Bu yazımızda tarımda 2008'e damgasını vuran gelişmeleri hatırlayacağız sevgili okurlar. 2008'de tarıma IMF-Dünya Bankası destekli tasfiye programı ve küresel ısınmanın yol açtığı kuraklık egemendi, birçok üründe rekolte düşerken, yükselen fiyatlar tüketicileri de zor durumda bıraktı.Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2007'de yüzde 7,2 küçülen tarım sektörü 2008'in ilk 9 aylık döneminde yüzde 1'lik bir büyüme kaydetti. Lakin gelin görünki sevgili okurlar bu büyüme köylüye ters oranda etki yapmıştı. Yani tabir yerinde ise ya da tarımsal bir tabirle söylemek gerekirse bu hormonal bir büyüme idi?Dünya 2008'e, tüketim kapasitesine oranla en düşük hububat stoklarıyla girdi. Artan un fiyatları gerekçe gösterilerek ekmeğe zam yapıldı. Pirinç fiyatlarında yüzde 130'a varan artışlar yaşandı. Bulgur ve makarna fiyatları da önemli ölçüde arttı. Buna karşın hükümetin aldığı önlemler gıda fiyatlarında azalmaya yol açmazken, üretmek ödüllendirilmesi gerekirken adeta cezalandırıldı. Pirinçte fiyat krizi yaşandı. Hükümet, pirinç firmalarını "spekülatör" olarak suçladı. Deposundaki çeltiği ucuza satan Toprak Mahsulleri Ofisi 100 bin ton pirinç ithal etmek zorunda kaldı. Toprak Mahsulleri Ofisi 1938'den beri ilk kez 2008'de buğday alım fiyatı açıklamadı. Sadece buğdayın değil, arpa, yulaf, çavdarın da taban fiyatı açıklanmadı. 1990'lı yıllara kadar mercimek üretiminde dünya pazarına hâkim olan Türkiye, ithalatçı bir ülke konumuna geldi, maalesef 1938'den bu yana savaş ve kriz dönemlerinde bile her yıl buğday için alım fiyatı açıklayan TMO ilk kez bu yıl fiyat açıklamadı. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker' "Fiyatların düşmemesi için hububat alım fiyatlarını açıklamıyoruz" derken, TMO'nun hasat döneminde ithalat yaparak üreticiyi zarara uğrattığı da yaşanan bir gerçek olarak 2008 e damgasını vuran gelişmeler arasında yer aldıTürkiye arpa üretiminde dünyada 6. sırada yer alıp ihraç ederken önemli miktarda arpa ithal etmek durumunda kaldı. 1980'li yıllara kadar pamuk ihracatçısı olan Türkiye, artık ithalat ülkesi oldu. Pamuk üretimdeki gerile Ege'de yüzde 20-25, Çukurova'da yüzde 40, Güneydoğu Anadolu'da ise yüzde 40-45'i buldu ve pamuk ithalatı1 milyon tonun üzerine çıktı. Dünya fındık üretimin ve ihracatının dörtte üçünü tek başına gerçekleştiren Türkiye, 2008 de fındık fiyatını bir ay gecikmeli olarak, tüccarı ve ihracatçıyı memnun edecek şekilde açıkladı. Böylelikle fındık üreticilerinin refahı yerine yerli ve yabancı tarım-gıda şirketlerinin beklentilerini tercih etti. Üreticinin satın aldığı birçok malın fiyatının artmasına karşın, fındık fiyatları dibe vurdu. Fındıkta yaşanan bu kıyım çay da aynen yaşandı.Tütün üretiminde 2002-2008 döneminde ekici sayısı 410 binden 180 bine, ekim alanı 195 bin hektardan 140 bin hektara, üretim de 163 bin tondan 75 bin tona geriledi. TEKEL'in özelleştirilmesiyle birlikte tütün üretimi artık çokuluslu sigara şirketlerinin insafına bırakıldı. Tarım Kanunu'nun "Tarımsal desteklemelerin finansmanı" başlıklı 21. maddesine göre "Tarımsal desteklemeye bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi milli hâsılanın yüzde birinden az olamaz". Denmesine rağmen son üç yıldır tarımsal destekleme ödemelerinin GSMH'ye oranı düşütü; dolayısıyla Hükümet Kanunun 21. maddesini hiçe saymış oldu. Bu durum Avrupa birliği ülkeleri ile kıyaslandığında desteklerin devede kulak mesabesinde bile olmadığı görüldü. Ayrıca bu mini minnacık desteğin 1 yıl sonra ödenmesi ise işin bir başka boyutu, sevgili okurlar.2008'de zamanında ödenmeyen destekleme primleri yalnızca 1 kuruş artırıldı. Çiftçinin gübre alım gücü buğdayda yüzde 45, şekerpancarında yüzde 48, ayçiçeğinde yüzde 58, fındıkta yüzde 60, mısırda yüzde 66, pamukta ise yüzde 70 oranında geriledi. Çiftçilerin çoğu sonbahar ekimini gübre kullanmaksızın yaptılar. Bankalar tarım sektörüne kredi vermek için adeta yarıştılar. Öte yandan bankalar aldıkları kredileri geri ödeyemeyen çiftçiler hakkında icra takibi başlattılar.2008 yılı içerisinde Aydın'ın Karacahayıt, Çalıköy ve Özbaşı köyleri ile Söke merkez olmak üzere 8 çiftçi borçlarını ödeyemedikleri için intihar ettiler.2008 tarım ürünleri dış ticaret açığı, 85 yıllık Cumhuriyet döneminin en yüksek değerine ulaştı. İthalattaki en yüksek artış hububat; hayvansal- bitkisel katı ve sıvı yağlar; yağlı tohum ve meyveler ile gübrelerde tütün mamullerinde gerçekleşti. Rusya ile yaş meyve ve sebze ihracatında 2005'tekine benzer bir kriz yaşandı. Rusya, zirai ilaç kalıntısı nedeniyle Türkiye'den domates, patlıcan, patates, üzüm ve limon ithalatını 7 Haziran itibariyle geçici bir süre durdurunca hem üreticiler hem ihracatçılar büyük zarara uğradı.Hayvancılıkta radikal politika değişikliğine gidildi. Yemden süte kadar her aşamada verilen desteklerin birçoğu kaldırıldı. Bazı desteklerin miktarı düşürüldü.Türkiye yaklaşık 10 yıldan beri deli dana hastalığı nedeniyle ABD ve AB'den canlı hayvan ithalat yapmıyordu. 2007'de kendilerini denetlenebilir risk grubuna aldıran ABD ve Kanada'dan ithalata başlandı. Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü 25-30 Mayıs 2008 tarihli toplantısında AB ülkelerini de BSE, deli dana hastalığı açısından belirsiz risk grubundan çıkartarak, denetlenebilir risk grubuna dâhil etti. Böylelikle AB'den de ithalat serbest hale geldi. 2009'da gebe düve ithalatı patlayacak gibi gözüküyor. Ancak 2007'de ABD'den alınan düveler gibi, 2008'in sonlarında AB'den alınmaya başlanan düveler de BSE, deli dana hastalığı riski taşıdığı uzmanlar tarafından sürekli dile getirildi. Yıllardan beri ilk kez üretimin azaldığı kasım-aralık ayında çiğ süt alım fiyatı yüzde 10 oranında düşürüldü. Üreticiden ortalama 62 yeni kuruştan alınan sütün fiyatı 45 yeni kuruşa geriledi. Çiğ süt fiyatları düşerken üreticilerin maliyetleri artmakta, sağlanan gelir maliyeti karşılamamakta... Süt üreticisi 1980'den beri bu denli kötü bir duruma düşmemiş; son 30 yıllık dönemde süt/yem paritesi yalnızca 2007 ve 2008 yıllarında 1'in altına geriledi. Yani üreticiler bu yıllarda 1 kg süt satarak 1 kg yem alamadılar.Yani son 20 yılda çiftçi, 2 milyon hektar alanı ekmekten vazgeçti. Son 10 yılda tarımdan kopan çiftçilerin sayısı 4 milyona yaklaştı. Bir yılda yüzde 150'yi aşan gübre fiyatlarındaki artış nedeniyle çiftçi gübre alamadı. Gübre kullanımı yüzde 40-50 oranında azaldı. Tarlalar ekilip biçilmedi ya da gübresiz ekildi. Destekler zamanında ödenmedi. Girdi fiyatlarındaki artış yüzde 100'e ulaştı. İhracat azalırken, ithalat arttı. Tarım uzmanlarının da dikte ettiği şekliyle 2008, tarım için tam bir kayıp yıl oldu. Tarımsal dış ticaret açığı 85 yılın en yüksek değerine ulaştı.Yukarıda saydığımız bu olumsuz gelişmelerin yanında, tarımda çözüm adına 2008 sonlarında önemli ve anlamlı bir makale kaleme alındı. Güngör Uras Dünya gazetesindeki 'Tarım için alternatif politikalar' başlıklı yazısında
Bağımsız Türkiye Partisi genel Başkanı Prof. Dr.
Haydar Baş'ın Milli Ekonomik Model'de sistemleştirdiği tarım politikalarının ana hatlarını ve hedeflerini özetleyerek, yazısını şöyle bitirdi:" Sayın okuyucularım. Türkiye'de bizler birçok konuları eleştiriyoruz. Fakat eleştiri ile sorun çözülmüyor. Sorunların çözümü için alternatif politikalar geliştirmek, tartışmak ve bu politikalardan uygun görülenleri uygulamak zorundayız."(http://www.dunyagazetesi.com.tr/yazar.asp?authId=18&id=31787)