ABD Büyükelçisi Edelman'ın "sömürge valisi" ağzıyla yaptığı "Sezer, Suriye'ye gitmesin" açıklaması ne ilkti, ne de son olacak. Edelman zaman zaman bu tür tahkir ve tahrik yüklü açıklamalarla Ankara'nın nabzını yokluyor, ABD'nin, Türkiye hükümeti üzerindeki tahrip gücünün azalıp azalmadığını kontrol ediyor. Fakat AKP iktidara geldiğinden bu yana Edelman marifetiyle yapılan bu ölçümlerde dozaj giderek yükseldi. Son dönemde Mozambik seviyesinde müdahalelerle karşı karşıya kalabiliyoruz. Bu da AKP'nin ABD'ye bağlılığıyla doğru orantılı olarak Türkiye'nin itibarını düşürdüğü noktaya işaret ediyor.
Edelman Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanının yapacağı bir ziyaret hakkında "yapmasın" diyebildiğine göre Türkiye, itibar barometresindeki en dip seviyeyi görmüş demektir.
Öncelikle şunu belirtelim; bu olayda önemli olan ziyaretin yapılıp yapılmayacağı değil, ziyaretle ilgili Edelman'ın Türkiye'yi bu şekilde tehdit etmesidir.
Sezer konuyla ilgili olarak ilk kez dün konuştu. Gazetecilerin "Suriye'ye gidecek misiniz" sorusuna, "elbette gideceğiz" şeklinde herhangi bir yoruma ve tefsire muhtaç olmayan bir cevap verdi. Sezer Suriye'ye gitmesine gidecek. Özellikle Edelman'ın bu tehdidinden sonra kesinlikle gidecek. Ama tekrar edelim; sorun Sezer'in gitmesinde değil, sorun ABD'nin Türkiye'yle ilgili kullandığı dilin daha tahkir edici bir seviyeye inmiş olmasıdır. Bu tehditler ABD ile Türkiye arasındaki son gerginlik- daha doğrusu ABD tarafından Türkiye'nin sürekli tahkir edilmesi- sürecinin vardığı doğal bir aşama.
Zaten Sezer'in Nisan ayındaki Suriye ziyaretinde ABD aleyhine bir durum gerçekleşmeyeceği gibi, ABD'nin Suriye'ye iletmek istediği mesajlar Sezer aracılığıyla iletilmiş olacak. Nasıl Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Suriye'ye yaptıkları ziyaretlerde Büyük Ortadoğu Projesi'ni ve ABD'nin diğer taleplerini anlattılarsa, Sezer de Beşar Esad'a aynı şeyleri anlatacak. Suriye'nin Lübnan'dan çekilmesi gerektiği- o tarihe kadar Suriye tamamen çekilmiş olabilir-, Suriye'nin terörü desteklememesi gerektiği, demokrasiye sahip çıkması gerektiği gibi "made in USA" mavallar okuyacak. Sezer'in bu misyonla Suriye'ye gidecek olması Türkiye adına bir katkı sağlamayacaktır. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, Suriye ziyaretinde İsrail ajanı Cohen'in kemiklerini İsrail adına istemesi, Ortadoğu ülkelerinin Türkiye ile ilgili umutlarını kırmış, Türkiye imajını zedelemişti. Sezer'in de benzer bir misyonla Suriye'ye ABD adına öğütler vermesi bozulan bu imajın düzeltilmesini imkansız kılabilir.
Sezer, ABD'nin temel isteklerini yerine getirse de, en azından görüntü itibariyle karşı gelebiliyor. AKP ise ne görüntüde ne de özde karşı gelebiliyor ABD'ye. AKP Grup başkanvekili Salih Kapusuz'un "Sezer'in gitmemesi iyi olur" şeklinde bir açıklama yapması da bunun göstergesi. Şayet Edelman bu açıklamayı Başbakan Erdoğan'ın Suriye ziyareti öncesinde yapsaydı, Erdoğan'ın Suriye'ye gitmekten vazgeçeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. İşte AKP ile Sezer arasındaki tek fark da bu. Görüntü farklı, öz aynı.
Edelman Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanının yapacağı bir ziyaret hakkında "yapmasın" diyebildiğine göre Türkiye, itibar barometresindeki en dip seviyeyi görmüş demektir.
Öncelikle şunu belirtelim; bu olayda önemli olan ziyaretin yapılıp yapılmayacağı değil, ziyaretle ilgili Edelman'ın Türkiye'yi bu şekilde tehdit etmesidir.
Sezer konuyla ilgili olarak ilk kez dün konuştu. Gazetecilerin "Suriye'ye gidecek misiniz" sorusuna, "elbette gideceğiz" şeklinde herhangi bir yoruma ve tefsire muhtaç olmayan bir cevap verdi. Sezer Suriye'ye gitmesine gidecek. Özellikle Edelman'ın bu tehdidinden sonra kesinlikle gidecek. Ama tekrar edelim; sorun Sezer'in gitmesinde değil, sorun ABD'nin Türkiye'yle ilgili kullandığı dilin daha tahkir edici bir seviyeye inmiş olmasıdır. Bu tehditler ABD ile Türkiye arasındaki son gerginlik- daha doğrusu ABD tarafından Türkiye'nin sürekli tahkir edilmesi- sürecinin vardığı doğal bir aşama.
Zaten Sezer'in Nisan ayındaki Suriye ziyaretinde ABD aleyhine bir durum gerçekleşmeyeceği gibi, ABD'nin Suriye'ye iletmek istediği mesajlar Sezer aracılığıyla iletilmiş olacak. Nasıl Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Suriye'ye yaptıkları ziyaretlerde Büyük Ortadoğu Projesi'ni ve ABD'nin diğer taleplerini anlattılarsa, Sezer de Beşar Esad'a aynı şeyleri anlatacak. Suriye'nin Lübnan'dan çekilmesi gerektiği- o tarihe kadar Suriye tamamen çekilmiş olabilir-, Suriye'nin terörü desteklememesi gerektiği, demokrasiye sahip çıkması gerektiği gibi "made in USA" mavallar okuyacak. Sezer'in bu misyonla Suriye'ye gidecek olması Türkiye adına bir katkı sağlamayacaktır. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, Suriye ziyaretinde İsrail ajanı Cohen'in kemiklerini İsrail adına istemesi, Ortadoğu ülkelerinin Türkiye ile ilgili umutlarını kırmış, Türkiye imajını zedelemişti. Sezer'in de benzer bir misyonla Suriye'ye ABD adına öğütler vermesi bozulan bu imajın düzeltilmesini imkansız kılabilir.
Sezer, ABD'nin temel isteklerini yerine getirse de, en azından görüntü itibariyle karşı gelebiliyor. AKP ise ne görüntüde ne de özde karşı gelebiliyor ABD'ye. AKP Grup başkanvekili Salih Kapusuz'un "Sezer'in gitmemesi iyi olur" şeklinde bir açıklama yapması da bunun göstergesi. Şayet Edelman bu açıklamayı Başbakan Erdoğan'ın Suriye ziyareti öncesinde yapsaydı, Erdoğan'ın Suriye'ye gitmekten vazgeçeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. İşte AKP ile Sezer arasındaki tek fark da bu. Görüntü farklı, öz aynı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012