İnsanın taraf olmasını inkar ve yadırgama söz konusu olamayacağı gibi, aksine, onun taraf olmasını tabii ve gerekli kılan sebepler bile vardır.
İnsanın ailesinin, akrabasının, hemşehrilerinin, takımının, partisinin, meslektaşlarının taraftarı olması kadar tabii bir şey olamaz.
Hukuk ve kanun önünde doğrunun, haklının mazlumun; dolayısıyla, adaletin yanında olması kadar da hem tabi i hem hukuki bir mecburiyet olamaz.
Ama bizim ülkemizde taraf olmak çok başlıca, çok farklı bir şey. Bizde taraf olmak tek yönlü ve tek boyutludur. Bunun dışında kim olursa olsun, ne olursa olsun bir başka tarafa yer yoktur. O bir başka taraftarın ne doğru olma şansı, ne haklı olma şansı yoktur. Çünkü o hep karşı taraftandır. Yani o bizim hasmımızdır, düşmanımızdır. O haklı olamaz.
Mesela, bir zamanlar işçi taraftarı olmak, aynı zamanda sermaye ve zengin düşmanı olmak demekti.
Zengin ve sermaye taraftarı olmak da aynı mantıkla karşı cepheyi oluşturuyordu. Kadın hakları savunucusu bir feminist olmak, mutlaka erkek düşmanı olmayı da gerekli kılıyordu.
Yine bu cümleden, bu ülkede sadece sağcı olmak, solcu olmak yetmez; aynı anda karşı tarafı düşman ilan etmek de vazgeçilemez bir şarttır.
Buna benzer binlerce anlayışa misal verilebilir. Şimdi bütün bunlara taraftarlık mı denir? Yoksa enaniyet mi, bencillik mi, cahillilik mi, cepheleşme mi, çeteleşme mi?.. Veya hepsinin karışımı bir şey mi?
Her ne ise, bu çok kötü çirkin ve tehlikeli anlayış, bir alışkanlık halinde, devleti ve milleti meydana getiren kurumlar arasında da maalesef aynı mantıkla devam edip geliyor.
Sıcak ve güncel konulara bakalım, Kıbrıs'ta, Irak'ta, Güneydoğu'da taraf olmak, nasıl bir şey? Bu taraftarlıkta kim dost kim düşman?
YÖK konusunda taraf olmak demek, ne demek? Siirt'te yapılan 3 Kasım seçimlerinde ve bu ilin, iptal edilip Mart'ta yapılması beklenen seçimlerinde Siirtli olmak, Akgündüz olmak, Erdoğan olmak, Yüksek Seçim Kurulu olmak, Yargıtay olmak, hele hele, TBMM olmak ne demek?
Anayasalar, kanunlar, yönetmenlikler, tüzükler, metinler, cümleler, kelimeler herkesin anladığı dilde, anlayabileceği şekilde, yorumsuz ve tek bir manaya gelebilecek biçimde düşünülemez ele alınamaz ve yazılamaz mı?
Aynı kanun maddesinde Yargıtay'la YSK farklı ve zıt bir neticeye varırsa ve bu farklılığı, bu zıtlılığı, hemen her maddedeki şahıslarla, konumlarla her an yaşarsak bu milletin bir arpa boyu yol alması nasıl mümkün olur?
Elbette herkesin bir tarafı ve taraftarı olacaktır. Ama ortada bir devlet bir millet, bir de vatan var. Herkes ve hepimiz ne zaman bu devletin bu milletin ve bu vatanın taraftarı hatta kendisi olacağız?
İnsanın ailesinin, akrabasının, hemşehrilerinin, takımının, partisinin, meslektaşlarının taraftarı olması kadar tabii bir şey olamaz.
Hukuk ve kanun önünde doğrunun, haklının mazlumun; dolayısıyla, adaletin yanında olması kadar da hem tabi i hem hukuki bir mecburiyet olamaz.
Ama bizim ülkemizde taraf olmak çok başlıca, çok farklı bir şey. Bizde taraf olmak tek yönlü ve tek boyutludur. Bunun dışında kim olursa olsun, ne olursa olsun bir başka tarafa yer yoktur. O bir başka taraftarın ne doğru olma şansı, ne haklı olma şansı yoktur. Çünkü o hep karşı taraftandır. Yani o bizim hasmımızdır, düşmanımızdır. O haklı olamaz.
Mesela, bir zamanlar işçi taraftarı olmak, aynı zamanda sermaye ve zengin düşmanı olmak demekti.
Zengin ve sermaye taraftarı olmak da aynı mantıkla karşı cepheyi oluşturuyordu. Kadın hakları savunucusu bir feminist olmak, mutlaka erkek düşmanı olmayı da gerekli kılıyordu.
Yine bu cümleden, bu ülkede sadece sağcı olmak, solcu olmak yetmez; aynı anda karşı tarafı düşman ilan etmek de vazgeçilemez bir şarttır.
Buna benzer binlerce anlayışa misal verilebilir. Şimdi bütün bunlara taraftarlık mı denir? Yoksa enaniyet mi, bencillik mi, cahillilik mi, cepheleşme mi, çeteleşme mi?.. Veya hepsinin karışımı bir şey mi?
Her ne ise, bu çok kötü çirkin ve tehlikeli anlayış, bir alışkanlık halinde, devleti ve milleti meydana getiren kurumlar arasında da maalesef aynı mantıkla devam edip geliyor.
Sıcak ve güncel konulara bakalım, Kıbrıs'ta, Irak'ta, Güneydoğu'da taraf olmak, nasıl bir şey? Bu taraftarlıkta kim dost kim düşman?
YÖK konusunda taraf olmak demek, ne demek? Siirt'te yapılan 3 Kasım seçimlerinde ve bu ilin, iptal edilip Mart'ta yapılması beklenen seçimlerinde Siirtli olmak, Akgündüz olmak, Erdoğan olmak, Yüksek Seçim Kurulu olmak, Yargıtay olmak, hele hele, TBMM olmak ne demek?
Anayasalar, kanunlar, yönetmenlikler, tüzükler, metinler, cümleler, kelimeler herkesin anladığı dilde, anlayabileceği şekilde, yorumsuz ve tek bir manaya gelebilecek biçimde düşünülemez ele alınamaz ve yazılamaz mı?
Aynı kanun maddesinde Yargıtay'la YSK farklı ve zıt bir neticeye varırsa ve bu farklılığı, bu zıtlılığı, hemen her maddedeki şahıslarla, konumlarla her an yaşarsak bu milletin bir arpa boyu yol alması nasıl mümkün olur?
Elbette herkesin bir tarafı ve taraftarı olacaktır. Ama ortada bir devlet bir millet, bir de vatan var. Herkes ve hepimiz ne zaman bu devletin bu milletin ve bu vatanın taraftarı hatta kendisi olacağız?
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010