AB sürecinde yaşanan fiyasko sebebiyle gözler bir anda yine ABD ilişkilerine çevrildi.Hatırlarsanız bir yazımda ifade etmiştim, Batılı ülkeler Türkiye'nin gündemini boş bırakmıyorlar, bazen ABD gündemi yoğunlaşıyor, bazen de AB.ABD taleplerini sıralıyor, bir takım yaptırımlar uygulatmaya çalışıyor, arkasından da Türk kamuoyu ABD gündemiyle yorulduğu ve de tepkiler artmaya başladığı vakit, bir anda gündem AB'ye kayıyor. AB gündemi yorulduğunda ABD gündemi, bir öyle bir böyle Türkiye'nin gündemini meşgul ediyorlar.Neticede Türkiye, bu gidişata destek veren siyasiler, akademisyenler ve de basın sebebiyle kendi gündemini oluşturamıyor, milli bir duruş ortaya koyamıyor.Referandumlarda "hayır" çıkması, AB'nin zaten yıllarca varolan kendi iç problemlerini açığa çıkardı. Hükümetimiz de bu sonuçlardan dolayı tam bir hayal kırıklığı yaşadı. İşte tam bu esnada, ABD seyahati hükümetin imdadına yetişti.Başbakan, 1 Mart tezkeresiyle gerilen ilişkileri tamir etme bahanesi ile, basına yansıdığı kadarıyla, Kıbrıs, PKK, Ortadoğu, Irak, AB, Ermenistan, Afganistan, ABD karşıtlığı ve dini meseleler gibi ana başlıkları görüşmek üzere ABD'ye uçtu.ABD, sürekli olarak 1 Mart tezkeresinden dem vuruyor. Anlaşılan, stratejik müttefikliğin zirvesini yaşayan bir hükümetin iktidarda bulunduğu bir Türkiye'de, nasıl tezkereye "hayır" dendiğini hala hazmedebilmiş değil.Gerçi tezkere çıkmamasına rağmen, Kuzeyden askeri sevkıyat yapıldığı biliniyor, ama yinede bu ABD'yi tatmin etmiyor.Yine Irak işgalinde hükümetin her türlü lojistik destek yaptığını kabul ediyor, bu noktadaki desteğini takdir ediyor ama, Türk milletinin bu işgale direnci ve de ABD'ye olan düşmanlığını görünce tedirginliği artıyor.ABD'nin gözden kaçırdığı bir şey var: Yıllarca dünyaya adaleti ve sevgiyi taşımış olan aziz Türk milletinin, yakın komşusunda yaşanan, 100 binlerce masum sivil insanın acımasızca katledilmesiyle sonuçlanan bir işgale alkış tutmasını, hükümetin yaptığı yanlışa milletimizin de ortak olmasını bekliyor, ama mümkün değil. Yapılan anketler bunu ispatlar mahiyette.Sayın Başbakan ABD'ye giderken bir noktayı vurguluyor: "Türkiye ile Amerika birbirlerine ihtiyacı olan iki ülkedir." Doğru, her ülkenin birbiriyle ilişkiye ihtiyacı vardır, ama bunun ölçüsü vardır. Biri sürekli emreder vaziyette, diğeri ise esas duruşta olursa bu sizce ne kadar mantıklı. Esas duruşta olanın bu ilişkiden karı ne?ABD İncirliği talep ediyor, milletin seçtiği meclise ve de millete sorma ihtiyacı hissetmeden emrine amade ediyorsun, ama PKK konusunda bir adım bile attıramıyorsun.ABD Genelkurmay Başkan Yardımcısı Orgeneral Peter Pace "Teröristleri öldürmenin tek başına çözüm olmadığını belirtti ve askeri eylemden önce her türlü seçeneğin değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.ABD'li komutana şunu sormak gerekmez mi, Irak'ta, Afganistan'da yüzbinlerce masum sivili demokrasi adına öldürmek size göre çözüm oluyor da, bir ülkenin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden teröristleri öldürmek niçin tek başına çözüm olmuyor?Teröristlerin Türkiye içindeki eylemlerde kullandığı silahların patlayıcıların nereden geldiği belli. Bu coğrafyada PKK'nın siyasal bir zemine oturmasını ve de her geçen gün güçlenmesine kimin göz yumduğu ortada.Bu arada ilginç bir gelişme yaşandı. İran Kandil Dağına bir operasyon düzenledi. Burada ilginç olan şu: bir ülkeye stratejik müttefik diye bir dediğini iki etmediğimiz halde, PKK konusundaki tavrı belli, oyalama taktiği uyguluyor, diğer taraftan ise hükümetin nükleer tehdit olarak gördüğü İran ise stratejik müttefik"in yapması gereken ama yapmadığı işi başarıyor. Oldukça düşünülmesi gereken bir mevzu.Burada siyasilerimizin şunu iyi kavraması lazım, uluslar arası ilişkilere asla şahsi menfaatler ve de duygusallık karıştırılmamalı, tamamen ulusal çıkarlara göre hareket edilmelidir.Erdoğan-Bush zirvesinin diğer önemli konularında ise durum hiç de farklı değil.KKTC'nin büyükelçiliğine bile tahammül edemeyen ABD'den Kıbrıs konusunda medet umuyoruz."Türkler 1915'li yıllarda Doğu Anadolu'da 1,5 milyon Ermeni'yi katletmiştir" diyen sayın Bush'tan Ermeni meselesi ve Ermenistan konusunda medet umuyoruz.ABD, "Büyük Ortadoğu projesinde (BOP) benim taşeronum ol" diyor, "emredersin" diyoruz ve tarihi bağlarımız olan komşularımıza Atlantik ötesinin emir ve buyruklarını iletiyoruz.Tabii ABD, bu tavizkar tutumdan aldığı cesaretle, hutbemizde okuduğumuz "Allah katında tek din İslam'dır" ifademize bile müdahale etme yetkisini kendinde buluyor -ki bu ifade Kuranın bir ayetidir -, yetiştirdiği mezunlarla iyi bildiğimiz Heybeliada Ruhban okulunu açmamızı istiyor. Çünkü yaşadığımız şu süreçte yeni Makarios'lara ihtiyaç duyacak.Bütün bu yaşananlardan çıkaracağımız netice şu: "Ne ABD, ne AB ne de IMF bize çözüm olabilir, ancak ve ancak tek çözüm bağımsız, kendi ayakları üzerinde duran bir Türkiye'dir.Bizim tarihi tecrübemiz bu kuvvete ve de kudrete sahip olmamız için yeterlidir, yeter ki farkına tekrar varabilelim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Suriye’de ABD-İsrail ikilisinin dediği oluyor / 20.09.2025
- Gençlerimiz uyuşturucu bataklığında! / 18.09.2025
- Dünya, İsrail'in Gazze soykırımı karşısında bu kadar mı aciz? / 17.09.2025
- Terörsüz Türkiye için önce gençlerimize sahip çıkmalıyız! / 16.09.2025
- Sayın Bahçeli tavsiye mi ediyor, talimat mı veriyor? / 13.09.2025
- Gençlerin suça meyletmesi ceza ile önlenebilir mi? / 12.09.2025
- Millet iradesine saygı, sandığa saygıdan geçer / 11.09.2025
- Türkiye, SDG’ye operasyon yapabilir mi? / 10.09.2025
- Türkiye ekonomisinde yaprak dökümü / 09.09.2025
- Bütünleşik muhalefet sözde kalmamalı / 06.09.2025
- Gençlerimiz uyuşturucu bataklığında! / 18.09.2025
- Dünya, İsrail'in Gazze soykırımı karşısında bu kadar mı aciz? / 17.09.2025
- Terörsüz Türkiye için önce gençlerimize sahip çıkmalıyız! / 16.09.2025
- Sayın Bahçeli tavsiye mi ediyor, talimat mı veriyor? / 13.09.2025
- Gençlerin suça meyletmesi ceza ile önlenebilir mi? / 12.09.2025
- Millet iradesine saygı, sandığa saygıdan geçer / 11.09.2025
- Türkiye, SDG’ye operasyon yapabilir mi? / 10.09.2025
- Türkiye ekonomisinde yaprak dökümü / 09.09.2025
- Bütünleşik muhalefet sözde kalmamalı / 06.09.2025