmaya kalkışıldı mahkeme raflarından.
Demek istediğimiz şey şu: Yılmaz AB gibi ulvî (!) bir gerekçeyle hükümet oyunları oynayamayacak. Yılmaz'ı bekleyen böylesine sıcak ve "adi" vak'alar var.
Bu analize Yılmaz'ın güçlü taktik gücünü eklemeyi unutmadan, ANAP Genel Başkanı'nın Derviş'in ipine sarıldığını söyleyelim. Dolayısıyla Yılmaz'ın seçim talebi biliniz ki, Derviş'inki neyse odur.
DSP ve MHP'nin tavrı
İki partininde endişesi ve stratejisi aynı. Ekonomik krizin en hafif zamanında ve iktidar haklarını sonuna kadar kullanarak seçime gitmek...
DSP ayağı için şu netleşmiştir. Seçimden sıfır oy dahi çıkacak olsa, Ecevit koltuğunu kimseye devretmeyecektir.
MHP ise yönsüzdür ve çapsızdır. Apo batağına saplandığına göre ve bakanlarının iktidar hırsınında katkısıyla seçim kelimesini dahi duymaya, tahammülü yoktur bu partinin.
Sonuna kadar iktidarı kullanmak ve seçimden uzak kalmak... İşte MHP ve DSP'nin seçim stratejisi.
ABD seçim istiyor mu?
IMF'nin genel eğilimini seçim istiyor şeklinde yorumlayınca, Washington'u bunun dışında tutmak abesle iştigal olur. Büyükelçi Pearson en son Yılmaz-Derviş ve ekonominin tepe bürokratlarıyla bir araya gelmişti. Washington'un arayışı sürüyor. Arayışın nedeni şu:
Bu hükümetten son derece memnunlar. Ancak 3'lü iktidarın ilk seçimdeki mutlak yenilgisini de gördükler için, "kontrollü geçişi" sağlayacak formüller peşindeler.
En tehlikeli ve bilinmezlerle dolu sürecin bu "arayış" olduğunun altını çizerek şimdi, biz size soralım.
Bu ülkede seçim olur mu, olmaz mı?
Seçim kelimesi edilmişse "seçim sath-ı mailine girilmiştir" diyen Ankara'nın kurt politikacıları, hiç değilse bu kez yanılıyorlar mı, yanılmıyorlar mı?
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021