Seçim barajı, ittifaklar ve erken seçim konuşulur da seçim yasakları başlamaz mı? Yalnız bu yasaklar bildiğiniz seçim yasaklarından değil. Anayasal bir hak olan seçmek hakkı ile milletvekillerine vekalet vererek; borç, açlık, işsizlik, güvenlik için kısaca sosyal ve ekonomik kalkınma için çözüm üretme görevi veriyorsunuz. Sandık başına gidene kadar uymanız gereken gizli seçim yasakları var.
Dünya madenciler gününü kutlayın ama madenlerimizin kimlerin elinde olduğunu sormayın. Hadi ağzınızdan yeraltı kaynaklarımız diye bir kelime çıktı diyelim. Milli kaynaklarımız, Nota verdiğimiz ülke şirketlerinin elinde ne arıyor? Ya da madenlerimiz global şirketlerin ülkelerine işlenmemiş halde niçin gönderiliyor diye sormayın. Madenlerin; işlendiğinde, değerinin kat kat arttığını kimseye söylemeyin. Madenlerin işlenmiş olarak değil de niçin hammadde halinde yurt dışına çıkarıldığını, yurt dışında işlenmiş olarak 100 kat daha fazla para vererek tekrar satın alındığını sormayın. Sıkıştığınızda; bunun yabancı sermaye mevzuatından kaynaklanan karmaşık bir ekonomi kuralı olduğunu ifade edin.
Dünya madenciler gününde; kutlama mesajları, temenniler eşliğinde madenlerde çalışanların kahramanlıklarından bahsedin ama on bin Türk Lirası asgari ücreti ödeyecek değerde yeraltı kaynaklarımızın olduğunu sakın ha gündem etmeyin. Size kaynakların bunu karşılamaya yeterli olduğunu bilimsel verilerle kanıtlamaya çalışanlara; bunlar şehir hikayesi falan diyerek geçiştirin.
Vatan, millet bayrak eksenli konuşmak, klip çekmek ve dinlemek Türk bayraklı sosyal medya hesabı oluşturmak serbest ama Ege'deki 18 Türk adasını ve bir kayalığı Yunanistan'a nasıl teslim ettiğimizle ilgili konuşmak, bu konuda milletvekillerinden hesap sormak yasak. Hele hele Ardıççık adasına, Yunan savunma bakanının da katıldığı anıt dikme töreninden hiç söz açmayın bile. Lozan antlaşmasında Yunanlılara kaptırılmayan adalarımıza pasaportla mı gireceğiz sayın vekilim diye soru sormak kesinlikle yasak. Yunanlılar bu adalarda cızbız mangal yaparken; siz, dizilerdeki savaşçılarımızın kahramanlıkları ve kılıç sesleri ile göğsünüzü kabartmanız size yeter.
Bazı basın yayın organlarının da manşetlerine çeki düzen vermesi lazım. "Çiftçi tefecinin eline düştü" diye manşet mi olur. Bu ne biçim haber. Ne demek çiftçi; borcunu ödemek için tarım kredilerine yüklendi, ürününü satamadı, borca battı, icralık oldu, tefecinin eline düştü... Ya da yolsuzluk rüşvet gibi haberler size; reklam kesme, idari para cezası ve yayın durdurma olarak geri döner haberiniz olsun.
Basından söz açılmışken, şimdiye kadar olduğu gibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni gizlemek asli göreviniz. Zira bu modelde; madenlerin global güçlerin elinden alınacağı ve devlet-millet ortaklığı ile kurulacak şirketler tarafından çıkartılıp yurt içinde işletileceği; çiftçinin üretime katıldığı sürece çiftçiden vergi alınmayacağı ve ürün alım garantisiyle doğrudan destekleneceği formüller var. Bu formüller tarım kesiminin ve madencilerin dramının, arabesk müziğine olan katkısını baltalamaktadır. MEM gündem edildiğinde; Lozan'da falan gizli madde varmış, mümkün olsa niye uygulamayalım, yapamaz edemez, izin vermezler tarzında yorumlarla geçiştirin. Hz. Mevlana'nın dediği gibi; "Can ve gönülde yani kalpte hakikat coşkunluklarını kaldıracak takat, kulakta da bunu işitecek istidad yoksa, ben kime ne söyleyeyim ?"
Dünya madenciler gününü kutlayın ama madenlerimizin kimlerin elinde olduğunu sormayın. Hadi ağzınızdan yeraltı kaynaklarımız diye bir kelime çıktı diyelim. Milli kaynaklarımız, Nota verdiğimiz ülke şirketlerinin elinde ne arıyor? Ya da madenlerimiz global şirketlerin ülkelerine işlenmemiş halde niçin gönderiliyor diye sormayın. Madenlerin; işlendiğinde, değerinin kat kat arttığını kimseye söylemeyin. Madenlerin işlenmiş olarak değil de niçin hammadde halinde yurt dışına çıkarıldığını, yurt dışında işlenmiş olarak 100 kat daha fazla para vererek tekrar satın alındığını sormayın. Sıkıştığınızda; bunun yabancı sermaye mevzuatından kaynaklanan karmaşık bir ekonomi kuralı olduğunu ifade edin.
Dünya madenciler gününde; kutlama mesajları, temenniler eşliğinde madenlerde çalışanların kahramanlıklarından bahsedin ama on bin Türk Lirası asgari ücreti ödeyecek değerde yeraltı kaynaklarımızın olduğunu sakın ha gündem etmeyin. Size kaynakların bunu karşılamaya yeterli olduğunu bilimsel verilerle kanıtlamaya çalışanlara; bunlar şehir hikayesi falan diyerek geçiştirin.
Vatan, millet bayrak eksenli konuşmak, klip çekmek ve dinlemek Türk bayraklı sosyal medya hesabı oluşturmak serbest ama Ege'deki 18 Türk adasını ve bir kayalığı Yunanistan'a nasıl teslim ettiğimizle ilgili konuşmak, bu konuda milletvekillerinden hesap sormak yasak. Hele hele Ardıççık adasına, Yunan savunma bakanının da katıldığı anıt dikme töreninden hiç söz açmayın bile. Lozan antlaşmasında Yunanlılara kaptırılmayan adalarımıza pasaportla mı gireceğiz sayın vekilim diye soru sormak kesinlikle yasak. Yunanlılar bu adalarda cızbız mangal yaparken; siz, dizilerdeki savaşçılarımızın kahramanlıkları ve kılıç sesleri ile göğsünüzü kabartmanız size yeter.
Bazı basın yayın organlarının da manşetlerine çeki düzen vermesi lazım. "Çiftçi tefecinin eline düştü" diye manşet mi olur. Bu ne biçim haber. Ne demek çiftçi; borcunu ödemek için tarım kredilerine yüklendi, ürününü satamadı, borca battı, icralık oldu, tefecinin eline düştü... Ya da yolsuzluk rüşvet gibi haberler size; reklam kesme, idari para cezası ve yayın durdurma olarak geri döner haberiniz olsun.
Basından söz açılmışken, şimdiye kadar olduğu gibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni gizlemek asli göreviniz. Zira bu modelde; madenlerin global güçlerin elinden alınacağı ve devlet-millet ortaklığı ile kurulacak şirketler tarafından çıkartılıp yurt içinde işletileceği; çiftçinin üretime katıldığı sürece çiftçiden vergi alınmayacağı ve ürün alım garantisiyle doğrudan destekleneceği formüller var. Bu formüller tarım kesiminin ve madencilerin dramının, arabesk müziğine olan katkısını baltalamaktadır. MEM gündem edildiğinde; Lozan'da falan gizli madde varmış, mümkün olsa niye uygulamayalım, yapamaz edemez, izin vermezler tarzında yorumlarla geçiştirin. Hz. Mevlana'nın dediği gibi; "Can ve gönülde yani kalpte hakikat coşkunluklarını kaldıracak takat, kulakta da bunu işitecek istidad yoksa, ben kime ne söyleyeyim ?"
Kazım Üstün / diğer yazıları
- İklim krizinin çözümü Z kuşağına kaldı / 17.12.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021