Sınır ötesi operasyonlar ve son İdlib saldırıları sonrasında halkımızın önünde olanların yaptığı açıklamalar, tartışmalar pes dedirtti.
Konuya bakar mısınız! Şehitler tepesi boş mu kalsın, dolu mu?
Gülsek mi, ağlasak mı, hayıflansak mı? Hadi yaşayanlardan utanmıyorsunuz bari ölülerimizden utanın. Şehitlerimize ayıp oluyor beyler! Şehitlik kavramını istismar etmeyin. Şehitlerimizi kullanmayın.
Dün ne dediğinizi ne çabuk unuttunuz! Terörün bitmesi için başkanlık sisteminin gerekliliğini vurguluyordunuz! Alenen, "başkanlık sistemi gelince artık şehit haberi gelmeyecek" diyenleriniz ve yüz binlerce alkışlayanlarınız vardı.
Bugün, "şehitler tepesi boş kalmayacak" sözünün bir anlamı da daha çok şehitler gelecek demektir. Maalesef bu sözler de alkışlanıyor. Bu nasıl mantık, bu nasıl bir duruş?
Sayın Erdoğan hangi maksatla sarf etti bilmiyorum ama son şehitlerimiz ardından aynen şöyle dedi; "Bu topraklar sıradan topraklar değil, şehit kanlarıyla yoğrulmazsa ancak arazi olur."
Kalbe ve kulağa hoş gelen bir cümle. Ama tabloya baktığımızda bu sözü sarf edenlerin 18 yıllık iktidarları döneminde hem de en güzide, en verimli arazilerimizden 25 milyon metrekare toprağı başta İsrail vatandaş ve firmaları olmak üzere yabancılara sattığını görmekteyiz.
Haliyle soruyoruz; şehit kanlarıyla sulanan toprakları nasıl sattınız? Yoksa o arazilere şehit kanı değmemiş miydi?
Sonra yapılan her açıklama hükümetin birçok açığını deşifre ediyor. Örneğin Sayın Erdoğan diyor ki; "Bugün Kamışlı'da, Resulayn'da, Tel Abyad'da, İdlib'de vermediğimiz savaşı; yarın Şırnak'ta, Mardin'de, Gaziantep'te, Hatay'da vermek zorunda kalırız. Çünkü senaryonun asıl hedefi Suriye değil, Türkiye'dir. İstediklerini alanlar, namluları hemen Türkiye'ye çevirecektir."
Doğru tespit. Büyük Ortadoğu Projesi'nde ve haritalarında bu hedef zaten yıllardır dillendiriliyor, gösteriliyor. Peki, Türkiye kimin asıl hedefinde? Suriye devletinin mi, Eset'in mi? Evet, diyebilecek olan var mı? Yok. O halde ülkemizi kim hedef alıyor? Tabi ki ABD, İsrail ve Avrupa.
Peki, biz kiminle savaşıyor ve kimden yardım istiyoruz!
Bir başka izaha muhtaç ve sorgulanan açıklama ise (Putin'e); "Önümüzden çekilin, bizi rejimle baş başa bırakın" sözleriydi.
Rejimin, Türkiye üzerinde bir hedefi olduğunu bugüne kadar ben duymadım, okumadım. Ama PKK-PYD örgütünün bu topraklar üzerinde hedefleri olduğunu bizzat Sayın Erdoğan'dan dinledim.
Barış Pınarı harekatını, bu örgüt ve tehditlerini bitirmek için başlatmıştık. Sonucu malum. Haritalarda Fırat'ın doğusu bu terör örgütünün yerleşkesi olarak gösteriliyor.
Peki, o harekat sırasında, "Ey Trump! Terör örgütü ile aramızdan çekil. Bizi, Mazlum Kobani ile baş başa bırak" şeklinde bir cümle duyanınız var mı? Yok. Neden?
Onlarca şehidimizin ardından ABD'yi yardıma, NATO'yu göreve çağırdık. Diğer bir ifadeyle bu topraklar üzerinde bin yıllık hedefleri olanlardan yardım istedik.
Geldiler mi? Gelmediler. Gelmezler de. Gelirlerse bir daha gitmezler de. Patriot istedik. Verdiler mi? Vermediler.
Bari hava savunma desteği sağlayın, dedik. ABD Savunma Bakanlığı; "Suriye'nin İdlib vilayetinde Türkiye'ye hava desteği sağlamayacağız" cevabını verdi. Yoruma gerek var mı?
Meclis
33 şehit haberi akabinde Meclis'in acil toplanma çağrısına AKP'li Naci Bostancı'nın verdiği; "Meclisin acilen toplanmasını gerektirecek bir durum söz konusu değil" cevabının izahı yok, yorumlanması ise suç olur kanısındayım!
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024