Müslüman'ın emniyet supabı tevekkül
Tevekkül, mü'minin sıfatı ve imanın meyvesidir. Bu meyveden mahrum olan insanın kuvvetli bir imana sahip olması düşünülemez. Tevekkül, insan hayatında meydana gelecek hadiselerin ruhi karışıklıklara yol açmasını önler. O, müslümanın emniyet süpabıdır. Gönüllere itminan bahşeder.
Tevekkül, esbaba sarıldıktan sonra başlar. Kulun esbaba tevessülden sonra vazifesi, tevekküldür. Gerçek tevekkül Allah'ın kendisi hakkındaki takdirine kulun rıza göstermesidir.
Tevekkül sadece dil ile ifadeden ibaret değildir. Tevekkülün mahalli kalbtir.
Hz. Lokman'ın oğluna şu nasihatta bulunduğu rivayet edilmiştir:
- "Ey oğulcuğum! Dünya derin bir denize benzer. O denizde boğulan insanlar çoktur. Bu denizde senin gemin takva, rotan ise Allah'a tevekkül olsun. İşte bu suretle kurtuluşa erebilirsin." Sehl b. Abdullah Tüsteri'ye göre mütevekkilin alameti, meşru olan sebeplere tevessül ile helal kazanç ve malı mahalline sarfetmektir. O, tevekkülde ilk makamın, ölünün, yıkayıcı eline teslim edildiği gibi, kulun Allah'a teslimi olduğunu söyler. Ebu Turab, tevekkülü kalbin Allah Teala'dan emin olması, O'na bütün kalbiyle güvenmesi şeklinde tarif ederken, Yahya b. Muaz'a; "Bir kimse ne zaman mütevekkil olur?" dendiğinde; "Vekil olarak Allah'dan razı olduğu zaman" cevabını vermiştir.
ÖYLE İNSANLAR VARDIR Kİ...
Bir hadis-i şerifte şöyle buyuruldu:
- "Üstleri başları toz toprak, elbiseleri eski ve kendilerine önem verilmeyen nice insanlar vardır ki; ALlah şu işi şöyle yapacaktır, diye yemin etseler, Allah onları yeminlerinde yalancı çıkarmaz."
Tevekkül, mü'minin sıfatı ve imanın meyvesidir. Bu meyveden mahrum olan insanın kuvvetli bir imana sahip olması düşünülemez. Tevekkül, insan hayatında meydana gelecek hadiselerin ruhi karışıklıklara yol açmasını önler. O, müslümanın emniyet süpabıdır. Gönüllere itminan bahşeder.
Tevekkül, esbaba sarıldıktan sonra başlar. Kulun esbaba tevessülden sonra vazifesi, tevekküldür. Gerçek tevekkül Allah'ın kendisi hakkındaki takdirine kulun rıza göstermesidir.
Tevekkül sadece dil ile ifadeden ibaret değildir. Tevekkülün mahalli kalbtir.
Hz. Lokman'ın oğluna şu nasihatta bulunduğu rivayet edilmiştir:
- "Ey oğulcuğum! Dünya derin bir denize benzer. O denizde boğulan insanlar çoktur. Bu denizde senin gemin takva, rotan ise Allah'a tevekkül olsun. İşte bu suretle kurtuluşa erebilirsin." Sehl b. Abdullah Tüsteri'ye göre mütevekkilin alameti, meşru olan sebeplere tevessül ile helal kazanç ve malı mahalline sarfetmektir. O, tevekkülde ilk makamın, ölünün, yıkayıcı eline teslim edildiği gibi, kulun Allah'a teslimi olduğunu söyler. Ebu Turab, tevekkülü kalbin Allah Teala'dan emin olması, O'na bütün kalbiyle güvenmesi şeklinde tarif ederken, Yahya b. Muaz'a; "Bir kimse ne zaman mütevekkil olur?" dendiğinde; "Vekil olarak Allah'dan razı olduğu zaman" cevabını vermiştir.
ÖYLE İNSANLAR VARDIR Kİ...
Bir hadis-i şerifte şöyle buyuruldu:
- "Üstleri başları toz toprak, elbiseleri eski ve kendilerine önem verilmeyen nice insanlar vardır ki; ALlah şu işi şöyle yapacaktır, diye yemin etseler, Allah onları yeminlerinde yalancı çıkarmaz."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.