Suriye'de nereden nereye geldik, diye bir hafıza tazeleyelim. En güvenli sınır komşumuzdu. Ticaretimiz gün geçtikçe ivme kazanıyordu. Kimlikle Suriye tarafına geçip, geri dönüyorduk.
Ortak bakanlar kurulu toplantısı bile yapmıştık. Sayın Erdoğan ve Emine Hanım, Esad ve Esma Hanımın konuğu olarak Şam'da en iyi şekilde ağırlanıyor, aynı şekilde Beşşar Esad ve Esma Hanım iadeyi ziyaretlerinde Erdoğan ve Emine Hanım tarafından, Türklerin misafirperverliği gösteriliyordu.
Bunlar olması gereken tabloydu. Çünkü Suriye komşumuzdu. Dinimiz birdi. Kıblemiz birdi. Siyasi ve ticari menfaatlerimiz ortaktı. Artı İsrail'in bu coğrafyada en çekindiği devlet Suriye idi?
Bu kardeşliğe ne oldu? Kim kastetti? İşte bu soruların cevabını 5 yıldır kimse vermedi. Suriye'ye, BOP ateşi sıçratıldı. Suriye'ye, Kürdistan ateşi sıçratıldı. Ve İsrail'i bir heves, bir heyecan sardı. Çünkü bu ateşler ortalığı sarıp, bölgeyi yaktıktan sonra ortaya çıkacak olan tablonun adı, 'Büyük İsrail' yani 2.500 yıllık Arz-ı Mevut inancının gerçekleşmiş olmasıydı.
Ülkemizi yöneten irade bu gerçeği görmedi, görmek istemedi. Muhalefette aynı körlükteydi. Kimisi 3, 5 saatten Şam'da namaz kılmaya yelteniyor, kimisi Türkmenlere en ufak bir zarar gelirse, diye cümleler kuruyor, kimisi de sanki insan hakları avukatlığını tapulamış gibi bir şeylerden bahsediyordu.
Oysa hakikat bambaşkaydı ve hem siyasilerimizi, hem de milletimizi bir uyarcı ayıktırmaya çalışıyordu.
Evet, Prof. Dr. Haydar Baş, ilahi gerçekler ışığında siyasilere, milletimize ve İslam Coğrafyasına sesleniyordu; "Esasen dünyada çarpışan inançlardır. Siyasi sebepler, iktisadi sebepler bunun görünen kısımlarıdır. Asıl temelde olan mücadele inançlarımızdır."
İnançlara baktığımızda Ortadoğu'nun Yahudi ve Hıristiyanların hedefi olduğunu görürüz. Çünkü Yahudilerin ve Protestan ABD'liler kutsal kitap olarak Ahd-i Atik'i kabul ederler. Protestanların inancına göre de Mesih'in gelmesi ve Hıristiyanların "Tanrı'nın Krallığını" kurabilmeleri, Yahudilerin Arz-ı Mevud'a sahip olmalarına bağlıdır. Vatikan'da aynı inançtadır."
Ülkemiz siyasetçileri bu gerçeği çok iyi bildikleri halde safını Haçlıdan yana seçti. Seçmek zorundaydı (!). Çünkü iktidara gelirken veya muhalefet ederken bir projen, ekonomik ve siyasi plan ve programların yoksa önüne konan plan ve programları uygulamaya mecbur ve memur olursun. Emperyalistlerin dünya hakimiyeti de buradan geliyor. Yani 2. ve 3. Dünya ülkelerine veriyorlar plan ve programlarını ve ülkenizi yönetin diyorlar.
Milletimizde maalesef Ortadoğu ve Suriye'de oynana oyunun farkına varamadı. 'Zalim Saddam' sloganına inandığı gibi 'zalim Esad' sloganına da inandı.
Prof. Dr. Haydar Baş, milletimize basit bir örnek vererek ortaya konan duruşun vahametini göstermeye çalıştı.
Sordu Sayın Baş; "Suriye Devlet Başkanı Esad öldüğünde hangi kabristana defnedilecek? "Müslüman mezarlığına.
Obama öldüğü zaman gireceği yer neresidir? "Hıristiyan Mezarlığına.
İsrail Başbakanı Netanyahu öldüğü zaman nereye gömülecek? Yahudi mezarlığına.
O halde Obama'dan mı, Netanyahu'dan mı, Esad'dan mı yanasınız? Söyleyin! Kimden yanasınız?"
Sayın Baş yine sordu; "Esad'ın iktidardan gitmesini kim istiyor? ABD, İsrail... Eğer Esad ABD'ye ve İsrail'e 'evet' deseydi, bu belalar başına gelecek miydi? Gelmeyecekti... O halde ölçü ortada... Onlara karşı dimdik durduğu için sonuç böyle cereyan etti.
İsrail diyor ki, Güneydoğumuz da içinde olmak şartıyla 'o topraklar bize ait, sen orada bulunamazsın. Hizbullah'a destek veriyorsun, Hizbullah bizim başımızın belası kesiliyor. Filistinlilere destek veriyorsun, onlar da bizim başımızın belası kesiliyor'."
Evet, gerçekler ortada. Prof. Dr. Haydar Baş'ın duruşu ortada ve ülkemizin geldiği nokta da ortada. Umarın ülkemizi yöneten iktidar ve muhalefet, Sayın Baş'ın hiçbir karşılık beklemeden uzattığı birlik elini, çözüm elini tutarlar da ülke, millet ve bölge olarak selamete ereriz.
(Şimdi askerimiz Suriye'de terör örgütleriyle mücadele ediyor. Galip geleceğinden kuşkum yok. Ama sonrasında ne olacak, orası beni endişelendiriyor.)
Ortak bakanlar kurulu toplantısı bile yapmıştık. Sayın Erdoğan ve Emine Hanım, Esad ve Esma Hanımın konuğu olarak Şam'da en iyi şekilde ağırlanıyor, aynı şekilde Beşşar Esad ve Esma Hanım iadeyi ziyaretlerinde Erdoğan ve Emine Hanım tarafından, Türklerin misafirperverliği gösteriliyordu.
Bunlar olması gereken tabloydu. Çünkü Suriye komşumuzdu. Dinimiz birdi. Kıblemiz birdi. Siyasi ve ticari menfaatlerimiz ortaktı. Artı İsrail'in bu coğrafyada en çekindiği devlet Suriye idi?
Bu kardeşliğe ne oldu? Kim kastetti? İşte bu soruların cevabını 5 yıldır kimse vermedi. Suriye'ye, BOP ateşi sıçratıldı. Suriye'ye, Kürdistan ateşi sıçratıldı. Ve İsrail'i bir heves, bir heyecan sardı. Çünkü bu ateşler ortalığı sarıp, bölgeyi yaktıktan sonra ortaya çıkacak olan tablonun adı, 'Büyük İsrail' yani 2.500 yıllık Arz-ı Mevut inancının gerçekleşmiş olmasıydı.
Ülkemizi yöneten irade bu gerçeği görmedi, görmek istemedi. Muhalefette aynı körlükteydi. Kimisi 3, 5 saatten Şam'da namaz kılmaya yelteniyor, kimisi Türkmenlere en ufak bir zarar gelirse, diye cümleler kuruyor, kimisi de sanki insan hakları avukatlığını tapulamış gibi bir şeylerden bahsediyordu.
Oysa hakikat bambaşkaydı ve hem siyasilerimizi, hem de milletimizi bir uyarcı ayıktırmaya çalışıyordu.
Evet, Prof. Dr. Haydar Baş, ilahi gerçekler ışığında siyasilere, milletimize ve İslam Coğrafyasına sesleniyordu; "Esasen dünyada çarpışan inançlardır. Siyasi sebepler, iktisadi sebepler bunun görünen kısımlarıdır. Asıl temelde olan mücadele inançlarımızdır."
İnançlara baktığımızda Ortadoğu'nun Yahudi ve Hıristiyanların hedefi olduğunu görürüz. Çünkü Yahudilerin ve Protestan ABD'liler kutsal kitap olarak Ahd-i Atik'i kabul ederler. Protestanların inancına göre de Mesih'in gelmesi ve Hıristiyanların "Tanrı'nın Krallığını" kurabilmeleri, Yahudilerin Arz-ı Mevud'a sahip olmalarına bağlıdır. Vatikan'da aynı inançtadır."
Ülkemiz siyasetçileri bu gerçeği çok iyi bildikleri halde safını Haçlıdan yana seçti. Seçmek zorundaydı (!). Çünkü iktidara gelirken veya muhalefet ederken bir projen, ekonomik ve siyasi plan ve programların yoksa önüne konan plan ve programları uygulamaya mecbur ve memur olursun. Emperyalistlerin dünya hakimiyeti de buradan geliyor. Yani 2. ve 3. Dünya ülkelerine veriyorlar plan ve programlarını ve ülkenizi yönetin diyorlar.
Milletimizde maalesef Ortadoğu ve Suriye'de oynana oyunun farkına varamadı. 'Zalim Saddam' sloganına inandığı gibi 'zalim Esad' sloganına da inandı.
Prof. Dr. Haydar Baş, milletimize basit bir örnek vererek ortaya konan duruşun vahametini göstermeye çalıştı.
Sordu Sayın Baş; "Suriye Devlet Başkanı Esad öldüğünde hangi kabristana defnedilecek? "Müslüman mezarlığına.
Obama öldüğü zaman gireceği yer neresidir? "Hıristiyan Mezarlığına.
İsrail Başbakanı Netanyahu öldüğü zaman nereye gömülecek? Yahudi mezarlığına.
O halde Obama'dan mı, Netanyahu'dan mı, Esad'dan mı yanasınız? Söyleyin! Kimden yanasınız?"
Sayın Baş yine sordu; "Esad'ın iktidardan gitmesini kim istiyor? ABD, İsrail... Eğer Esad ABD'ye ve İsrail'e 'evet' deseydi, bu belalar başına gelecek miydi? Gelmeyecekti... O halde ölçü ortada... Onlara karşı dimdik durduğu için sonuç böyle cereyan etti.
İsrail diyor ki, Güneydoğumuz da içinde olmak şartıyla 'o topraklar bize ait, sen orada bulunamazsın. Hizbullah'a destek veriyorsun, Hizbullah bizim başımızın belası kesiliyor. Filistinlilere destek veriyorsun, onlar da bizim başımızın belası kesiliyor'."
Evet, gerçekler ortada. Prof. Dr. Haydar Baş'ın duruşu ortada ve ülkemizin geldiği nokta da ortada. Umarın ülkemizi yöneten iktidar ve muhalefet, Sayın Baş'ın hiçbir karşılık beklemeden uzattığı birlik elini, çözüm elini tutarlar da ülke, millet ve bölge olarak selamete ereriz.
(Şimdi askerimiz Suriye'de terör örgütleriyle mücadele ediyor. Galip geleceğinden kuşkum yok. Ama sonrasında ne olacak, orası beni endişelendiriyor.)
Akın Aydın / diğer yazıları
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024