Önümüzdeki Nisan ayında Türkiye yine Sözde Ermeni Soykırımı İddiaları ile köşeye sıkıştırılacak.
Her yıl Nisan ayında yaşanan bu sorun bu yıl da yaşanacak.
Ne biz Türkiye olarak durumu izah edebildik, ne onlar konuyu saptırmaktan geri durdular.
Türkiye'nin Sözde Ermeni Soykırımı İddialarına karşı tezleri ile onların önyargılı bakışı çatışıyor.
Avrupa'da büyük bir ağırlığa sahip Ermeni diyasporası bu iddiaları kışkırtanların başında yeralıyor.
Özellikle Fransa'da etkili bir varlık sergileyen Ermeni diyasporası, Avrupa Birliği'nin diğer ülkelerinde de siyasi kulisler yaparak Türkiye'nin karşısına yeni bir cephe olarak çıkmak istiyorlar.
Avrupa'da değil sadece Yahudi ve Yunan lobilerinden sonra en güçlü lobiciliğe sahip Ermeniler Amerika'nın bazı eyaletlerinde sözde anıtlar dahi diktirmekten geri kalmadılar.
Bu Nisan ayında da Ameuikan Senatosu ve Temsilciler Meclisinde Sözde Soykırım iddialarıyla karşı karşıya kalacağız.
Avrupa ülkelerinde Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini engellemek için elinden geleni ardına koymayan, Türkiye'ye mesafeli bakan ülkelerin çoğu bu iddiaları koz olarak kullanıyorlar.
Özellikle Fransa'da bu gelişmeler ayyuka çıkmış durumda.
Avrupa Anayasasını referanduma sunarak aynı anda Türkiye'nin birliğe katılımının önüne set çekmek isteyen Fransa'yı Alman muhalefeti takip ediyor.
Angela Merkel başkanlığındaki Hıristiyan blok, Türkiye'nin islami yapısını bir tarafta tutarak Birinci Dünya Savaşı esnasında sözde milyonlarca Ermeni'nin sürgün edildiği ve Osmalı'nın bu sürgünde Ermeni vatandaşları soykırıma tabi tuttuğu seklinde Alman muhalefetinin verdiği önergeler dikkate şayan.
Alman muhalif kanadı Türkiye'yi Avrupa'da kıskaca alarak ve Avrupa Birliği'nin kapısını Türkler'e kapatarak amaçlarına erişmek istemekteler.
Fransız idarecileri ve Alman İdareciler Türk idarecilere her ne kadar sıcak mesajlar vermeye gayret gösterseler de, ülke halkları Türkiye'yi kapılarında dahi görmek istemiyorlar.
Türkiye ile ilgili Avrupa Birliği takvimi işletilirken Türkiye tarihi sorgulamalarla frenlenerek tahrik ediliyor.
Sözde Ermeni Soykırım iddaları karşısında Türkiye'nin kendini daha iyi ifade edebilir bir diplomasi ve kulis uygulaması gerekecek.
Kendini Avrupa ve Amerika karşısında iyi ifade edebilecek bir idarenin varlığı hem Türk halkının geleceği hem de Türkiye'nin kaderi için büyük önem taşıyacak.
Türkiye tez elden tezlerini daha da güçlendirmek durumunda.
Sözde iddialara karşı bizim yapacağımız anlamlı adımlar sözde kalmamalı.
Her yıl Nisan ayında yaşanan bu sorun bu yıl da yaşanacak.
Ne biz Türkiye olarak durumu izah edebildik, ne onlar konuyu saptırmaktan geri durdular.
Türkiye'nin Sözde Ermeni Soykırımı İddialarına karşı tezleri ile onların önyargılı bakışı çatışıyor.
Avrupa'da büyük bir ağırlığa sahip Ermeni diyasporası bu iddiaları kışkırtanların başında yeralıyor.
Özellikle Fransa'da etkili bir varlık sergileyen Ermeni diyasporası, Avrupa Birliği'nin diğer ülkelerinde de siyasi kulisler yaparak Türkiye'nin karşısına yeni bir cephe olarak çıkmak istiyorlar.
Avrupa'da değil sadece Yahudi ve Yunan lobilerinden sonra en güçlü lobiciliğe sahip Ermeniler Amerika'nın bazı eyaletlerinde sözde anıtlar dahi diktirmekten geri kalmadılar.
Bu Nisan ayında da Ameuikan Senatosu ve Temsilciler Meclisinde Sözde Soykırım iddialarıyla karşı karşıya kalacağız.
Avrupa ülkelerinde Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini engellemek için elinden geleni ardına koymayan, Türkiye'ye mesafeli bakan ülkelerin çoğu bu iddiaları koz olarak kullanıyorlar.
Özellikle Fransa'da bu gelişmeler ayyuka çıkmış durumda.
Avrupa Anayasasını referanduma sunarak aynı anda Türkiye'nin birliğe katılımının önüne set çekmek isteyen Fransa'yı Alman muhalefeti takip ediyor.
Angela Merkel başkanlığındaki Hıristiyan blok, Türkiye'nin islami yapısını bir tarafta tutarak Birinci Dünya Savaşı esnasında sözde milyonlarca Ermeni'nin sürgün edildiği ve Osmalı'nın bu sürgünde Ermeni vatandaşları soykırıma tabi tuttuğu seklinde Alman muhalefetinin verdiği önergeler dikkate şayan.
Alman muhalif kanadı Türkiye'yi Avrupa'da kıskaca alarak ve Avrupa Birliği'nin kapısını Türkler'e kapatarak amaçlarına erişmek istemekteler.
Fransız idarecileri ve Alman İdareciler Türk idarecilere her ne kadar sıcak mesajlar vermeye gayret gösterseler de, ülke halkları Türkiye'yi kapılarında dahi görmek istemiyorlar.
Türkiye ile ilgili Avrupa Birliği takvimi işletilirken Türkiye tarihi sorgulamalarla frenlenerek tahrik ediliyor.
Sözde Ermeni Soykırım iddaları karşısında Türkiye'nin kendini daha iyi ifade edebilir bir diplomasi ve kulis uygulaması gerekecek.
Kendini Avrupa ve Amerika karşısında iyi ifade edebilecek bir idarenin varlığı hem Türk halkının geleceği hem de Türkiye'nin kaderi için büyük önem taşıyacak.
Türkiye tez elden tezlerini daha da güçlendirmek durumunda.
Sözde iddialara karşı bizim yapacağımız anlamlı adımlar sözde kalmamalı.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005