Batılılar, Osmanlı Devleti’nden Arapları “bağımsızlık” ve “büyük devlet” vaadiyle ayırmayı başardılar. Osmanlı Devleti’nden ayrılan Araplar, ne bağımsız kalabildiler, ne de büyük devlet kurabildiler. Ülkeleri, ayrılmalarını sağlayan Batılılar tarafından tek tek işgal edildi. Aradan bunca zaman geçmesine rağmen, emellerine ulaşamadılar, ulaşmaları da mümkün değildir. Büyük devlet olmayı, artık hayal bile edemiyorlar. Bağımsızlık konusuna gelince… O konuda da Osmanlı dönemindeki seviyeye gelemediler, gelemezler de. Nasıl gelsinler ki? Küçücük devletçiklere bölündüler. Öyle devletçiklerin bağımsızlığı sözden ibarettir. Kendi kendine yeterli olmayan, başkalarının himmetiyle ayakta durabilen bir devlete “bağımsız”, daha doğrusu “devlet” denilebilir mi?
Osmanlı Devleti’nin parçalanmasından sonra Ortadoğu’da birçok çatışmalar ve savaşlar oldu. Canlar verildi, kanlar döküldü. Yıllardır durum hiç değişmedi, daha da karıştı. Bu olaylar, geriye dönüp tarihi bir muhasebe yapmayı gerektirmez mi? Arapların ayrılması iyi mi oldu, kötü mü? Tarafsız bir gözle bakıldığında, ayrılmanın hiçbir ülkeye fayda getirmediği, tam aksine zararlı olduğu görülür. Batılılar, geçmişte olduğu gibi, bugün de Müslümanları, yeniden bölmek ve parçalamak için uğraşıyorlar. Müslümanları bölmek için kullandıkları silâh, İslâm’ın kesinlikle yasakladığı ırkçılıktır.
Batılılar, geçmişte bu silâhı, Kürtlere karşı da kullandılar. Kürt önderlerine makam, mevki, para ve silâh rüşveti teklif ettiler. Ama Kürt önderleri, şuurlu davrandılar. Araplar gibi oyuna gelmediler, Batılıların büyük oyununu bozdular. İngiliz kurmay subayı Novil, Rişvan aşiretinin reisi Hacı Bedir Ağa’nın önünü çil çil altınları döktü. Hacı Bedir Ağa, İngiliz ajanının bütün vaatlerini, “Bizim dinimizde ırkçılık yoktur” diyerek, elinin tersiyle itti. Her türlü hile ve desiseye başvuran İngiliz ajanları sonuç alamayınca, Lord Curzon, şu tespitte bulunmuştur: “Kürtleri, Türklerden ayırmak çok zordur.”
Kürtler üzerinde aynı oyun ikinci defa oynanıyor. Dileğimiz, Kürt önderlerin, ataları gibi şuurlu hareket etmeleridir. Batılıların oyununa gelip, Müslümanları tekrar bölmek, ırk esasına dayalı bir devletçik kurmak, büyük bir ihanet olur. Kürtler ayrıldıklarında Ortadoğu’daki sonu gelmez karışıklıklara ve çatışmalara, bir yenisi daha eklenir. Araplar ayrıldılar da ne oldu? Esaretten ve zilletten kurtulabildiler mi? Araplar, İsrail Devleti kurulmadan önce bunu başaramadılar, Kürtler nasıl başaracaklar? İsrail ağzını açmış aç kurt gibi Arz-ı Mev’ud için bekliyor. Onun “Büyük İsrail” hedefi, Kürtlerin “Büyük Kürdistan” hedefini de kapsıyor. Bu hedefe acaba kim ulaşır, İsrail mi, Kürtler mi? İsrail’in arkasında dünyayı örümcek ağı gibi örmüş Siyonist teşkilâtlar ve koca ABD var. Aynı güçler, Kürt ayırımcılığını da destekliyorlar. Buradaki amaç anlaşılmıyor mu? Amaç, Araplar gibi önce Kürtlerin de ayrılmasını sağlamak, sonra ülkelerini işgal etmek değil mi? Bu açık gerçeği ancak körler göremez, ahmaklar anlayamaz. Başkaları için durum ayan beyan ortadadır. Siyonistler, Kürtlerin Arz-ı Mev’ud üzerinde “Büyük Kürdistan”ı kuracaklarına zerre kadar inansalar, Kürtçülük hareketine destek verirler mi? Hâlbuki Siyonistler, baştan beri Kürtçülük hareketinin destekçisi ve teşvikçisidirler.
Tarih, her dönemde belli gruplara, belli bir görev ve sorumluluk yükler. Öyle inanıyoruz ki, bu dönemde tarih, Batılıların ikinci büyük oyununu bozmak, Müslümanların birlik ve beraberliğini yeniden sağlamak, görev ve sorumluluğunu Türkler ile Kürtlere birlikte yüklemiştir. Bunu idrak etmek ve gereğini yapmak, büyük bir hizmettir.
Osmanlı Devleti’nin parçalanmasından sonra Ortadoğu’da birçok çatışmalar ve savaşlar oldu. Canlar verildi, kanlar döküldü. Yıllardır durum hiç değişmedi, daha da karıştı. Bu olaylar, geriye dönüp tarihi bir muhasebe yapmayı gerektirmez mi? Arapların ayrılması iyi mi oldu, kötü mü? Tarafsız bir gözle bakıldığında, ayrılmanın hiçbir ülkeye fayda getirmediği, tam aksine zararlı olduğu görülür. Batılılar, geçmişte olduğu gibi, bugün de Müslümanları, yeniden bölmek ve parçalamak için uğraşıyorlar. Müslümanları bölmek için kullandıkları silâh, İslâm’ın kesinlikle yasakladığı ırkçılıktır.
Batılılar, geçmişte bu silâhı, Kürtlere karşı da kullandılar. Kürt önderlerine makam, mevki, para ve silâh rüşveti teklif ettiler. Ama Kürt önderleri, şuurlu davrandılar. Araplar gibi oyuna gelmediler, Batılıların büyük oyununu bozdular. İngiliz kurmay subayı Novil, Rişvan aşiretinin reisi Hacı Bedir Ağa’nın önünü çil çil altınları döktü. Hacı Bedir Ağa, İngiliz ajanının bütün vaatlerini, “Bizim dinimizde ırkçılık yoktur” diyerek, elinin tersiyle itti. Her türlü hile ve desiseye başvuran İngiliz ajanları sonuç alamayınca, Lord Curzon, şu tespitte bulunmuştur: “Kürtleri, Türklerden ayırmak çok zordur.”
Kürtler üzerinde aynı oyun ikinci defa oynanıyor. Dileğimiz, Kürt önderlerin, ataları gibi şuurlu hareket etmeleridir. Batılıların oyununa gelip, Müslümanları tekrar bölmek, ırk esasına dayalı bir devletçik kurmak, büyük bir ihanet olur. Kürtler ayrıldıklarında Ortadoğu’daki sonu gelmez karışıklıklara ve çatışmalara, bir yenisi daha eklenir. Araplar ayrıldılar da ne oldu? Esaretten ve zilletten kurtulabildiler mi? Araplar, İsrail Devleti kurulmadan önce bunu başaramadılar, Kürtler nasıl başaracaklar? İsrail ağzını açmış aç kurt gibi Arz-ı Mev’ud için bekliyor. Onun “Büyük İsrail” hedefi, Kürtlerin “Büyük Kürdistan” hedefini de kapsıyor. Bu hedefe acaba kim ulaşır, İsrail mi, Kürtler mi? İsrail’in arkasında dünyayı örümcek ağı gibi örmüş Siyonist teşkilâtlar ve koca ABD var. Aynı güçler, Kürt ayırımcılığını da destekliyorlar. Buradaki amaç anlaşılmıyor mu? Amaç, Araplar gibi önce Kürtlerin de ayrılmasını sağlamak, sonra ülkelerini işgal etmek değil mi? Bu açık gerçeği ancak körler göremez, ahmaklar anlayamaz. Başkaları için durum ayan beyan ortadadır. Siyonistler, Kürtlerin Arz-ı Mev’ud üzerinde “Büyük Kürdistan”ı kuracaklarına zerre kadar inansalar, Kürtçülük hareketine destek verirler mi? Hâlbuki Siyonistler, baştan beri Kürtçülük hareketinin destekçisi ve teşvikçisidirler.
Tarih, her dönemde belli gruplara, belli bir görev ve sorumluluk yükler. Öyle inanıyoruz ki, bu dönemde tarih, Batılıların ikinci büyük oyununu bozmak, Müslümanların birlik ve beraberliğini yeniden sağlamak, görev ve sorumluluğunu Türkler ile Kürtlere birlikte yüklemiştir. Bunu idrak etmek ve gereğini yapmak, büyük bir hizmettir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018