Siyasilerimizin başından beri yanlış Suriye tutumları maalesef devam ediyor.
Başbakan Erdoğan Güney Kore’de nükleer zirveye katıldı burada Suriye ve İran’la alakalı görüşmeler yaptı. Çin’e gitti ve Suriye’ye müdahale ve yaptırım konusunda destek istedi. Son olarak da aynı gündemle Suudi Arabistan’a giderek temaslarda bulundu.
Bu arada Sayın Başbakan yaptığı basın açıklamalarında ve konuşmalarda BM’yi ve de NATO’yu Suriye konusunda göreve çağırmayı da ihmal etmedi. Türkiye’yle ve kendi halkıyla en ufak bir problemi olmayan Suriye’ye bu kadar tavır koymak ve de aleyhinde dünya kamuoyu oluşturmaya çalışmak gerçekten anlaşılır bir şey değil.
Annan Planı çerçevesinde gerçekleşen ateşkes sürecinde Suriye yönetimi, üzerine düşeni fazlasıyla yapmasına rağmen, hatta ateşkesi sürekli ihlal eden, provokasyonlar tertip eden isyancılara karşı oldukça tedbirli davranmasına rağmen, siyasilerimiz, yalan yanlış ve de maksatlı haberlerden yola çıkarak aynen ABD’nin ağzıyla dost ve kardeş ülkenin siyasilerini eleştirmekten geri durmadı.
Sayın Başbakan tankların şehirlerden kırsala çekilmesi yeterli değil, tankların yeri kışladır diyerek Suriye yönetimin ateşkese riayet etmesini bile yeterli bulmadı.
Şu işe bakın, Suriye’yi bölmek ve parçalamak, dış unsurların her türlü desteğiyle Suriye yönetimini bombalarla, ağır silahlarla terör saldırılarıyla yıkmak için uğraşan isyancı görünümlü teröristlere karşı askeri bir müdahalenin yapılmasını eleştiriyoruz.
Hadi terörün her zaman arkasında olan ABD’nin ve yandaşlarının bu tavrını anlamak mümkün de, yıllardan beri onbinlerce evladını teröre kurban vermiş olan Türkiye’nin siyasilerinin bu tavrını anlamak asla mümkün değil.
Ülkemizdeki terörün bugün dağlardan şehirlere kadar inmesinin, siyasi amacına ulaşmasına ramak kalmasının nedeni tanklarımızın kışlaya çekilmesi, güvenlik güçlerimizin elinin AB ve ABD’nin tavsiyeleriyle zayıflatılması değil miydi?
Sıfır noktasına gelen terörün yeniden palazlanmasına ve daha güçlü bir zemin kazanmasına neden olan bu yanlışı bugün Suriyeli idarecilere tavsiye ediyoruz.
Dost ve kardeş ülkelere ürünlerimizi ya da milli duygularla kazandığımız doğru tecrübeleri değil de, AB ve ABD’nin kazığıyla uyguladığımız yanlış politikaları ihraç ediyoruz.
Sayın Dışişleri Bakanımızın açıklamaları da evlere şenlik… Suriye yönetimine “Barışçıl gösteri yapanlara silahla mukabele yapılmamalı” diye tavsiyede bulunuyor.
Suriye’de barışçıl protesto edenlere, hiçbir asker ya da polis müdahalesi olmadığına dair yabancı araştırmacılar bile defalarca haber yapmasına rağmen hala böyle garip tavsiyelerde bulunabiliyoruz. Yaptığımız açıklamaları, gerçek ve doğru kaynaklardan ya da kendi gözlemlerimizden kaynaklanarak değil de, ABD’den gelen doğrudur mantığıyla ele aldığımız için bu tür garip durumlara düşebiliyoruz.
Siyasilerimize Suriye’ye sık sık giden tarih bilimcisi ve Arap Dünyası uzmanı Fransız akademisyen Pierre Piccinin Hürriyet gazetesinin internet sitesinde yayınlanan röportajından cevap verelim:
“Muhalefetin gösterilerinin fotoğraf çekimi hep yakın plandan yapılıyor, birkaç yüz insan binlerceymiş gibi gösteriliyor. İşin gerçeği, muhalif gösterilerde bir araya gelen insan sayısı binleri bulmuyor. Beşar Esad yanlısı gösterilerse adeta yok sayılıyor. Oysaki bunlarda yüzbinlerce Suriyeli toplanıyor ve bu insanları gösteri yapmaya zorlayan falan yok. Ben bu eylemlere de katıldım, göstericilerin çoğunun Esad’ı desteklerken samimi olduğunu anladım.”
Suriye’de her türlü dış provokasyona rağmen halkın memnun olduğu bir yönetim var.
Suriye’de varmış gibi gösterilenler, Suriye’yi parçalamak için zaman kollayan aç gözlü Batının bahane arayışından başka bir şey değildir.
Başbakan Erdoğan Güney Kore’de nükleer zirveye katıldı burada Suriye ve İran’la alakalı görüşmeler yaptı. Çin’e gitti ve Suriye’ye müdahale ve yaptırım konusunda destek istedi. Son olarak da aynı gündemle Suudi Arabistan’a giderek temaslarda bulundu.
Bu arada Sayın Başbakan yaptığı basın açıklamalarında ve konuşmalarda BM’yi ve de NATO’yu Suriye konusunda göreve çağırmayı da ihmal etmedi. Türkiye’yle ve kendi halkıyla en ufak bir problemi olmayan Suriye’ye bu kadar tavır koymak ve de aleyhinde dünya kamuoyu oluşturmaya çalışmak gerçekten anlaşılır bir şey değil.
Annan Planı çerçevesinde gerçekleşen ateşkes sürecinde Suriye yönetimi, üzerine düşeni fazlasıyla yapmasına rağmen, hatta ateşkesi sürekli ihlal eden, provokasyonlar tertip eden isyancılara karşı oldukça tedbirli davranmasına rağmen, siyasilerimiz, yalan yanlış ve de maksatlı haberlerden yola çıkarak aynen ABD’nin ağzıyla dost ve kardeş ülkenin siyasilerini eleştirmekten geri durmadı.
Sayın Başbakan tankların şehirlerden kırsala çekilmesi yeterli değil, tankların yeri kışladır diyerek Suriye yönetimin ateşkese riayet etmesini bile yeterli bulmadı.
Şu işe bakın, Suriye’yi bölmek ve parçalamak, dış unsurların her türlü desteğiyle Suriye yönetimini bombalarla, ağır silahlarla terör saldırılarıyla yıkmak için uğraşan isyancı görünümlü teröristlere karşı askeri bir müdahalenin yapılmasını eleştiriyoruz.
Hadi terörün her zaman arkasında olan ABD’nin ve yandaşlarının bu tavrını anlamak mümkün de, yıllardan beri onbinlerce evladını teröre kurban vermiş olan Türkiye’nin siyasilerinin bu tavrını anlamak asla mümkün değil.
Ülkemizdeki terörün bugün dağlardan şehirlere kadar inmesinin, siyasi amacına ulaşmasına ramak kalmasının nedeni tanklarımızın kışlaya çekilmesi, güvenlik güçlerimizin elinin AB ve ABD’nin tavsiyeleriyle zayıflatılması değil miydi?
Sıfır noktasına gelen terörün yeniden palazlanmasına ve daha güçlü bir zemin kazanmasına neden olan bu yanlışı bugün Suriyeli idarecilere tavsiye ediyoruz.
Dost ve kardeş ülkelere ürünlerimizi ya da milli duygularla kazandığımız doğru tecrübeleri değil de, AB ve ABD’nin kazığıyla uyguladığımız yanlış politikaları ihraç ediyoruz.
Sayın Dışişleri Bakanımızın açıklamaları da evlere şenlik… Suriye yönetimine “Barışçıl gösteri yapanlara silahla mukabele yapılmamalı” diye tavsiyede bulunuyor.
Suriye’de barışçıl protesto edenlere, hiçbir asker ya da polis müdahalesi olmadığına dair yabancı araştırmacılar bile defalarca haber yapmasına rağmen hala böyle garip tavsiyelerde bulunabiliyoruz. Yaptığımız açıklamaları, gerçek ve doğru kaynaklardan ya da kendi gözlemlerimizden kaynaklanarak değil de, ABD’den gelen doğrudur mantığıyla ele aldığımız için bu tür garip durumlara düşebiliyoruz.
Siyasilerimize Suriye’ye sık sık giden tarih bilimcisi ve Arap Dünyası uzmanı Fransız akademisyen Pierre Piccinin Hürriyet gazetesinin internet sitesinde yayınlanan röportajından cevap verelim:
“Muhalefetin gösterilerinin fotoğraf çekimi hep yakın plandan yapılıyor, birkaç yüz insan binlerceymiş gibi gösteriliyor. İşin gerçeği, muhalif gösterilerde bir araya gelen insan sayısı binleri bulmuyor. Beşar Esad yanlısı gösterilerse adeta yok sayılıyor. Oysaki bunlarda yüzbinlerce Suriyeli toplanıyor ve bu insanları gösteri yapmaya zorlayan falan yok. Ben bu eylemlere de katıldım, göstericilerin çoğunun Esad’ı desteklerken samimi olduğunu anladım.”
Suriye’de her türlü dış provokasyona rağmen halkın memnun olduğu bir yönetim var.
Suriye’de varmış gibi gösterilenler, Suriye’yi parçalamak için zaman kollayan aç gözlü Batının bahane arayışından başka bir şey değildir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Papa'nın Türkiye ziyaretinin siyasi hedefleri var / 27.11.2025
- Kim terör yandaşı: Süreci dayatanlar mı, yoksa eleştirenler mi? / 26.11.2025
- Öğretmenlerin mutsuzluğu derinleşiyor! / 25.11.2025
- Terörün başının ayağına gidilerek terörsüz Türkiye olur mu? / 22.11.2025
- ‘Vatandaşlık Maaşı’ Prof. Dr. Haydar Baş’ın projesi / 21.11.2025
- ABD, Suud'a F-35'leri İran için mi veriyor? / 20.11.2025
- Gazze tasarısına Rusya ve Çin neden çekimser kaldı? / 19.11.2025
- Borcun yükü dar gelirliye, gelirin aslan payı sermayeye / 18.11.2025
- Hazar'dan Akdeniz'e ABD güdümlü Türkiye-İsrail işbirliğinin taşları mı döşeniyor? / 15.11.2025
- Türkiye’de suçlardaki artış, küresel raporlara yansıdı / 14.11.2025
- Kim terör yandaşı: Süreci dayatanlar mı, yoksa eleştirenler mi? / 26.11.2025
- Öğretmenlerin mutsuzluğu derinleşiyor! / 25.11.2025
- Terörün başının ayağına gidilerek terörsüz Türkiye olur mu? / 22.11.2025
- ‘Vatandaşlık Maaşı’ Prof. Dr. Haydar Baş’ın projesi / 21.11.2025
- ABD, Suud'a F-35'leri İran için mi veriyor? / 20.11.2025
- Gazze tasarısına Rusya ve Çin neden çekimser kaldı? / 19.11.2025
- Borcun yükü dar gelirliye, gelirin aslan payı sermayeye / 18.11.2025
- Hazar'dan Akdeniz'e ABD güdümlü Türkiye-İsrail işbirliğinin taşları mı döşeniyor? / 15.11.2025
- Türkiye’de suçlardaki artış, küresel raporlara yansıdı / 14.11.2025





















































































